Yener Dönmez

Yener Dönmez

Yeni Lawrence’lar devrede

Yeni Lawrence’lar devrede

Halihazırda örgüt propagandası, örgütün yayın organları dışında da bir hayli yer buluyor. Bu sebeple örgütün, doğrudan propagandaya ihtiyacı yok.” Bu ifadeler Murat Karayılan’ın 500 sayfalık telsiz dökümlerinden...

Karayılan’ın memnuniyetini görüyorsunuz.
Nasıl memnun olmasın ki;
Medya içerisine yuvalanmış KCK/PKK/ DTK/DPI için PR yapan lejyonerler varken.
14 Temmuz 2011’de Diyarbakır’da “özerklik” ilan eden DTK’nın basına kapalı toplantılarını Ali Bayramoğlu, Hilal Kaplan, Cengiz Çandar, Mithat Sancar gibi isimler hiç kaçırmıyor.
Dağlıca’da 8 Mehmetçiğin şehit edildiği gün bu ekibin çoğu, “bölünmüş toplumlarda anayasa çalışması” için Galler’e gittiler.
PKK’nın avukatlığını yapan, finans kaynakları karanlık, onursal başkanı PKK’ya yardım nedeniyle Türkiye’ye girişi yasaklanmış bir İngiliz, başkanı Neo Con’larla iş tutan Kerim Yıldız olan DPI adlı örgütün -konuşulanların gizli kaldığı- bir toplantısı için.
Biz bunları sorguladığımız zaman Post Jakoben Çete’nin salya sümük saldırısına maruz kalıyoruz.
Ancak sonuç itibariyle DPI’nın İngiliz İstihbaratı tarafından koordine ve finanse edildiği, PKK’yla içli dışlı olduğu yönünde ortaya koyduğumuz belgeler arşivlere kaydedildi.
GSÜ yönetimi DPI’yı illegal bir PKK kuruluşu olarak nitelendirerek üniversitelerinde toplantı yapmasına izin vermedi.
Önceki gün Meclis’teydim.
TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ile bir süre sohbet ettik.
Söz KCK davalarından açılınca, İyimaya’ya KCK operasyonları ve tutuklularına dönük medyada yer alan eleştirileri hatırlattım.
İyimaya hukukçu gözüyle son derece önemli şu kritik ifadeyi kullandı: “Her şey gayet açık. Orada bir isyana teşvik var.”
Tutuklu gazeteciler ve tutukluyken milletvekili yapılanlara da değinen İyimaya şunları söyledi: “Kimseye gazeteci, hukukçu diye bakılmaz. O akademisyen, bu ünlü bir kişi diye bakılmaz. Aynı suçu Ahmet İyimaya işlerse tutuklanmayacak mı?”
Aslında bu suali Post Jakoben Çete’ye sormak lazım, ama onlar şimdi Öcalan’a ev hapsi için seferber olmuş durumdalar.
Ayrıca 14 Temmuz’da “özerklik yıldönümü kutlaması” için hazırlık yapıyorlar.
Yine Meclis’te görüştüğüm MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, PKK/KCK/ DTK/DPI ekseninde gelişen durumun ciddiyetine vurgu yaptı.
Özellikle DPI tartışmalarını yakından takip ettiğini söyledi.
Emperyalist güçlerin karşılaşma meydanı olarak kabul edilen bu topraklar üzerinde oynanan büyük oyuna dikkat çeken Şandır’ın şu sözleri son derece önemliydi: “Mesele Kürt meselesi değil, İngiliz’in meselesidir. Mesele o zaman Sevr’de bize dayatılan ‘Türk egemenliği altında bulunan diğer uluslara da özerk bir gelişme için tam ve engelsiz bir fırsatın sağlanması’ şeklindeki Wilson ilkesinin bugün tekrar hayata geçirilmek istenmesidir. O zaman dönemin Lawrence’ları ‘size devlet kuralım’ dediğinde Kürt kardeşlerimiz kendilerini Türk olarak görüp İngiliz’in bölücü emellerine alet olmamışlardı. Şimdi yeni Lawrence’lar devrede. Dikkatle takip ediyoruz.”
Sohbetimizde Şandır’ın, Cengiz Çandar’la ilgili anlattıkları da son derece ilginçti.
Çandar, MHP’yi Kılıçdaroğlu’nun Öcalan’dan karbon kopya “akil adamlar açılımı”na takoz olmakla suçluyormuş.
Görüyorsunuz değil mi, ne kadar rahat adamlar?
Bayramoğlu gayet rahat biçimde Başbakan’ı, “İdris Naim Şahin kafalı. Entelektüel kapasitesi yok” diye suçlayabiliyor.
Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı’na “kereste” diyecek kadar pervasızlaşabiliyor.
Kendisine gazetecilik çerçevesi içerisinde soru yönelten genç muhabire küfredebiliyor.
Ama aynı Bayramoğlu, katıldığı DPI toplantılarında bir kez olsun “PKK terör örgütüdür” diyemiyor.
Yazılarında Öcalan ve Karayılan aleyhine tek bir satır yok.
Neden?
Tüm bu faaliyetler karşısında teselli veren şey ise Başbakan’ın her şeyin farkında olması.
Geçen yıl Bakü dönüşü uçakta Erdoğan, Kandil için sıraya girenlere şu sert tepkiyi göstermişti: “Bu tip girişimler terör örgütünün ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbir şeye yaramaz. Terör örgütünün amacı da zaten kendi propagandasını yaptırmaktır. Dağa çıkıp terör elebaşlarıyla neyi konuşacaksınız, kime ne mesaj vereceksiniz? Böyle bir şey dünyanın hangi ülkesinde var?”
Pakistan’da da DPI benzeri örgütlerle ilgili şunları söylemişti: “Bu şahısları destekleyen kim? Bu ülkelerin siyasi iktidarları. Bunların dağa rahatlıkla gidip gelen adamları var. Ne ad altında? Barış elçisi. Biz bunları da biliyoruz. Barışa dair aldıkları bir netice yok. Tek ortak noktaları Kürtlüğü istismar ediyorlar.”
Almanya’da terör örgütü yandaşlarının dernek ve vakıf adı altında faaliyet göstererek, sadece bu ülkede 6 milyar Euro topladıklarını ve bunu PKK’ya aktardıklarını açıklayan da Erdoğan’dı.
Bizim, Erdoğan’ın samimiyetinden zerre kuşkumuz yok.
“Bu topraklarda operasyon yaptırmayız” teminatı veren Erdoğan’ın, bu meselenin çözümü için bedenini ortaya koyduğuna inanıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yener Dönmez Arşivi