Yener Dönmez

Yener Dönmez

Şimdi tamir vakti

Şimdi tamir vakti

Önceki gün 85. Kuruluş Yıldönümü münasebetiyle MİT Karargahı’ndaydık.

İzlenimlerimizi ayrıntılı biçimde haberlerimizden okudunuz.

Gerçekleştirilen sunumdan, bir Türk vatandaşı olarak etkilenmedim desem yalan söylemiş olurum.

“Vatana adanmışların anatomisi”ni izledik orada...

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın “Şu an bize bölgenin yıldızı diyorlar. Önemli olan global ölçekte oyuncu olabilmek. Hedefe ulaşmak için günde 16-17 saat çalışıyorum. İşim rüyalarıma giriyor. Bu hızla gidersek iki-üç yıla kadar dünya yıldızı olabiliriz” yönündeki açıklaması hepimizi gururlandırdı. Fidan’ın asker ile MİT’in istihbaratta işbirliği yapmasını “tarihi bir adım” olarak nitelendirmesi ve demokrasiye vurgu yaparak, “Dünyanın en etkili servisleri, dünyanın en gelişmiş demokrasilerinde oluyor” demesi terörle mücadele eden Türkiye’nin geçtiği sürece de ışık tutacak mahiyetteydi.

¥

Malum; normalleşme yolunda sancılı bir süreçten geçiyoruz.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Genelkurmay eski Başkanı tutuklandı.

Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı dönemi oldukça fırtınalı geçmişti.

Vakit’e dava açan “312 General” arasında o da vardı.

İlk olarak Kara Kuvvetleri Komutanı iken Vakit’te yayınlanan Ağlama Duvarı’ndaki fotoğraflarla dikkatleri üzerine çekmişti.

Ancak 27 Haziran 2007 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile birlikte Eğirdir Komando Birliği’nde yaptığı açıklamada 2009 yılı sonunda profesyonel orduya geçileceğini duyurmuş, 6 komando tugayına er ve erbaş alınmayacağını, buraların tamamen profesyonel askerlerden oluşturulacağını taahhüt etmişti.

Mayıs 2008 tarihinden itibaren Güneydoğu’da iç güvenlik harekât bölgesindeki komando birliklerinde yedek subaylar bulunmayacaktı.

Mayıs 2009’dan itibaren ise er ve erbaşlar görev almayacak, terörle mücadele için büyük bir profesyonel güç oluşturulacak, erbaş ve erlerin yerine uzman çavuşlar görevlendirilecekti.

Bunlar ümit vaad eden açıklamalardı. Ne var ki bu taahhütlerin hiçbirisi gerçekleştirilmedi.

Başbuğ’un görev süresinde dünyanın en güçlü orduları arasında bulunan TSK gırtlağına kadar siyasete bulaştırıldı.

Terörle mücadele ikinci plana atıldı, muhafazakârlar hedefe konuldu.

Fişlemeler, lahikalar aldı başını gitti.

Kandil’de, Kazan’da, Kavaklı’da terörist avında olması gereken Türk Askeri, Bilvanis Çiftliği’nde dindar avına çıkarılmıştı.

Tüm bu ve buna benzer uygulamalarla Ordu’yu “Peygamber Ocağı” olarak addeden bir milletin gözünde TSK ciddi itibar kaybına uğramıştı.

Hatırlayın bir...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı takip ettikleri gerekçesiyle Çukurambar’da yakalanan subaylar için “Ben görevlendirdim” diyen kişi Başbuğ’du.

“İzin vermeseydik Kozmik Oda’ya nah girerlerdi” diyen de, ülkenin seçilmiş Başbakanı’nı 35. maddeyle tehdit eden de Başbuğ’dan başkası değildi. Görev süresinde akredite ettiği bir kısım gazetecilere karargâhın kapısını ardına kadar açıp, birbiri ardına siyasi demeçler vermişti.

Keşke bin yıllık geleneğimizle bağdaşmayan o biraz “şahsi” biraz da “savunma refleksli” asimetrik beyanları hiç vermeseydi.

Tamamen askeri meselelere, teknik konulara ağırlık verseydi.

Lakin öyle olmadı...

Soğuk savaşın tesirinden bir türlü kurtulamamış Amerikalı siyaset bilimci “Huntington ütopyaları”nın peşine takıldığını o söyleşilerden öğrendik...

Samuel’i “deha” olarak kabul ettiğini ve yazdıklarını “manifesto” olarak nitelendirdiğini de...

Siyonist işgale ortaklık anlamı taşıyan 1 Mart Tezkeresi’nin kabul edilmeyişine hayıflandığını, tarihin her döneminde destan yazan Kahraman Türk Ordusu’nu bir yana bırakıp İngiliz ordusuna duyduğu hayranlığı da...

Hukuk’a olan bakış açısını da...

O zaman belki farkında olmadan “ıslak imza bize de gelsin” diyerek askeri ve sivil mahkemeler arasında ilk ciddi ayrımcılığı yapmıştı.

Hatta daha da ileri gidip “benim hâkimim, benim savcım” demek suretiyle askeri yargıyı bir çırpıda “arka bahçe” ilan etmişti.

İşte kaderin cilvesi olsa gerek şimdi sivil savcı tarafından saatlerce sorgulandı ve yine sivil hâkim tarafından tutuklandı.

Daha önce tutuklanan 14 sanığın tümü adres olarak onu göstermişti çünkü.

Özetle “talimatı o verdi demişlerdi” ifadelerinde...

Tam 112 gün önce yazdığım gibi, 14 kişi için kaçınılmaz son “Sn. K.” için de gerçekleşti.

Bu durumdan mutluluk duyulmaz.

Adaletin tecellisi için, normalleşme için şimdi tamir vakti!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yener Dönmez Arşivi