Hasan Aksay

Hasan Aksay

Mustafa Alikişioğlu

Mustafa Alikişioğlu

Mustafa Bey’le arkadaşlığımız yarım asrı aştı. O zamandan değil, rahmetine vesile olması niyazıyla Ankara Kocatepe Camii inşasında yönetim kurulundaki beraberliğimizden başlamak istiyorum. Böylece onu yıllar süren bir çalışma içinde görmeniz, yazıya sığmayacak güzel ahlâkını kendi hayatı anlatmış olacak. Yoğun işleri vardı. Ama hepsini bir tarafa bırakıp, oldukça sık yapılan dernek toplantılarına mutlaka gelirdi. Bu mesai beraberliğimiz, Kocatepe Cami Derneği’nin 2 Şubat 1964 kongresinde beraber yönetime girmemizle başladı. Senelerce sürdü. Özellikle üç kongre ve dönemleri sıradışı problem ve mücadelelerle geçti.

Kocatepe Camii Derneği’nin kuruluşuyla başlayan sıradışılık senelerce devam etti. İşin içine darbe dönemlerinin olmadık klasik ithamları... “TBMM ancak 367 ile toplanabilir” buluşundan beter irtica taarruzları... Öyle ki, DTC Fakültesi salonu katılımı almıyor. ODTÜ ve medya da işin içine girdi. Sonra Dalokay, CHP’den Ankara Belediye Başkanı oldu. O yıllara kısaca bakalım ki, kardeşimiz Alikişioğlu’na fiili rahmet okumuş; merak edip tetkik edenlere de ibretli bir sayfa açmış olalım.

Dernek, 1944’te kurulmuş. İlanı, kanun gibi Resmi Gazete’de yayınlanmış. Adı dernek değil, KURUM. “Ankara-Yenişehir’de Bir Cami Yaptırma Kurumu”... Hiçbir şey yapmadan, Bakanlar Kurulu Kararıyla, “Umumi menfaate hadim dernek” olmuş. 1947’de arsa yok, proje yarışması açılmış. Vali, jüri başkanı. Jüri, “Yarışmanın 1’incisi yok” demiş. 2’ncilik ve 3’üncülük ile 4 mansiyon ödülü vermiş.

1950’den sonra Menderes, müsteşarını görevlendirmiş. Kızılay’da sonra da ora satılarak Kocatepe arsasının büyük kısmı alınmış. 1957’de 2. proje yarışmasında, Vedat Dalokay-N.Tekelioğlu projesi kabul edilmiş.

1960 darbesinden sonra MBK üyesi Ahmet Yıldız başkanlığında yönetim, derneğin ismini, “Türkiye Devrim Diyanet Sitesi Derneği” olarak değiştirmiş. Bu projenin Diyanet İşleri Başkanlığı binası kısmının temeli atılmış. 2 Şubat 1964 kongresinde, Ahmet Yıldız dışında yönetim tamamen değişti. Caminin temeli atıldı. Fakat mimarlar, kontrollük hizmetini de kendileri istiyor. Ek ücret, ODTܒye “kubbe deneyi” yaptırılsın, bedelini dernek ödesin gibi arkası arkasına istekler. Bu isteklerini bahane yaparak, “betonarme hesaplarını” yapmıyor, yapamıyor veya işi engellemek istiyorlardı. Tek iş yürüsün diye, 1965’te ek sözleşme yapıldı. Ek ücretler ödendi. Bu kere de, ODTÜ raporuna güvenmediler. Bir de Almanya’da yapılsın istediler.

Bu sırada enteresan bir hadise oldu. Sivaslı şantiye bekçimiz, pazartesi günü toplantıya geldi. Allah rahmet eylesin. Hiç unutmuyorum, gözleri yaşlı, sesi titrek, kesik kesik; “Efendim mimarımız, pazar günü Vali Bey’i getirdi. Bir emirleri olur diye ben de arkalarında dolaşıyordum. Vali Bey’e, ‘Laik Türkiye’nin başkentine gelen kimse, ilk defa cami görmemeli. Onun için kubbeyi basık yaptım’ diye anlatıyordu” dedi. Dalokay’ı çağırdık, meydan okurcasına, “Tabii” dedi.

1966 kongresinde derneğin adını, “Türkiye Diyanet Sitesi Yaptırma ve Yaşatma Derneği” olarak değiştirdik. Sonra konunun uzmanlarından bir heyet kurduk. İttifakla projenin iptaline karar verdiler. Dalokay ile anlaşmayı tek taraflı feshettik. 1967’de yeni yarışma açtık. Mimar Hüsrev Tayla Bey’in projesi kazandı. Yapılan temeller dinamitle patlatıldı. Cami inşaatı başladı. Yaklaşık aynı maliyete çıkacak eski projenin kubbe yüksekliği üç katı; yalnız alt katı beş kat daha fazla cemaat alacak hale geldi.

Alikişioğlu kardeşimiz, yönetim kurulundaki değerli katkılarına ilaveten mimar olarak da şantiye şefi gibi ilgilendi. Kısaca ifade etmek gerekirse, Mustafa Bey, Kur’an-ı Kerim ahlâkıyla ahlâklı, edebiyle edepli güzel bir insandı. Kendiyle konuşurken olsun, gıyabında olsun hep “zemzemle yıkanmış arkadaşım” derdim. Bir hacda beraberdik. O zaman fakir kimseler desti ile zemzem satardı. Mustafa Bey, yardım etmek için zemzemi alır, başından aşağı döker, “Zemzemle yıkandık” derdi.

Mustafa Bey’in işyerinde bir de aşçısı vardır. Her zaman misafiri olurdu. Olmazsa komşulardan çağırırdı. Yalnız işyeri mi? Evini de misafirsiz hiç görmedim.

Onu nasıl anlatmalı? Alikişioğluları ailece başarılı, meslek sahibi kimselerdir. Ama nerede dine, memleket ve millete hizmet varsa, iki eli işte iken dahi bırakıp koşan insanlardı. Yaptığı hizmeti de az görürler... Örneğin; doktor ağabeyi İsmail Bey, Milli Nizam Partisi’ne “Hizmet” dendiği için geldi. Kimse yokken MNP’nin Kayseri İl Başkanı oldu. Sonra talip çoğalınca sessizce gitti. En yapışkan koltuklara dahi yapışmazlardı. Şirket kurar, başarılı olunca, “Hizmet büyüsün” diye yeni ortaklarla kendi hissesini, yüzde 80’den yüzde 20’ye indirirdi. Allah mekânlarını cennet eylesin.

İnşallah nesillerinden kendileri gibi imanlı, güzel ahlâklı, hizmet ehli binler yetişir, tüm insanlığa yararlı hizmetler üretir, ecdatlarına, Müslümanlara fiili ve sözlü hayır duada bulunurlar. Kendilerine rahmet, kalanlarına hayırlı uzun ömürler ve değerli hizmetler, kalıcı eserler nasibini Allah’tan niyaz ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi