Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Mektubun açığı Vicdanın kapalısı!

Mektubun açığı Vicdanın kapalısı!

Epeydir mektup yazmayı da , okumayı da unuttuk!

Nihayet bir mektup okudum, hemi de “açık”! İlaveten koskoca bir eş-başkan tarafından yazılmış.

Gel de okuma! Birden bütün görüşlerim değişti!

Hemen ilk otobüse atlayıp, Van’a, oradan da bir dolmuş bulup Şemdinan’a ve nihayet Hakkari kırsalına gitmeye karar verdim!

Yol kesen birkaç “gerilla” bulup boyunlarına sarılacağım. Çünkü başka türlü empati yapmak mümkün değil. Hem sonra çocukcağızlar duygudaşlık dönemini geride bırakmışlar, hafazanallah bölünme noktasına gelmişler! Aman bölünmeyelim! Eş-başkan, daha baştan Yıldıray Oğur’un gizli emellerini fark ediyor, bunu da bize patadan açıklamak lütfunda bulunuyor:

“Kürtler olmasa Kürt meselesi olmazdı!” Ne müthiş mantık! Akıl, feraset, fetanet bu hatuna Hüda vergisi! Meseleyi sırf etnik olarak görürsen, toslayacağın başka duvar yoktur! Siyahtan başka renk tanımıyorsan, yedi rengi göremezsin. “Kürt ırkı varsa, Kürt meselesi vardır!” Bütün etnikçiler sonunda şu noktaya varır:

“Benim etnim varsa, öteki etniler olmamalı!” Türkiye Devleti hiçbir zaman tam mânasıyla etnik bir devlet olmadı. Onu böyle gören, böyle yapmak isteyen bir hayli akl-ı evvel çıktı. Bu zaman zaman siyasete dönüştürülmeye çalışıldı. En önce Türkler Türkiye’nin etnik bir devlet olmasını istemedi! Çünkü Türklerin tarih pratiği bu. İlk defa “Türk” kelimesinin geçtiği Orhun yazıtlarında bile bir etnik topluluk değil, çok sayıda kavmin bir arada yaşaması üzerine kurulmuş bir dil vardır. Sonrasında Selçuklu böyledir, Osmanlı böyledir...

Bölgedeki bütün İslâmî devir devletleri böyledir. Artuklu böyledir, Akkoyunlu böyledir, Karakoyunlu böyledir... Bakın eş-başkanın sakil (ve sefil) mantığı hangi çukura düşürüyor onu: “Hadi bu akılla, bu vicdanla, bu duyguyla ve bu mantıkla çözün çözebilirseniz Kürt sorununu! Size bir sır vereyim mi? Çözülmez. Kürtler ya tutuklanır, ya öldürülür. Kalanlar Meclis’ten atılır. Her bahanede lince uğratılır. En nihayetinde suçlu ve günahkâr yine Kürtler olur. Yine isyan ederler bu kadere! Onur ve özgürlük aşkına hem de yirmi dokuz kez...” Biz de eş başkandan bir sır saklayalım: Demek ki “Kürt” sadece PKK uzantısı vicdan yoksunu zat-ı şerifeleri gibileridir ve onlara zorla veya gönlüyle oy verenlerdir.

Türkiye’nin “Kürt” nüfusunun kaçta kaçı DTP’ye rey veriyor? Bu reylerle seçilmeyen, kaç Kürt milletvekili var Meclis’te? Hatta kaç bakan var? Bunlar sizin terör yandaşı fikirlerinize “eyvallah” demedikleri için Kürtlükten tart mı ediliyorlar? Demek ki, Kürt sadece silah kullanan/öldüren ve silah kullananları/ öldürenleri takdis eden demek. Bunun dışındakiler asla Kürt olamaz! Bunun için teşekkür ederiz: Memlekette Türk nüfusuna katkıda bulundunuz! Kürt sayımını yaptınız. Türkiye’de en fazla yüzde 3 veya 4 oranında Kürt olduğunu açıkça beyan ettiniz! Bu apaçık mektuptan birkaç satır daha okuyalım: “Dikkatinizi çekmiştir mutlaka.

Kürt halkı ne zaman ve ne kadar sevinse, hemen ardından ve daha fazla ‘Türklük’ adına birileri buna kahrediyor. Habur’da böyle oldu. Şemdinli’de gene öyle. Farkında olduğunuzu biliyorum lakin ne kadar hissediyorsunuz ondan emin değilim. Bu ülkede ‘Kürt düşmanlığı’ almış başını gidiyor.” Bu akıl mantık fukarası cümleleri kaleme almak için kimlerden yardım ve destek aldınız? Öyle tek başına yazılabilecek cinsten değil de! Türkiye’de Kürt düşmanlığı almış başını gidiyor olsa idi, Türkiye’nin batısında neler olup biteceğini hayal bile edemezdiniz! Fakat Türk düşmanlığı sizin aklınızı başınızdan almış, hissinizi körletmiş. Değil kadın, değil anne, insan olarak vicdanınız lağım çukuruna düşmüş! Mektubunuz sûreta açık, fakat aklınız, zihniniz ve kalbiniz sımsıkı kapalı. Neye? Gerçeğe, hakikate! İnsani olan her şeye!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Asım Yenihaber Arşivi