Ersoy Dede

Ersoy Dede

Sıradan vatandaşın karakol günlüğü

Sıradan vatandaşın karakol günlüğü

Gazetemizin pazartesi günkü sayısında yayımlanan “Bir Hukuk Devletinde” başlıklı yazımın ardından yazıyı destekleyen çok mail aldım..

Teşekkür ederim. “....sıradan vatandaş, gündelik hayatın içinde karşılaştığı sorunlarla ilgili polise müracaat ettiğinde ya da savcılığa suç duyurusunda bulunduğunda, kamunun önündeki tanınmış şahsiyetler kadar belirgin bir sonuç alamıyor. Örneğin bir politikacı kendisine ‘müfteri’ diyen bir kişiyi binlerce TL tazminata mahkum ettirebiliyor. Ancak sıradan bir vatandaş, daha ağır bir hakarete maruz kaldığında sonuç aynı olmuyor. Bazen de üstüne üstlük ‘böyle basit işler için devletin savcısını-mahkemesini oyalamayın’ benzeri sözlerle yaşadığı hadise küçümseniyor...” mealinde bir yazı yazdım.. Bunun üzerine çok sayıda yaşanmış hikaye paylaştı okurlarım. Üstelik önemli bir kısmı avukatlardan her biri altın değerinde hikayeler. Ama müsaade buyurursanız bugün kendi başımdan geçen bir meseleyi anlatarak örneklemek istiyorum tezimi..
OĞLUMA YERLERİ SÜPÜRTTÜRDÜLER
Oturduğum sitede, (görüşmekten hoşlanmadığım) bir komşum, bir nedenle hoşlanmadığı bendenize herhangi bir şey diyemediği için çocuklarıma psikolojik taciz uygulayarak intikamını alıyormuş meğer. Ben daha evveline tanık olmamıştım. Ama düşürdüğü tuzluğun, kırılan parçalarını topladığı halde, zorla sitenin bahçesini oğluma süpürttüklerini güvenlik kamerasından izleyince beynimden vurulmuşa döndüm. Yerleri süpürmek nedir ki? Benim her gün yaptığım şey. Oğlumun ya da kızımın da.. Ama oradaki tavır, yerlerin temizlenmesi değil. Kasıt ve de niyet besbelli..
BU BİR ALIKOYMADIR
Ben bunu, 11 yaşındaki küçük bir çocuğun tehdit ve korkutmaya maruz bırakılarak, hürriyetinden alıkonulması olarak yorumladım. Ve Türkiye’nin en saygın hukukçularından biri olan avukatım Ural Aküzüm’e anlattım.. O da bu meselenin hukuk dışı olduğu kanaatine vardığı için “lütfen sen müdahale etme, dava açalım” dedi.. Yani dedi ki avukatım; “adamları dövme”.. Davayı açtık, dava dilekçemizde de konuyu anlattık, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaatımızı tamamladık. Bir ay sonra İçerenköy Karakolu’ndan ikimizi de çağırdılar. Bir polis memuruna konuyu bir kez daha anlatmamız gerekiyormuş. Peki ben, karakoldaki polis memuruna olayı anlatacaktıysam, Türkiye’nin en saygın hukukçularından biri olan avukatım ve ekibi koskoca dava dilekçesini neden yazdı ki? Avukatımın anlatımından olayın ne olduğu anlaşılmamış da bir de benden mi dinlemek istemişler? Sonra bizim “şüpheli” olarak davacı olduğumuz şahıs, hakkındaki suçlama karşısında, savunma yapmak yerine neden polise ifadeye gidiyor ki?
POLİSİN ALAN İHLALİ
Yukarıdaki soruları arttırabilirim. Bana da “ama mevzuat böyle” diye yanıt verirler. Havanda su dövmüş oluruz. Ama benim asıl takıldığım mesele, ifade alan polis memurunun yaptığı alan ihlali. Ben olayı anlatmak üzere karakola gittiğimde, hakkımdaki her şeyi bilen ancak, üzerinde kırmızı bir t-shirt olduğu için rütbesini bile göremediğim, sadece adının İbrahim olduğunu öğrendiğim bir polis memurundan hukuk dersleri aldım (!) Karşısına oturduğum anda cümleye şöyle başladı; “.. siz gelmeden önce internetten baktım ben. Bu bahsettiğiniz suçla ilgili ihlallere. Böyle aman aman bir şey yok...” Polis memurunun internetten bakarak edindiği kanaatle işe başlıyoruz. Bismillah.. Benim Marmara Hukuk ve Fransa Montpellier Üniversitesi mezunu avukatım Ural Aküzüm’ün “hukuk ihlali” olarak gördüğü durumlar, hukuk bilgisi; “az önce internetten baktım” seviyesinde olan bir polis memuru tarafından bir anda çöpe atılmış durumda.. Buradan açık açık savcılara soruyorum. Sizin alanınıza yapılmış bir müdahale değil midir bu? En son masadan kalkarken bana söylediği; “bir şey çıkmaz bundan biliyorsunuz. Tıkayın kulaklarınıza yolunuza devam edin” diyerek verdiği öğüdü nereye koyacağım peki?
POLİSİN GÖREMEDİĞİ HUKUK İHLALİ
Ben ise oğluma karşı; Anayasa’nın 19.maddesinde yer alan “herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir” ve 17.maddesinde yer alan “kişi dokunulmazlığı”, TCK 109’daki “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” hatta aynı maddenin devamında yer alan “bu suçun çocuğa (beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye) karşı işlenmesi hali niteliklidir” gibi maddelerden suç işlendiğini iddia ediyorum. İfadeyi alan polis memuru ise, “internetten baktım” dediği hukuk bilgisiyle “bir şey çıkmaz bu davadan” diyebiliyor. İşte sıradan vatandaşın durumuna en açık örnek. Herhangi bir savcımızın çocuğuna, görüşmekten hoşlanmadığı bir komşusu tarafından, yerler süpürttürüldüğünde hangi tepkiyi verecekse ben de o tepkiyi vermeye çalışıyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi