Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Demokrasiyi CHP’ye borçluymuşuz

Demokrasiyi CHP’ye borçluymuşuz

Sayın Baykal iyi nutuk atıyor…
Gerçekten de iyi “atıyor!”
Ama desteksiz! çok desteksiz atıyor!
Onu duyan da CHP Türkiye’yi ihya etti zanneder. Halbuki bugün gördüğünüz hiçbir tesisin, hiçbir hizmetin üstünde CHP imzası yoktur. Bunun için de CHP, siyaset tarihi boyunca “hizmet”leriyle değil, sadece soyut şeylerle övünüyor:
“Vatanı biz kurtardık!”
“Cumhuriyeti biz kurduk!..”
Bunlara kısmen alışkın olduğumuz için gülümseyip geçiyoruz. Ama geçenlerde sayın Baykal, “Tayyip Bey iktidarını bile CHP’ye borçludur” ve “Demokrasiyi biz getirdik” deyince, çok şaşırdım.
Demokrasi kim, CHP kim!
CHP ne zaman demokrat olmuş ki, demokrasi getirsin?..
CHP’nin 1950 öncesi iktidarı tam bir kâbus değil miydi?
1950 öncesinde şehirlerde “Polis Devleti”, köylerde “Jandarma Devleti” yok muydu?
Vatandaşlar “parya” muamelesi görmüyor, sırtlarına her türlü “angarya” yüklenmiyor muydu?
Yokluğun, kıtlığın, yoksulluğun yanında bir de ezansızlıktan dolayı acı çekmiyor muydu insanlar?
Bu yüzden millet, eline geçen ilk fırsatta (14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde) CHP’yi yerle bir etmemiş miydi?
öyle bir etmişti ki; onca şaşırtmacaya (darbelere) rağmen, milletin özgür iradesiyle bir daha iktidar olamadı. Bu gidişle de olamayacak. çünkü hâlâ milletin tersine gidiyor.
Milletin tersine gittikçe de, “alternatif” olmaktan çıkıyor.

Sanırım Sayın Baykal’a çok partili sisteme geçişin hikâyesini yanlış öğretmişler.
Bu süreci İkinci Dünya Savaşı’ndan almak gerekiyor…
Savaş sürecinde Almanya’nın başında “Führer” (önder-Lider- Şef) unvanlı Adolf Hitler oturuyor…
Her şey ondan soruluyor.
İtalya’nın başında “Duçe” (Bu da “önder-Lider-Şef” anlamına geliyor) unvanlı Benito Mussolini oturuyor…
Her şey ondan soruluyor.
Aynı dönemde Türkiye’nin başında ise İsmet İnönü oturuyor…
Rütbesi “general”, unvanı “Milli Şef”tir...
O sırada ne Almanya’da, ne İtalya’da, ne de Türkiye’de demokrasinin esamesi bile okunmuyor.
Derken, İkinci Dünya Savaşı, Almanya ve müttefiklerinin mağlubiyetiyle sonuçlanıyor.
Hitler Berlin’de intihar ediyor… (30 Nisan 1945).
Mussolini İtalyan vatanseverler tarafından öldürüldükten sonra, Milano Şehri’nin Loreto Meydanı'nda bacaklarından bir ağaca asılıyor. (28 Nisan 1945).
üç “Şef”ten geriye sadece “bizimki” kalıyor.
“Bizimki” dünya karşısında tamamen yapayalnızdır. Şefliklerin iflas ettiği bir dünyada kendi “Milli Şef”liğini sürdürmesi artık mümkün değildir.
Tek çıkış yolu kalmıştır, demokrasiye geçmek. O takdirde tekrar iktidara gelme ihtimali vardır. Bu yüzden “Bizi halkın önüne mi atıyorsunuz?” diye sızlanan milletvekillerine aldırmadan kararını açıklıyor:
“çok partili sisteme geçiyoruz..”
Buna rağmen huylu huyundan vazgeçmiyor…
Garip bir seçim sistemi yapılıyor…
Buna göre, “Parti=Devlet” formülü çerçevesinde devletleşmiş CHP’nin polisinin, jandarmasının gözlerinin önünde oy kullanılacaktır.
Yani oylar açıktan kullanılacaktır.
Bu büyük bir cesaret işidir. Nitekim başta Isparta’nın Senirkent ilçesi olmak üzere pek çok yerde, suçları Demokrat Parti’ye oy vermekten ibaret olan vatandaşlara işkence ediliyor.
Ancak bu da yetmiyor, kullanılan oyların sayımı gizli yapılıyor…
Böylece sandıktan DP çıksa bile CHP olarak değiştirilebiliyor.
Yani İsmet Paşa ve partisi CHP, muhalefet partileriyle (Demokrat Parti ve Millet Partisi) birlikte girdiği ilk seçimde (1946) demokrasisinin gereğini filan yapmamış, demokrasinin temeli sayılan halk iradesinin resmen canını okumuştur.
Ama ilk seçime şaibe karışması milleti tatmin etmemiş, bunun sonucu olarak İsmet Paşa daha doğru düzgün bir seçim yapmaya razı olmak zorunda kalmıştır.
14 Mayıs 1950 genel seçimleri bu zorlanmanın ürünüdür.
Bu seçim sonucunda Demokrat Parti (DP) 408 milletvekili, CHP 69, Millet Partisi 1, bağımsızlar 9 milletvekili çıkardılar.
İsmet Paşa’nın “Milli Şef”liği de böylece millet iradesinin altında kaldı.
Bu gerçeği birileri CHP Genel Başkanı Sayın Baykal’a hatırlatmalı.
Yoksa desteksiz atmaya devam edecek


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi