Şırnak kaplanı kükremiş!
Hani Meclis’te çatır çatır bardak kırdıydı ya, Şırnak’da da kükremiş!
Muhtemelen kürsüye kırılacak bardak, sürahi filan konulmadığındandır!
Has-ip! Senin ipinle kuyuya inen asla geri çıkamaz; çürük ipine tutunan ömrü billah kuyu dibinde kalır!
“Bardakkıran Kaplan” namıyla maruf Has-ip, Şırnak’da Başbakan Erdoğan’a diz çöktürmekten bahsetmiş.
Ne diyor Necip Fâzıl:
Diz çök önümde ey zorlu nefs diz çök!
Sen önce nefsine diz çöktür. Öfkene, hıncına mağlub olma, lâfını sözünü bil, edebini takın; şiddeti normalmiş gibi gösterme.
Ne oldu bardak kırdın da? Belki kırılmaz bardak üreten firmalardan biri bundan sonra seni reklamlarında kullanır! (Sırrı’ya söyle, sana böyle bir iş ayarlasın)
Hani önce sen bardak kırıyorsun!
Bu zaten elde bir! Hazır görüntüler var.
Sonra da kürsüye başka bir bardak koyuyorlar. Sen geliyorsun ve alışkanlıkla onu da kırmaya çalışıyorsun... Ve ne yapsan kıramıyorsun. Bardağın üstünde zıplıyorsun, tepiniyorsun, yine kırılmıyor!
“Ve işte kırılmaz bardak, meşhuuur Bardakkıran kaplanın bile kıramadığı bardaaak!”
Güzel slogan değil mi?
Başkalarına diz çöktürmeden nefsine diz çöktür. Nefsini yenemeyen kimseyi yenemez. Yendiğini sanır, asıl yenilen kendisidir.
Halkın iradesinden söz etmişsin. Halk iradesinin Başbakan’a diz çöktüreceğini söylemişsin. Halk iradesi isterse Erdoğan’a da diz çöktürür. Fakat halk son seçimde en çok Erdoğan’a meyletti. Yüzde elli destek kimlere diz çöktürmedi ki?
En önce sana diz çöktürmüş olması lâzım.
Sen, silah gölgesinde baskı altında tuttuğun ahalinin reyini almayı marifet bilme. Gel beni ikna et. Benden oy al. Seni ben seçeyim.
Var mısın?
Başbakan senin hedef kitlene de hükmediyor. Baskıdan sıyrılan, korkuyu üzerinden atan, ona rey veriyor.
Sen PKK olmasa, KCK olmasa, şiddetin baskısı olmasa seçilebileceğini mi sanıyorsun? Normal şartlarda su yüz derecede kaynar. Sen Şırnakta suyu 30 derecede kaynatıyorsun.
Gel o baskının olmadığı bir yerden aday ol, gör gününü.
Her kaplanın arkasında yürüyen birileri olur! Kaplandan artakalanlar da onlarındır ya, burada Kaplan’ın peşinden yürüyen Demirtaş’mış. Vatan için canını verdiğini düşünen gençlerin vatan hizmeti yapmadığını söylemiş Demirtaş.
“Nöbet kulübesinde nöbet tutan gençler; bakın açık söylüyorum, siz vatan hizmeti yapmıyorsunuz; AKP hizmeti yapıyorsunuz. Kimse vatanı bölmek istemiyor. Bu vatan kiminki kim bölecek. Kürt kendi vatanını mı bölecek. Senin beklediğin vatan Kürt’ün de vatanı. O nedenle bu yalanlara inanma artık. Burada görev yapan her güvenlik gücü bilmelidir ki, şu saatten itibaren vatan borcunu değil, AKP borcunu ödüyorsunuz.”
Böylesine parlak nutuk son asırda başka bir ağızdan duyulmadı. Mest oldum! Nutkum tutuldu! Dilim lal oldu! Ne kadar muhteşem! Hemen nöbeti bırakıp kaplanın ardçısının peşine düşesim geldi.
Fakat bir tarafım da şöyle dedi: “Siz birileri adına dağa çıkan gençler, siz Kürdistan için ölmüyorsunuz, siz Kandil sırtlanı için, İmralı hükümlüsü için ve bardakkıran kaplanın Meclis’e girmesi için ölüyorsunuz.”
“Mugalata” kelimesi Kürtçede var mı? Yoksa benim armağanım olsun. Senin yaptığına düpedüz “mugalata” denir! Beğenmediysen, “safsata” diyelim! “Yok efendim Kürtçe Hind Avrupa dilleri ailesindendir” dersen, “sofistry” olsun!
Şu sıralar bu nutukları sınırın öbür tarafındakiler dehşetle dinliyor. Çünkü Irak’ın ne olacağı malum değil, büyük patron gitti. Büyük hesaplaşma her an Erbil’in kapısını çalabilir. Irak halkı birilerine diz çöktürebilir. Onlar diz çökünce, sen ne yaparsın bilmem!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.