Hasan Aksay

Hasan Aksay

Suriye zulmünün vaad ettikleri

Suriye zulmünün vaad ettikleri

Osmanlı cihan imparatorluğu ile asırlarca barış ve huzur iklimi yaşayan İslam dünyası, iki asırdır yangın yeri. Suriye’den Arakan’a, kendi devletin silahıyla vurulanlar; Filistin’den Afganistan’a işgalle savaşanlar; Doğu Türkistan’dan Keşmir’e işgal altında inleyenler; fitne, terör ve komplolarla uğraştırılanlar. “Ermeni soykırım düzeni” gibi özel planlarla birçok ülke meclisinde kanunla tarih yazıp, heykel dikip anıt yaparak suç icadına kalkanlar, terör örgütleri organize edip besliyorlar.

Sömürgeciler istiklal savaşları ile, “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” diye tavsif edilen, 1. Dünya savaşı Çanakkale saldırısı, cevabını nasıl “Kahramanlık destanları” ile aldıysa, bu kara günler de inşallah kısa zamanda son bulacaktır. Şimdi zafer için beklenen Müslümanların toptan kardeşlik nimetinin farkına varıp vahdete ermeleridir.

İslam diyarları işgal edildiği dönemlerde ümitsizliğe düşmediği gibi, zaferleriyle de taşkınlığa ve zulme sapmamıştır. Bugün de zalimlere karşı zaferlerini aynı izzetle destanlaştıracak ve tarih, ümmetin kahramanlık destanlarını yazmaya devam edecektir.

Suriye BAAS’ı, 40 yıllık zulüm batağında kayboluyor. Türkiye, Suriye halkı, bölge ve Esat için en doğru yolu göstermiş, halkıyla anlaşıp bütünleşerek Fas Kralı gibi sorunlarını kansız kavgasız çözmesini istemişti. Tersine Esat, Müslüman bombalayıp, ülkeyi harap etti. Kendi acı akıbetini hazırladı. Artık Başbakanı dahi, fırsat arayıp kaçıyor. Zulüm karargahında, dış destekli kökten İslam düşmanlarından başka kimse kalmıyor.

Tarih boyunca utanç hep zalimlerin olmuştur. Her zorluktan sonra diriliş ve güzel bir bahar Müslümanlarındır. Türkiye, tarihi, İslam ve Türk dünyası ile ne kadar şanslı ise, o derecede de düşmanlıkları üzerine çeken bir merkezdir. Türkiye’nin son derece önemli olan bu sosyal ve siyasi imkanları, içinde gariplikleri de barındırmaktadır. Esat’ın büyük desteği Rusya dahi, yanlışından dönüş imkanı ararken, Türkiye’nin Suriye politikası genel tasvip görürken Kılıçdaroğlu, “Türkiye basiretsiz, beceriksiz, liyakatsiz bir kadro tarafından stratejik derinlik masallarıyla uyutularak derin bir çukura itildi” diyebiliyor. Hayret ki hayret! Dün önüne gelene, “Humeyneci damgası” vurup, fişleyip suçlamak için seferber olanlar şimdi, Esat yandaşlığı için Ahmedi Nejat’ın taklitçisidirler.

Görüntüsü şaşkınlıktan başka bir şey olmayan İslam düşmanlığı ve vahşet, özünde tarihi bir görev üslenmiştir. Bu acı şokla Müslüman uyanıp vahdete erecek, sorumluluklarını kuşanacaktır. Dünyanın bu zulüm ikliminden çıkabilmesinin başka yolu yoktur. Müslüman’ın bu şerefli sorumluluktan gafleti, dünya için Esat gafletinden de ağır bir süreç demektir. Şehit kanı, iman sahiplerini daima düşündürmüş, sorumluluğunu kuşanmaya güçlü bir çağrı olmuştur. Hz. Ali’nin, “Şehit kanı, insan ve toplum asaletini korur” şeklindeki hikmetli sözü de bu gerçeği ifade eder.
Bugün İslam dünyasında dökülen şehit kanlarından başörtüsüne kadar akıl almaz zulümler Müslüman’ın ta kalbine hitap eden en etkili kurtuluş çağrısıdır. Allah’ın, “Kardeş olma” nimetiyle, en büyük nimetle nimetlendirdiği ve bu nimetle Kabe’de milyonlarca, dünyada 1,5 milyar Müslüman’ı hasretle kucaklaştırdığı Müslüman’ı, şimdi de insanlık vicdanını sızlatan bu vahşi zulümler şokuyla uyarıp bir kere daha vahdete çağırıyor. Bu şokla da uyanamamak cezayı ağırlaştırır. Şehit kanlarıyla yazılan, “Hayattan da üstün değerlerle yaşamak ve böyle yaşanacak bir dünya kurma” çağrısına katılmak ise ilahi yardımla mükafatlıdır. 15 asırdır tarih bu gerçeği anlatır. Zaferler, bu yardımla taçlanır. Ümit ve gayretle Suriye vahşetini son acı tecrübe yapmak gayesi ve aşkıyla gayrete gelmek çağımız Müslüman’ının en büyük nasibi, talihi ve tarihi sorumluluğu olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hasan Aksay Arşivi