LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Darbenin paşaları ABD’nin maşaları!

Darbenin paşaları ABD’nin maşaları!

-Lütfü Bey; 12 Eylül darbesinin başı Kenan Evren’in yargılanmasına geçtiğimiz çarşamba günü başlandı. 12 Eylül darbesinin yargıladığı ilk yazar da sizdiniz. Bu konudaki duygu ve düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

-Gerçi lafın gelişi “yargılama” deniyor ama, 12 Eylül darbecilerinin beni yargılamalarına “yargılama” demek, hukuka hakarettir. Çünkü benim yargılanmamda temel ve evrensel tüm hukuk ilkeleri çiğnenmiştir. Avukat savunması yaptırılmamış, bilirkişi raporuna başvurulmamış, bırakın sivil Yargıtay’ı, askeri Yargıtay’ın içtihatları bile göz ardı edilmiştir. Bu da yetmemiş; temyiz hakkımı kullanmamı engellemek için, yargılanan yazımın yayınlandığı tarihten sonra bir yasa çıkartılmış ve bu yasa geriye yürütülüp bana tatbik edilmiştir. İşte 12 Eylül dönemi böylesine hukuk cinayetlerinin işlendiği bir dönemdir. Erdal Eren gibi 17 yaşındaki bir gencin, bir gecede yaşının büyütülüp asıldığı bir dönemdir. Kenan Evren, işte böylesine hukuk cinayetlerine imza atmıştı. Onun döneminde işkence gibi insanlık suçları ülkede cirit atmıştı. Ve işte tüm bunların baş sorumlusu Kenan Evren’in yargılanmasına başlandı. Güya Kenan Evren, yargılanacak olursa kafasına sıkacaktı. Şimdi yargılandığı halde kafasına sıkmadığına göre, demek ki palavra sıkmıştı! Evet, artık yargılanıyor darbenin paşaları, ABD’nin maşaları! Zaten ABD yönetiminin “bizim oğlanlar” dediği paşalar, ABD emperyalizminin, vahşi kapitalizmin Türkiye’yi iyice pençesine alıp sömürmesi için darbe yapmadı mı? Peki yargılanmasına başlanan Kenan Evren, avukatı kanalıyla nasıl bir savunma yaptı? Kenan Evren diyor ki; “Darbeye teşebbüs suçtur, ama darbe yapmak suç değildir.” Öyleyse cinayete teşebbüs suçtur; ama cinayet işlemek suç değildir! Aslında Kenan Evren’in bu yaptığına savunma değil, komedi denmelidir. Sonuçta Kenan Evren gibi darbeci paşaların yargılanmasını engelleyen 12 Eylül anayasasının geçici 15. maddesinin kaldırılmasını da içeren referanduma halkın “Evet” demesiyle, “Yargılanamaz” denen paşalar yargılanıyor. Onların yargılanmasına evet, ama yetmez. 12 Eylül döneminin zalimleri, sadece onlardan ibaret görülemez. Bu darbeci paşaların zulümlerine eşlik etmiş tüm kamu görevlilerinin de yargılanması gerekiyor. Ağır işkence görenlere “İşkence görmemiştir” raporu veren doktorların da yargılanması gerekiyor. 12 Eylül darbesini yapanları yargılamaya başlayan Türkiye, böylelikle darbe yapanları yargılayamayan dünyadaki tek ülke olmanın utancından da kurtuluyor.

SENDİKA DEĞİL, SANDUKA BUNLAR!

-Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, başta Yol-İş Başkanı Ramazan Ağar olmak üzere sendika yöneticilerini, işçi aidatlarıyla kendilerine ev almakla, eşlerini, çocuklarını, kardeşlerini sendika kasasından maaşa bağlamakla, çocuklarının düğününün masraflarını, hatta eşlerinin altın günlerinin paralarını bile sendika kasasından karşılamakla, tüm özel harcamalarını işçi aidatlarıyla yapmakla suçladı. Bu vesileyle ülkemizdeki sendikacılığın durumunu konuşalım mı?

-İşçinin emeğinin, alınterinin hakkının savunulması için sendikaların güçlü olması gerekir. Oysa ülkemizde sendikalar giderek güçsüzleşmektedir. Hiç şüphesiz ki bunun baş nedeni, 12 Eylül askeri darbesinin sendikalara indirdiği darbedir. Ülkemizde sendikaların giderek güçsüzleşmesinin bir başka nedeni de Yol-İş Sendikası yöneticileri gibi sendika yöneticileridir. Aslında yöneticileri hakkındaki yolsuzluk suçlamalarına bakılırsa, bu sendikaya Yol-İş değil, Yolsuzluk-İş demek gerekiyor! Yaptığı sendika ağalığına bakılırsa, bu sendikanın başkanının Ramazan Ağar olan adını da Ramazan Ağa olarak değiştirmek gerekiyor! Yine haklarındaki suçlamalara bakılırsa, bu sendikanın yöneticileri, işçilerin sömürülmesinin önüne geçeceklerine, kendileri işçileri sömürüyor. İşçilerin parasıyla holding patronları gibi yaşıyor. Gerçi ülkemizde sendika başkanlarının hemen hiçbiri işçi gibi yaşamıyor. Sendika başkanlarının çoğu pahalı evlerde oturuyor, en pahalı arabalara biniyor. Yahu bu ülkede işçi gibi yaşayan bir sendika başkanı hiç olmayacak mı? Holding patronları gibi yaşayan sendika başkanları oldukça, sendikaların giderek güçsüzleşmesinin önü alınır mı? Başkanları bu durumda olan sendikaları hükümetler de patronlar da hiç ciddiye alır mı? Ne yazık ki böylesine sendika başkanları, sendika denilen örgütleri birer sanduka yaptı! Nitekim bugün sendikaların, sanduka içindeki ölüden bir farkları var mı?



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi