Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Gayr-i müslimlerle cihad, barış ve savaş

Gayr-i müslimlerle cihad, barış ve savaş

Müslümanların gayrimüslimlerle ilişkileri de sulh ve müsalemet, yani barış çerçevesinde olmak zorunda. Kendi aralarında olduğu gibi gayrimüslim dünya ile ilişkilerinde de esas olan barıştır. Savaş ise kaçınılması mümkün olmadığı takdirde kabul edilmesi gereken bir durumdur. Bir anlamda varlık müdafaasıdır.

Dolayısıyla savaş ile cihadı eş anlamlı olarak görmek büyük bir yanılgıdır. Ancak Müslümanlar kendi varlıklarını, onurlarını ve kutsal değerlerini korumak için savaşmaktan başka çare kalmayınca savaşı kabul etmekten ve canlarını ortaya koymaktan da geri kalmazlar. Bu anlamda savaş kesintisiz devam edecek olan cihad sürecinin küçük bir halkasını oluşturur. Kural, cihadın barış ortamı içinde devamıdır.1
Şüphesiz ki, “inkâr edenler”e karşı “savaş”tan önce, “Kâfirlere karşı itaat eme ve onunla büyük bir cihad yap”2 emri gereğince, “cihad” yapılmalı. “Onunla” ifâdesi de, pek çok tefsirde geçtiği gibi, “Kur’ân’dır.”3 Yâni Kur’ân’ı tebliğ etmektir.
Savaşın emredilmediği İslâmın Mekke döneminde, “Uğrumuzda cihad edenlere elbette yollarımızı gösteririz”4 şeklinde cihaddan bahseden âyetlerin de bulunması, bunu ispat etmektedir.5
Cihad, cehd, gayret, Allah yolunda mukaddes değerler uğrunda mücâdele, mücâhededir. Bütün mü’minler cihad ile vazifelidir.
Cihad, “emr-i bilma’rûf, nehy-i anil-münker” (doğru, iyi, güzeli emretmek; kötü, çirkin zararlı şeylerden sakındırmak) ile, “dâvet, tebliğ ve irşad” mefhumlarıyla yakından irtibatlıdır. Daha doğrusu, onlar da cihadın unsurlarıdır. Cihadı, sadece “silâhlı mücâdele” olarak anlamak eksik ve son derece yanlış bir anlayıştır.
Her Müslümanın, dahilde, cihad-ı mânevî ile görevli olduğunu gösteren âyetlerden birisi, “Allah yolunda nasıl cihad etmek gerekiyorsa öyle cihad edin. Dinine yardım etmek için sizi O seçti ve dinde üzerinize büyük bir güçlük yüklemedi...”6 şeklindedir. “Nasıl cihad edilmesi gerekiyorsa” mânâsı, cihadın çeşitlerini dikkatlere sunmaktadır.
Cihad başta iki kısma ayrılır: Maddî cihad, mânevî cihad. Bunlar üzerinde durmuş olduk. Hâricî düşmanlara karşı silâhlı mücâdelenin maddî cihad olduğu açık.
Cihadın, Kur’ân ve Sünnet’ten çıkan diğer tasnifini de ana başlıkları ile verirsek şöyle bir tablo ile karşılaşırız:
“Vasıtaları yönünden cihad: İlimle cihad, dil ile cihad, mal ile cihad, beden ile cihad.
Hedef ve alanları açısından cihad: Nefs ile cihad, şeytana karşı cihad, münâfıklarla karşı cihad, kötülüklere karşı cihad, fitne ve fesada karşı cihad, bağîlerle cihad, dış düşmanlarla cihad.”
Sahabilerden birisi mücâhit olarak İslâm ordusuna katılmak için Resûlullah’a gelir. Hz. Peygamber (asm) ona ana ve babasını sorar:
“Onlar güçsüz yaşlılardır” der.
“Öyle ise dön, onların işinde cihat et!” buyurur.

Dipnotlar:
1- Prof. Aktan
2- Furkan Suresi, 52.
3- Beydavî, II, 144; Sabunî Saffetu’t-Tefsîr, Envar Yay., İst., 1987, II s. 366; Yazır, V. 3601; Butî, s. 21.
4- Ankebût Suresi, 69.
5- Dr. Şadi Eren, Cihad ve Savaş, Nesil, İst., 1996, s. 35.
6- Hac Suresi, 78.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi