Valla sevgili dostlarım, bu iddia FORBES Türkiye isimli ekonomi dergisine ait...

FORBES Türkiye, beni “Geçen Yılın En Çok Kazanan Yazarları” listesine koydu sağ olsun!..

Hem de var olsun!..

Onun sayesinde “Zengin” bir yazar olduğumu öğrenmiş oldum!..

Keşke benim de haberim olsaydı bundan! Haberim olsaydı bütçeyi denkleştirmek için çırpınıp durmazdım en azından.

Kendimle bir güzel dalga geçtim: “Bu ne gaflet, bu ne dalalet Yavuz, zenginsin ama farkında değilsin!”

Çok güldüm. Bir şey değil, çevrem beklentiye girecek... Eminim torunlarım bile harçlıklarına zam yapmamı bekleyecekler... Nasılsa “dedede para gani...”

Yaktın beni FORBES Türkiye!..

Ama canı sağ olsun! Zengin olduğumu bana fark ettirdiği için teşekkürler! Bana kalsa fakir takılmaya devam ederdim! Ve de kırk yıl düşünsem, böyle bir şey aklıma gelmezdi.

Nasıl havalara girdim anlatamam: Yürüyüşüm bile değişti, bir kasıldım ki sormayın, kasılmaktan adalelerime ağrı girdi!

Rahmetli babamı hatırladım. Bir gün sormuştum: “Senin için çok zengin diyorlar, bu doğru mu?” Gülümseyerek şöyle bir cevap vermişti: “Fakir bilmelerinden iyidir oğlum, en azından korkarlar da tepemize çıkmazlar!”

Paranın böyle bir gücü var değil mi? Korkutma gücü. Boşuna mı “Paran kadar konuş” derler? “Bilgim kadar konuşacağım” dediniz mi hemen içeri atarlar.

Hatırlayın: Fatih Camii’ni bombalayıp milleti birbirine düşürdükten sonra iktidara gelmeyi plânlayan Balyozcular da beni listelerine yazmışlardı: “Yavuz Bahadıroğlu ilk aşamada gözaltına alınacak!”

Hatta Silivri’de benim gibiler için bir cezaevi bile inşa etmişlerdi. Kadere bakın ki, orada şimdi kendileri yatıyor... Ben ise hâlâ yazıyorum. Üstelik 2011 yılının “En Çok Kazanan Yazarları” arasında bulunuyorum.

Ne demişler: “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.”

Anlayacağınız, adımın geçtiği ikinci liste bu: Şükür ki, bu kez “sakıncalı yazarlar” listesinde değil, “En çok kazanan yazarlar listesi”ndeyim.

On sekizinci sırada yer alıyorum bendeniz: “En çok kazanan yazarlardan Yavuz Bahadıroğlu...” Kulağa amma da hoş geliyor.

Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un ancak on ikinci sırada yer bulabildiği, geleneksel Nobel adayımız Yaşar Kemal’in ise hiç giremediği listede, on sekizinci sırayı kapmak bile çok güzel.

Hoş bana soracak olursanız çok daha önlerde olmam gerekiyor, ama “para kazanma” bakımından değil, “okunma” açısından.

Kitap fuarlarında kitap imzalatmak isteyenlerin oluşturduğu uzun kuyruklar bunu gösteriyor. En son Malatya Kitap Fuarı’nda yaşadım bu güzel izdihamı: Saat 13.00’den 19.00’a kadar kesintisiz kitap imzaladım.

Bir zamanların alikıran başkesen başsavcısı Vural Şavaş da fuardaydı. Kendi kendine takıldı bütün gün. Sahi o niye listeye giremedi acaba? Hâlbuki ne parlak fikirleri vardı bir zamanlar. Kafasına aykırı tüm partileri kapatacak, meydanı CHP’ye bırakıp 950 öncesi hasretine ulaşacaktı.

Yemekte Fazilet Partisi İl Başkanı tam karşısına oturup lâf çakmış: “Acaba sizi ne zaman alacaklar Vural Bey?”

Bu da sorulur mu canım ya? İnsanın iştahı kaçar. Lokmalar gırtlağına dizilir... Öyle de olmuş nitekim... Bereket versin Abdurrahman Dilipak yanına oturup varlığıyla fiilen teselli etmiş de, ortam biraz yatışmış.

Neyse biz “En çok kazanan yazarlar listesi”ne dönelim yine: Zira bu konu fena halde beni sarmış bulunuyor. Rakamlar çok büyük. İnanmıyorsanız buyurun, dergiden okuyun:

“En Çok Kazanan Yazarlar” listesinde yer alan 20 yazarın toplam telif geliri, listenin ilk kez yayınlandığı 2008’e göre yüzde 183 artarak, 11 milyon lira oldu. En çok kazanan 20 yazar, 2011’i 68,7 milyon lira ciroyla kapattı. Ayrıca 2011 boyunca en çok satan 20 kitabın tamamı 100 bin sınırını aştı.

Geriye bir soru kaldı: “Yahu dostlar, ben bu kadar parayı ne yaptım?”