Necmettin Türünay

Necmettin Türünay

Geleceği okumak insanı keşfetmek!..

Geleceği okumak insanı keşfetmek!..

Numan Kurtulmuş’la ilgili yorumları okudukça, kendisi hakkındaki hüsnü kabul duygusunun ne kadar yaygın ve derin olduğu sonucuna ulaşıyoruz.

Nitekim hakkında yazan kalemler onu yere göğe sığdıramıyorlar. Ve sanki her şey bitmiş, aradan da iki yıl geçmiş gibi bir duygu ile, onu şimdiden AK Parti’nin genel başkanlığına oturtmakta acele ediyorlar.

İleride cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldıktan sonra kuşkusuz böyle bir gelişme beklenebilir. Mevcut Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan muhtemelen böyle bir stratejiyi uygun görmüş olduğuna göre geriye ne kalır? Fakat burada bizim dikkatimizi çeken, böyle mutasavver bir projenin bu derece kabul görmesi, toplum nezdinde de yüksek bir hüsnü kabul ile karşılanması olmaktadır.

HAS Parti’de Mehmet Bekâroğlu gibi hayatının her döneminde muhalif ve ayrıksı duruşuyla tanıdığımız bazıları; ya da AK Parti’de Hüseyin Çelik gibi kendi konuşmasına kendisi hayran, sağduyudan ziyade refleks tepkilerini kendilerine kılavuz edinenler istisna!.. O tür marjinal tipler her yerde bulunur ve fazla bir yekûn da tutmazlar. İşte o tür ekstremist gruplar hariç, Numan Kurtulmuş’la ilgili fikir, kanaat ve intibalarda umûmi bir müştereklik seziliyor. Bizim asıl dikkatimizi çeken de zaten burası oluyor.

Tabii burda bir de liberal büyük sermaye gazetelerinin takındığı tavra dikkat etmek gerekiyor. Onlar bu işten hiç mi hiç memnun değiller çünkü. Konuyu ele alış biçimleri de ayrıca manidar!..
Numan Kurtulmuş eskiden ne demiş, AKP’yi hangi noktalardan eleştirmiş vs. Bu yayınların maksadı, Numan Beyin temsil ettiği ekonomik anlayışı, uluslar arası bir camiaya ışmar etmekten başka bir şey değildir. Dolayısıyla aradan fazla bir zaman geçmez, New York Times ya da WSJ’de Numan Beyle AK Parti’nin ekonomi anlayışı arasındaki tezada dair şişirme haberlerle karşılaşılırsa kimse şaşırmamalıdır.

Bir de Numan Bey ve partisinin, AK Parti ile ilişkilendirilmesi nasıl olacak? Numan Kurtulmuş’a partide ve kabinede nasıl bir yer tayin edilecek? Bu konuda bizim edindiğimiz bilgilerle sütun komşumuz Ersoy Dede’nin, tahminleri bütünüyle örtüşmektedir. Nitekim dünkü yazısında Ersoy Dede, “Kurtulmuş Başbakan yardımcısı” demesin mi? Peki hangi başbakan yardımcılığı? Ali Babacan’ın OECD veya Dünya Bankası gibi önemli bir kuruluşun başına geçmesi söz konusu olduğuna göre, bu sorunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkıyor demektir. Dolayısıyla Numan Bey projesi adım adım suhûletle ilerleyecek, cumhurbaşkanlığı sürecine kadar da (inşallah) herhangi bir aksamaya meydan verilmeyecek gibi gözükmektedir.
Bütün bunlar kabul!..

Fakat o geniş geniş tabanlarla türlü İslâmî-muhafazakâr kesimde, Numan Beyle ilgili bir proje nasıl oluyor da bu derece makul karşılanabiliyor? Onu tanıyan ve tanımayan, hayatının bir döneminde onunla beraber olmuş veya değil, hemen her çevrede Numan Beye dönük hazır bir sevgi, yüksek bir itimat söz konusu çünkü. İşte beni asıl şaşırtan da burası oluyor. Bu ön kabulün ve itimadın köklerini merak etmeden de yapamıyorum doğrusu!..

Nitekim bu gazetede, ilk haftanın Cuma yazısını ben de Numan Kurtulmuş’a ve dedesi N. Kurtulmuş’un muhalled kitabı Amentü Şerhi’ne tahsis etmiştim. O yazı üzerine de kendisi bizi aramış, teşekkürlerini ifadenin ardından rahmetli dedesi hakkında son derece duygulu hatıralar nakletmişti.

Yani demek istiyorum ki Numan Bey hakkında, aynen Tayyip Erdoğan’da olduğu gibi, toplumun şuur altında derin bir itimat söz konusu. Bunun mahiyetine kolay kolay nüfuz edemiyoruz. Bu hazır sevginin ve itimadın sosyal veya siyasi bir olayla da izahını yapamıyoruz.

Burda belki bazılarımızın hatırına bir Ramazan akşamı, tam da iftar saatinde Kur’an okunurken maruz kaldığı protestolar gelebilir. Onun o anda içine düştüğü bir çaresizlik, sığınacak kapı olarak da Cenab-ı Allah’a ilticası geliyor hatıra!.. Yani ezanların okunduğu, kurdun kuşun ve bütün nefislerin Allah’a teslim olduğu o ana ayarlanmış bir pusu karşısında aczini duymak!.. İşte bize göre o gün, o akşam, talihi göklere yükseltilmiş olmalı Numan Kurtulmuş’un diyoruz. Aynen Tayyip Beyin kaderi de öyle olmadı mı? O da bir şiir okumuş, kendini çarmıha germeye kalkışmamışlar mıydı?

Kaldı ki bu tür ibret levhaları sırf Tayyip Beyle Numan Beyle de sınırlı değil. Düşünün ki bu milletin üzerinden 28 Şubat gibi bir buldozer geçti. Sonunda ne oldu? Bu millet o anda, bu zulmü bir tevbeye dönüştürdü. Hemen her nefis, şöyle veya böyle Cenab-ı Hakk’a iltica etti. O da aradan fazla bir zaman geçmeden, onlara AK Parti gibi bir kapı araladı.
İşte burda Tayyip Bey faktörü bir defa daha karşımıza çıkıyor. Gelmiş ve geçmiş zamanları bir bütün olarak okumak!.. İstikbale dönük geniş projeksiyonlar yapabilmek ve etrafındaki kadroların yerlerini ve rollerini de iyi tayin etmek!..
Kaderi zorlamak değil bu!..

Tam tersine ilâhî akışın seyrine nüfûz gibi hasbi bir tutum sadece!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Necmettin Türünay Arşivi