Sadece ordu yetmez devleti sıfırdan kurmalı

Sadece ordu yetmez devleti sıfırdan kurmalı

Laikliği koruma adı altında her türlü pisliğe bulaşmışlar, kendi komutanlarının kızlarına bile tezgah kurmaktan çekinmemişler.

Bunun daha ötesi olabilir mi?

İnsanların çocukları, onların özel hayatı böyle pervasızca ihlal edilebilir mi?

Askerlik ve şeref yan yana giden, birlikte varolan kavramlar diye bilirdik, yanılmışız. Güç mücadelesinde şeref kenara atılan bir kavram olmuş.

Ortaya dökülen kirli çamaşırlar dudak uçuklatıcı nitelikte...

Albayları, generalleri öldürüp “intihar etti” açıklaması yapmışlar.

Bu raporları veren doktorları devlet gazetelerine yazar, Sevgi-Şefkat hastanelerine patron yapmışlar. (Bu arada Kürt işadamlarının malvarlığına el koyma yasaları hazırlayanlar nedense, darbeciler sayesinde servet yapanlara dokunmamaya özen gösteriyor.)

Jandarma Komutanı’nın uçağı düşmüş, düşme nedeni hakkında yalan söylemişler.

Katilleri salıp öğrencileri, aydınları, bilim insanlarını içeri atmışlar.

Terfilerde kimbilir ne dolaplar dönmüş onu bilemiyoruz...

Herkes bir şeyi yalanlıyor ama her yalanlama soruları biraz daha artırıyor.

Yok mu gerçekten delikanlı bir general ortaya çıkıp bu kirli çarkı anlatıp bir dönemin tamamen kapanmasını sağlayacak?

Bu kadar kirli ilişkiler, bu kadar karanlık eylemlere imza atma cüreti bulanların sabıka dosyalarında neler olduğunu düşünmek bile ürkütücü.

Mesela Kıbrıs’ta Hüseyin Kıvrıkoğlu’nu hedef aldığı iddia edilen suikast girişiminde ölen albayın hesabını soracak namuslu bir generali Diyojen gibi mumla aramamız gerekiyor herhalde.

Ergenekon davasının 51 nolu CD’sinin de, Hurşit Tolon’dan çıktığını söylenen CD’nin de gerçek yüzünü anlatacak bir komutan niye yok?

Bu CD’lere bakınca Deniz Baykal kasetinin gizemi diye bir şey kalmıyor açıkçası.

Kaseti kimlerin hazırlayıp piyasa sürdüğü ve manşete çıkarttığı gün gibi ortada.

Kullan at yöntemi.

Her yanıyla tefessüh etmiş ilişkiler, gırtlağına kadar siyaset pisliğine bulaşmış bir komuta kademesi.

Bununla yetinmeyip bu kirli ilişkileri devletin her kademesine yaymış, yerleştirmişler.

Aslında bu devletin hükmü çoktan dolmuş, yenisini kurmak lazım.

Hani kadının biri ağır hasta çocuğunu doktora götürmüş, doktor bebeği muayene ettikten sonra kadına dönüp “soyun” demiş.

Kadın, “Ben niye soyunayım, hasta olan bebeğim” diye sorunca şu cevabı vermiş: “Bundan hayır gelmez, ben sana yenisini yapayım...”

Bizim devlet de o hesap.

Soyunun...



İktidarın yanlışları

Devlete sahip çıkmak doğrudur ama sahip

çıktığın devletin niteliği de önemlidir.

AK Parti dönüşümünü tamamlamadığı bir devlete sahip çıkıyor.

Uludere’de 34 masum insanı katleden, Kürt sorununda farklı fikirleri olanları veya protestocu öğrencileri hapse atmaya devam eden bir devlet bu.

Yarın iktidar değişir ama bu devlet değişmezse, her şeyde başa dönülür.

2014’te yapılması kesinleşen cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça devletin değişmeyen yüzünün faaliyetleri de artacak.

Her cumhurbaşkanlığı seçimi sancılıdır bu ülke de, önümüzdekinin de öyle olması muhtemel.

O yüzden biraz özeleştiri ile yola devam etmekte fayda var.





Paul Auster haklı mı!

Türkiye’nin karşısında doğrudan İsrail’i koyan ve bunu yaparken de İsrail’i olumlayan bir yazar, gerçeklere ihanet

ediyordur.

Evet, Başbakan Erdoğan’ın Auster’e cevap verme üslubu yanlıştır ve eleştirilmesi gerekir.

Ancak, Auster’in Filistin halkının çektiklerini görmezden gelmesi ve Türkiye üzerinden bu politikaları olumlaması da kabul edilemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi