Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

TRT’den korkma!

TRT’den korkma!

Esasen, şu sıralar “kim korkar TRT’den”...

Devletin radyoları, televizyonları bollaştı, çeşitlendi. Tek tabanca dönemi geride kaldı. Radyo ve televizyon bolluğu içinde, TRT’nin televizyon kanalları, radyo postaları fazla göze çarpmıyor. Belki de çarpması istenmiyor...
Bu da bir siyaset elbette!
Fakat, devlet kendi kurumuna para aktarıyor ki, reyting saplantısına kapılmadan güzel ve kaliteli ürünler ortaya koysun diye.
Buna rağmen herkes biliyor ki, güzelin ve kalitelinin adresi TRT olamıyor bir türlü. Tabiî umumî konuşmamak lâzım. Güzel şeyler de oluyordur, yapılıyordur her hâlde. Biz göremiyoruzdur. İşimiz gücümüz bunca TRT televizyonunu, radyosunu seyretmek, dinlemek değil.
Zaman zaman gözümüz takılıyor, “aman iyi bir şey” diye başlıyoruz, sonunu getiremiyoruz.
TRT yine bir Mehmet Âkif dizisi yapmış.
Adı: Korkma! Dramatik belgesel. “Yapımcılar sinema dünyasından, belki güzel bir şey çıkarmışlardır” diye bakalım dedik.
Hamaset bildiğimiz hamaset. Cehalet bildiğimiz cehalet! Kolaycılık, ucuzculuk tam gaz!
“Cehalet” dedik, bilgi yanlışları saymakla bitmez. İkisini kayda geçirelim: Mehmet Âkif Darülhikmeti’l-islâmiye’deki vazifesinden Milli Mücadele’ye destek verdiği için İstanbul’da iken değil, izin almadan işini bırakıp Ankara’ya gittiği için azledilmiştir, 3 mayıs 1920’de... Darülhikmeti’l-islâmiye’de üye olan Elmalılı Ahmet Hamdi değil, herkesin bildiği Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’dır. Hani şu meşhur tefsirin müellifi...
Mehmet Âkif’in hayatını ilave unsurlarla dramatik hale getirmeye gerek yok, milletinin dramıyla birleştirdiği kendi dramı yeterince sürükleyici. Doğru dürüst Mehmet Âkif okuyanların, bu dizinin dramatize etme çabası karşısında sukut-ı hayale uğramamaları düşünülemez. TRT bu diziyi sipariş vermekle, “yenilmez” birine yenilmişe benziyor! (Neyse ki, “yenilmez” nefsini yenmiş de başrolü kendine ayırmamış; malûm tiyatroda kimseye bırakmıyor!)
Mehmet Âkif isminin büyüklüğü, bir kitabı, eseri, filmi, diziyi.. büyük veya güzel yapmaya yetmez. Onun değeri ve itibarının gölgesinde kalacak bir yapım, eğer amatörse, hoş görülür. Profesyonelse, Mehmet Âkif’in itibarından, değerinden istifadeden başka bir şey düşünülmediği sonucuna varılır.
Mehmet Âkif’le ilgili TRT bugüne kadar çok yasak savdı. Artık tarihî şahsiyetimize yakışan bir film, dizi ortaya konulmalı. Ama böyle uydur kaydır değil!
TRT ve tarih... Son yıllarda ne Küçük Ağa, ne Yorgun Savaşçı, ne de Kuruluş gibi diziler ortaya konulabildi. Daha zor şartlarda bunlar yapılabilmişti. Eğer böyle iddialı tarihi diziler yapılamıyorsa, mütevazı fakat gerçeklik üzerine temellendirilmiş tarih dizileri yapmak lâzım.
Hani TRT Çin dizileri yayınlıyor ya...
Öyle sürükleyici diziler değil bunlar. Fakat Çin tarihine, hayatına, dekoruna, kostümüne sadakat gösterilerek ortaya konulmuş yapımlar.
Geçen sene bir tesadüf sonucu iftara yakın bir saatte yakalandığım Yamak Ahmet’i görünce epeyce sevinmiş ve tiryakisi olmuştum.
İlk defa tarih, Osmanlı tarihi, hayatı, su katılmadan, gerçekliği doğru kavranarak canlandırılmaya çalışılıyordu. İddialı değildi, gerçeklik etkisi uyandırıcı dürüst bir yapımdı. Doğru dürüst reklamı yokken, tutuldu, benimsendi bir seyirci kitlesi oluştu, halk değerli olanı takdir etti. Sonra da ödül aldı.
Bu sene devamının çekileceğini duyduk.
Keşke çekilmeseymiş. Tadı damağımızda kalsa imiş...
Geçen sene Yamak Ahmet’i seyrettik, bu sene de taklidini veya karikatürünü!
Bir güzellik böylesine heba edilebilir mi? Tutmuş bir isim böyle gaddarca çöpe atılır mı?
Birinci Yamak Ahmet’le ikincisini bir arada düşünmek mümkün değil.
Ana fikir, temel mantık tamamen değişmiş. Tarihî arkaplan neredeyse yok edilmiş, günümüzde geçen basit entrikalı bir dizi ortaya çıkarılmış. Bakmayın uydurma tarihi kostümler giyen oyunculara, Safranbolu’nun tarihî dekoruna...
Osmanlı tarihi, bugünün zihniyle dizileştirilebilir mi? Geçen sene bunun dürüst, sıcak, samimi örneğini görmüştük. Bu sene, nasıl yapılamayacağını da apaçık gördük.
Özel televizyonlara diyeceğimiz şu: TRT’den korkmayın! Bu kafa ile bütün devlet bütçesini de aktarsak, size asla rakip olmaz!
Biz bu yazıyı tuşlarken, TRT genel müdürünün bir açıklaması düştü ortama.
“Örovizyona katılmayabiliriz!” demiş!
“Azerbaycan’da birinci önceden belliydi, bu yarışma değil şov!” demiş!
Buna düpedüz “idrak gecikmesi” derler!
Zaten avrovizyona (bu örovizyon! hangi dilden? Biz o kıt’aya “Avrupa” dediğimize göre, doğrusu yazdığımız gibi olmalı) biz girmiyoruz. İngiliz sömürgesi olan, İngilizceyi resmi dil olarak seçmiş Turkey isimli bir ülke katılıyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Asım Yenihaber Arşivi