Ersoy Dede

Ersoy Dede

28 Şubat devam ediyor

28 Şubat devam ediyor

1.000 yıl sürecek dedikleri 28 Şubat hâlâ devam ediyor. Kimse Çevik Bir’in, Fevzi Türkeri’nin falan içeri alınmasıyla 28 Şubat’la hesaplaşma yaşandığını düşünmesin. Alın size son Danıştay kararı.. “19 Mayıs stadyumlardan çıkmasın”..
Rasyonel zekayla izah edilebilecek yanı var mı? Sonunda diktatörlükle yönetilen ülkelerdeki gibi emirle bayram kutlama dönemini kapattığımızı zannederken başlı başına bir vesayet kurumu olan Danıştay dikilip karşımıza; “sivilleşemezsiniz” diyebiliyor. Bu şartlarda nasıl iddia edebilirsiniz ki 28 Şubat’ın bittiğini?.. Değil 28 Şubat, 27 Mayıs bile hâlâ daha devam ediyor...
ÜNİVERSİTELERDE 28 ŞUBAT
İknacı Nur Serter ve başını açanlara rüşvet olarak burs dağıtan Türkan Saylan’ın oluşturduğu bir mücadele ekibi vardı biliyorsunuz.. Hem ikna odalarında kızlarımızın başlarını açmaya zorluyorlar hem de rehberlik ve danışma birimlerinde, ikna (!) etmeyi başardıkları kızlara ÇYDD bursu bağlıyorlardı.. Bu ikna odası ve rehberlik biriminde görev alan hocalar artık üniversitede değiller mi? El cevap; evet hâlâ üniversitedeler.. Onlarca yer sayabilirim size bir çırpıda. İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden başlayalım isterseniz.. Mesela Prof. Dr. Seyyal Ak, daha iki hafta önce başörtülü bir öğrencisini tutanakla sınıftan atmaya çalıştı. Üstelik de onurunu kıracak sözler söyledi. Tutanak tutmasında yanlış bir durum yok. Ama dersten atmaya çalıştığı zaman iş değişiyor. Tesev’in “zulüm devam ediyor” anlamına gelen son raporunun fiziksel yansıması bu işte.. Dahası bu sınıftan atmaya çalışılan öğrencinin, Seyyal Ak’ın dersinden son aldığı not 90’ların üzerinde..
BİLİM DÜŞMANLARI
Yine Veterinerlik Fakültesi’nden devam edelim. Mesela Prof. Dr. Serhat Pabuççuoğlu.. 28 Şubat sürecinde Serter’in ekibindeki en etkili isimlerden biri. Bugün “Bilimsel Araştırma Projeleri” biriminin başında.. Peki bu ne anlama geliyor? Üniversitede bir akademisyen, herhangi bir bilimsel çalışma yapacağı zaman, projesini hazırlayıp sunuyor. Sunulan projenin de bir hakem heyeti tarafından incelenip kabul edilmesi gerekiyor. Bu heyete de işte bu birim karar veriyor. Projeyi yürüten akademisyen ise, projesinin hangi hakem tarafından inceleneceğine karar vermese de, hangi hakemin incelememesi gerektiğine karar verebiliyor. Örneğin bir hocanın, o akademisyenle kişisel bir husumeti olabilir ya da bir para alış-verişine girilmiştir. Her şey olabilir. İşte bu sakıncalar nedeniyle, proje yürütücüsü, projesinin altına, “önerilmeyen hakem” ismi yazıyor.. Serhat Pabuççuoğlu ise eğer projeyi yazan kendi düşüncesine uzak bir kişiyse, özellikle hakem olarak o önerilmeyen ismi tercih ediyor. Projelerini sunan hocalar bakıyorlar, bir-iki, üç-beş.. Tesadüf olabilir mi? Hayır.. Projeleri reddedilen hocaların tümünün tek bir ortak özelliği var; namaz kılıyor olmaları.. Engellenen araştırma projeleri ise başta mensubu olduğu üniversiteye yarayacak projeler.. Ama asıl, Türk bilim insanlarının ortaya koyacağı çok önemli buluşların önüne geçiyorlar bu tasarruflarıyla. Çarpıcı bir örnek vereyim size isterseniz.. Mesela bir bilim insanının projesi, gönderildiği hakemlerden biri tarafından 70 üzerinden 62 puan alırken diğer iki hakem tarafından “1” (yazıyla bir) puana layık görülüyor. Bu normal olabilir mi? Bir bakıyorsunuz hakem heyetine, tam puana yakın not vermiş olan hocanın dışarıdan biri olduğunu, projesini değerlendirdiği adayı tanımadığını görüyoruz. Diğer iki hoca ise, proje sahibi hakkında kanaat sahibi.. Sonuç, yemlemede, hayvancılık üretiminde, hayvanların hastalanması ile ilgili konularda, bilimin akışını değiştirecek bir proje, ideolojik nedenlerle engellenmiş durumda. Atıyor muyum? İstanbul Üniversitesi BAP sistemine yetkili personel, sisteme girer bakar. Hakkının bu nedenle yendiğini düşünen akademisyenler suç duyurusunda bulunurlarsa bu projelerin nasıl ve neden engellendiği konusunda da Serhat Pabuççuoğlu başta olmak üzere işin başında kim varsa, çıkar hesabını verir. Biz de takip ederiz.
Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi