Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Atatürk’ü Koruma Kanunu

Atatürk’ü Koruma Kanunu

Sude Taşöz’ün sorusu şu: “Atatürk’ü Koruma Kananu olarak bilinen kanunun İsmet İnönü zamanında çıktığını sanıyordum. Meğer Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde çıkmış. Menderes buna neden gerek duydu? Siz böyle bir yasaya ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz?”

O zaman da böyle bir yasaya ihtiyaç yoktu Sude Hanım, bugün de yok. Cumhuriyeti kuran kişinin, cumhuriyeti armağan ettiği milletinden kanunla korunması anlaşılmaz bir durumdur.

Yine de hiçbir iktidar bu mantıksız kanunu kaldırmaya cesaret edememiştir. “Kemalist” olanlar böyle bir teşebbüste bulunmamış, “demokrat” olanlar ise “Atatürk düşmanı” olarak damgalanmaktan korkmuştur.

Sonuçta, Atatürk, bu kanun yüzünden, “korunmaya muhtaç” biri olarak gözüktüğünden en büyük kötülüğü bizzat ona dokunmuştur. “Kurtarıcı”nın halktan kurtarılması gibi tuhaf bir durum doğmuştur.

Ancak bu kanunun tek çelişkisi bu değildir...

Ortada daha vahim bir çelişki söz konusudur...

Fransız parlamentosundan geçen ve “Türkler Ermenilere soykırım uygulamadı” diyeni cezalandıran meşhur “İnkâr Yasası” karşısında, Türkiye’nin yaptığı savunmayı hatırlayalım...

Türkiye savunmasında, “Siyasetçiler tarihi olaylar konusunda hüküm vermesinler, tarih tarihçilere bırakılsın” diyor.

Türkiye’nin bu savunması hem gerçekçi, hem de makul. Ne var ki, aynı Türkiye, Atatürk dönemini tarihçilere bırakmıyor, siyasal bir karar verip tarihçilerin buna uymasını emrediyor. Bu durumda tarihçi, Atatürk dönemini sorgulayamıyor. Ya övmek, ya da susmak zorunda kalıyor.

Tıpkı “İnkâr Yasası”nda olduğu gibi...

Ya Ermeni tezini savunacaksınız, ya da susacaksınız...

“Öyle olmadı, böyle oldu” demeniz yasak!

Fikir hürriyeti, söz hürriyeti sizlere ömür!

“Koruma Kanunu” denilen 31 Temmuz 1951 tarihli ve 5816 sayılı “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun” yürürlüğe girdiğinden beri, Atatürk ve dönemi doğru düzgün araştırılamıyor.

Yanlışlar doğrular sorgulanamıyor...

Bunu sağlamak için de kimi arşivler kapalı tutuluyor.

Bu da “halkın gerçekleri öğrenme hakkı”nın elinden alınması anlamına geliyor.

Kısacası neresine el atsanız, elinizde kalıyor.

Peki, milletvekillerine, “Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz” diyen Başbakan Adnan Menderes neden böyle bir kanun çıkardı?

Bunun sebebi İsmet Paşa’nın ordu içindeki itibarı karşısında düştüğü çaresizlik olabilir. İsmet Paşa tarihi kişiliğini de kullanarak, ordu üstündeki etkisini kullanıyor, her fırsatta orduyu kışkırtıyor, iktidarı sıkıştırıyordu.

Menderes bu durumu Atatürk’le dengelemeye çalıştı. “İkinci Adam”ın karşısına “Birinci Adam”ı çıkardı. Kemalist hassasiyeti bilinen orduya, “Asıl Kemalist biziz” mesajı verilmek istendi.

Ne tesadüf ki, bu kanun çıkmadan önce “Ticaniler” denilen bir grup ortaya çıkmış, Atatürk heykellerini kırmaya başlamıştı. Bu da kanunun gerekçesini teşkil etti.

Türkiye siyasetinde böyle “tuhaf tesadüfler” daima olmuştur: Meselâ 28 Şubat müdahalesi öncesinde de meydana “Aczimendiler”, Ali Kalkancılar, Fadimeler sürülmüştü. Nasıl birden bire ortaya çıktılarsa, rollerini oynadıktan sonra, birden bire ortadan kayboldular. Ama bir müdahaleye de gerekçe teşkil ettiler.

Sonuç olarak: Hem vicdanlara, hem bilime, hem de Atatürk’e ağırlık yapan “Koruma Kanunu”nun artık kalkması lâzım.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi