Hasan Aksay

Hasan Aksay

Dersim tek değil CHP’yi tanımak gerek

Dersim tek değil CHP’yi tanımak gerek

At gözlüğünü kıran bir gündem. “Kemal Beyin başkanlığı fiilen bitti” diyenler, “Kemal Bey, özür mü, istifa mı, pişkinliğe devam mı?” diyenler. Aslında Kemal Bey bahane. Gündem CHP. Kimse değil, Kemal Beyin ölçüsüz dili açtı bu gündemi. “CHP tarihiyle yüzleşmekten asla kaçmaz. Ülkenin Başbakanı olarak Erdoğan Dersim’le ilgili özür dilemeye hazır mı?” diye meydan okudu.

CHP, “Açık oy gizli tasnif” gibi akıl almaz, acayip bir sistemle seçim yaptığı halde, ne zaman millet oyuyla iktidara gelmiştir ki, CHP icraatının özrü milletten istensin? Başbakan, yine de, “Böyle bir şey varsa hadi diledim” dedi.

Kılıçdaroğlu döndü, “pişkinliğe” şedde koydu. “Özür yetmiyor” dedi. Hızını alamadı, arşive de kör baktı. Cevap yerine saldırıya geçti.

CHP, özür dileyemez. Niçin? Önce CHP’yi tanımak gerek:

1) CHP bir diktadır. Diktatör, kanun üstüdür. Tek parti olarak, “Kanun benim” dedi. 60 yıldır sorumsuz ve sorunsuz muhalefet. Parti büfe dahi açamaz. O, İş Bankası sahibi. On binlere, iş ve kredi ümidi dağıtan patron. Çağdaşlık, Cumhuriyet, onun inhisarında. O isterse, “TBMM’de 411 oy kaosa kalktı” olur.

2) Diktatörlük: A) Açık, mert diktatörlükler: Monarşi, oligarşi... B) Gizli, maskeli, sinsi diktatörlükler: Derin devlet. Darbe-ihtilal. Devrim maskeli, Führer diktatörlükleri. (Lenin, Hitler, Musolini). BAAS türü. Rotary kitabına önsöz yazan CHP’li Prof. Fahir Armaoğlu, “Bulunduğumuz ülkenin görünmeyen yöneticileriyiz” diyor. Görünmeyen iktidar diktatörün en zalimidir. Terör lideri gibidir.

D’Hont seçim sistemi gibi oyları parçalayan bir sistemle erişilmesi zor bir oyla iktidara gelen AK Parti’ye rağmen CHP, hâlâ iktidar üstüdür. Hükümet, “Başörtüsü, insan hakkıdır” der. YÖK, der. Millet der. Dünya der. Rütbeli-rütbesiz, yetkili yetkisiz her CHP’li, okulda, sokakta, bayramda milli iradeye, devlete, millete, insanlığa meydan okur. Bayramda örtülü kıza saldırır. CHP farkı buradadır. Her ülkede tek diktatör olur. Oysa her CHP’li, milletin diktatörüdür. “İkna odaları” gibi zulümde üstün başarı gösteren ödülünü alır. Milletvekili dahi olur.

Böyle zulüm, hukukla, siyasetle, iktidarla olmaz. Bugün iktidar, okulda “İkna odası” kurabilir; öğrenciyi sokağa atabilir; bayrama geleni kovabilir mi? Böyle bir vahşet, kendi vicdanına sığsa, millet tahammül eder mi?

Diktatörlük CHP’nin tutunacağı tek daldır. Özür dileyemez. “Ben yaptıysam doğrudur” diyecektir. Özür dilemek, “Artık haksızlık yapmam” demektir. İş Bankası’ndan mı vazgeçsin? “TBMM, ancak 2/3 ekseriyetle toplanır” veya, “Cumhurbaşkanı seçemez” veya “Ben, TBMM Başkanını vekalet ettirmem. Ahmet Necdet Sezer’i evinden alır, Köşke oturtur. İstediğim kararnameleri imzalatırım” diyemesin mi? O zaman CHP mi kalır?

İkiden biri zaruridir. CHP, Dersim için özür dilerse, imtiyazsız CHP neye yarar? Dilemezse, çıkmaz sokak bitti. Her iki halde de CHP tarih olacak. Mesele, özür dileyip önden saltanat mı gitsin; saltanatla birlikte mi tarih olunsun? CHP, son dış ziyaretini Beşşar Esad’a yaptı. Esad zulmünü ve zulümle gitme kararını çok beğendi. Milletler barış dese de, diktatörlerin saltanat tutkusu, önceki zulümlerinin bedeli olarak acı bir kader oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi