Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Kentsel dönüşüm

Kentsel dönüşüm

Başbakandan gelen ses, şehirlerin yoz mimariyle kuşatılmasından rahatsız olan herkesin yüreğine su serpti.
İnşallah bu ses bundan böyle şehirlerimizin bağırlarına ucube gökdelenleri saplayanlara izin verilmeyeceğinin müjdecisi olur. İnşallah bu ses, şehir ve medeniyet ilişkisinin belediyeler tarafından temel hareket noktası olarak kavranmasının yolunu açar. İnşallah bu ses, finans piyasasının “en büyük para” hırsına fren koyar.
Şehirlerdeki çarpık yapılanmalar bu günün meselesi değil. Sanayileşmeyle hayatımıza sokuldu. Fakat pahalı bir sektör olan inşaatta kâr hırsı maalesef insaf tanımadığından, çabuk sürede bitirilen binaların sayısı giderek hızlandırılmış şekilde arttı.
Orta yerde “Kentsel Dönüşüm” diye yozluğu meşrulaştıran bir kavram dolanıp duruyor. Kentsel dönüşüm projelerinin ne demek olduğunu, bu karmaşa içerisinde somut örnekleriyle anlamak zaten mümkün değil. Oysa kentsel dönüşüm özetle, şehrin sorunlu dokusunun düzeltilmesi, kötü görüntülerin ortadan kaldırılması, şehirlerin yaşanılır hâle getirilmesi değil midir? Ama kötüyü daha görünür hâle getiren uygulamalar yüzünden kentsel dönüşümü insani olanı yok etmeye yönelik projeler olarak görmeye başladık.
Meselâ gecekondu alanlarındaki yeni görüntüler eskiye rahmet okutuyor. “Gölge etme başka ihsan istemem” dedirtiyor insana. Gitti eski masum gecekondular, geldi çok katlı dik başlı gündüzkondular. Eskilerin hiç olmadı bir isimleri vardı, kategorize edilebiliyorlardı. Tek katlı olduklarından etraflarındaki boşluk nefes aldırtıyordu. Şimdi bu tıkış tıkış bir birinin içine girmiş binaların hangi şehircilik anlayışında yeri var, anlaşılacak gibi değil.
Dün arabalı vapurda iki beyefendinin karşısındaki boş yere oturdum. Hararetle otel veya iş merkezi olarak yeni yapılan binaların gelirlerini hesap ediyorlardı. Nerelerin kıymetli olduğu, kaç bin dolar edeceği konusunda ciddi malumat sahibiydiler. Vapur iskeleye yanaşmıştı, dayanamadım sordum, “kusura bakmayın, ama bunlar bize çok mu lazım, sizce şehir demek bu mu demek?” diye sordum. Tabii şaşırdılar, sana ne oluyor der gibi baktılar. “Ne yapalım artık böyle, değiştiremeyiz” dediler. Haklıydılar, değiştirmek için çaba sarf etmiyorsak şikâyete de hakkımız olamazdı. Jaime Lerner’in Osmanlı eserleri karşısındaki hayranlığını, buna karşılık İstanbul’a yakışmayan nesepsiz binaları gördüğünde duyduğu teessürü hatırladım, “bu binaları Mimar Sinan’ın torunlarının inşa etiğine kimse beni inandıramaz” demişti.
Silüeti bozan gökdelenler, şehirlerdeki kıyımın artık taşınmaz boyutlara geldiğinin hatırlatıcısı oldu. Bir mesele eğer yanlışsa değişmesi için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Aksi halde zımnen kabullenmiş oluyoruz. Yapılaşmadaki sıkıntılar yalnızca bir kesimin sorumluğunda değil. Bütün bir milletin ortak meselesi. O yüzden gün bugün hafifliğiyle bakamayız. Gelecek nesillerin vebali boynumuzda. Kent projelerini yakından takip etmeli ve hayırlı uygulamalara da kolaylık göstermeliyiz. Şablon projelerin uygulanabilirliği hususunda kafa yormalıyız. Mimar ve Mühendisler Birliği’nin bu alandaki çalışmaları gerçekten takdire şayan. İnandıklarının arkasında samimiyetle duruyorlar.
Kentsel dönüşüm sosyologların, mimarların, mühendislerin, sanat tarihçilerinin, peyzaj mimarlarının kısaca farklı disiplin dallarında tefekkür sahibi, kendi milletinin gerçeklerine yabancı olmayan, yetişmiş insanların ortak çalışmasıyla gerçek anlamını bulur.
Diğer yandan binaların ihtiyaç fazlasıyla çoğalmasında kendi katkımızın ne olduğunu da düşünelim. Elinde parası olan yatırım amaçlı olarak bina alıyor. Yatırımın en hayırlısı gelecek nesillerin yetişmesini sağlamaktır. Yoksa, kime niyet kime kısmet. Tamaha dönüşen yatırımın sorgu suali de cabası. Bu kadar binaya gerçekten ihtiyaç var mı? Bir yandan şehirlere yığılmalardan şikayet ediyoruz diğer yandan durmadan bina yapıyoruz. Yani insanları gel diye çağırıyoruz. Eskiler ahir zaman alameti derlerdi ya, bu şuursuzluğa başka ne ad konulur?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Belkıs İbrahimhakkıoğlu Arşivi