Hasan Aksay

Hasan Aksay

Suriye vahşetine seyirci olmak

Suriye vahşetine seyirci olmak

Dünyanın gözleri önünde bir ülke yanıyor. Suriye’de şehir, cami ve insan yok ediliyor. Vatanını, her şeyini bırakıp kaçanlar dahi kurşunlanıyor. Savaştan bin beter bir yıkım. Zulümde, Neron çırak kaldı. Tek yönlü katliam. İletişim, ulaşım çağı, Haccac-ı Zalim devri olmamalı. Vicdanlar kavruluyor.

İnsanlık vicdanı yanıyor. Ses telleri, kesik. Toplumsal feryat boğuk. Türkiye, Arap ülkeleri ve tüm Müslümanların yürek yangını ilâhî bir rahmet duasında. Kardeşi yanarken, aynı vücudun uzvu olan Müslümanın yanmaması mümkün mü? Böyle bir vahşette yanmayan Müslüman olur mu?

Görünen o ki, Beşşar Esat’ı kullanarak, “Bir taşla iki değil, çok kuş vurmak” isteyenler var. Vahşetin komuta merkezi, Esat’ı kullananların elinde. Esat, insanlık vicdanını oyalayan tetikçi. Bu vahşet, İslâm düşmanından başka kime yarar? Mezhep ayrışımı fitnesi kimi sevindirir.

Zulüm ve tefrika, Allah’ın en sevmediği çirkinliktir. İnsanlık da sevmez. Esat zulmünü sürdürmenin destekçilerinden görünen, PKK ve Hizbullah ile İran, Nuri Maliki, Rusya ve Çin. Bir de gizlileri var.

Siyasi yapı bakımından Suriye’nin Tunus ve Mısır’dan farkı ne? Darbeci BAAS, baştan “bin yıl yaşama” planıyla fişleyerek, zulüm ve sürgünlerle asker, bürokrasi ve güç yanlılarından imtiyazlı bir sınıf oluşturup milleti böldü. Baba Esat, Hama-Humus katliamlarıyla bu zulüm saltanatına vahşeti yol yaptı. Vârisini, “Zulüm her devrin en geçerli silahıdır” yanılgısının ateşine attı.

Bu yangını söndürmek için devletler dışarıdan su taşıyamıyor. Peki, insanlık vicdanı ne yapıyor? STK’lar ne yapıyor? Vicdanının sesini boğarsa, insanlık yok olur. Vicdan, kesintisiz zulme, “Ben varım!” demek için kesintisiz tepki vermek zorundadır. Yürek yangınının meydanlardan semalara dua olarak yükselmesi, neticeyi her tedbirden daha fazla yakınlaştırır. Onun için fert fert hepimiz sorumluyuz.

Fas, Libya, Tunus ve Mısır oligarşisi böyle aşağılık, toplu bir katliam yapmadı. Milleti bölmek için sosyal yapıyı tahrip etmediler. Aşiret ve mezhep yapısına dokunmadılar. Toplumun genleriyle oynamadılar. Milleti kamplaştırma hıyanetine girmediler. BAAS darbesi böldüğü azınlığı, şimdi millete, bölgeye ve sosyal yapıya karşı tehdit olarak kullanıyor.

Müslüman kıyımının devam etmesi için görünenden fazla görünmeyen destekçilerden iyi niyetliler var, kötü niyetliler var. Kötü niyetliler, haklı olan milletin yüzde 80’i ayağa kalkmış nasıl olsa kazanacak diye “halktan yana” görünüyor. İslâm düşmanlığına odaklanan İslâmofobi, Siyonist, “Halkın yüzde 80’i istese de başörtüsüne izin vermeyin” talimatı verenler dahi “Esat gitsin, vahşet bitsin” diyor da derin bir ümitsizlik ekmeye de devam ediyorlar. Bu derece büyük bir değişim sanki boyacı küpü, “Arap Baharı bahar mı, hazan mı?” diye başlıyorlar. Ümitsizlik tohumu ekmek, en tehlikeli fitnelerdendir. Milletimiz kaç çeyrek asırdır, farklı ama, ne bedeller ödeyerek geldi buralara ve yürüyor? Bu kadar büyük nimet, o kadar ucuz mu?

Dostlukta sıfır problem ilkesini, Esat’ın Suriye Müslümanlarını ve camilerini kurşunlamasına desteğe çevirmek ters bir iştir. Dostluk, şartlar üzerine oturan manevî bir değerdir. Ruhu iyiliktir. Her şeyden önce, zulüm değil, iyilik temeli üzerinde kurulur. Şahsın dostluğu şahısla, milletin dostluğu milletledir. Yönetim, milletiyle ise ne âlâ. Yönetim, şehirlerini yıkıp yakıyor; milletini kurşunluyorsa dostluk, yalnız Hakk’a ve halkadır. Neron Roma’yı yakarken, Neron’a dostluk ve desteğe devam, Roma ve halkının dostluğuna hıyanettir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi