Dün Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın gazetelerin Ankara temsilcilerine dönük düzenlediği toplantıdaydık.

Kılıç bize 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla 5982 sayılı kanunun kabulü sonucu 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olan “Bireysel Başvuru Hakkı”yla ilgili geniş çaplı bir sunum gerçekleştirdi.

Daha sonra AYM’nin Ahlatlıbel’de kurulu bulunan son derece modern, görkemli ve bir o kadar da estetik olan yerleşkesini gezdirdi.

Yüce Divan’ı, 17 üyenin tarihi kararlara imza attığı Genel Kurul’u, makam odasını, Kılıç’ın ifadesiyle bin bir bitkinin bulunduğu çiçeklerle bezenmiş Kayalı Bahçe’yi görme imkanımız oldu.

Sunumdan önce aktüel konularla ilgili de görüş belirten Başkan Kılıç, CHP’nin 4+4+4 kanununun iptali için açtığı davanın reddini şöyle özetledi: “Biz işin anayasal boyutuyla ilgilendik. Anayasal sorun ya da anayasal adalet açısından herhangi bir sorun gözükmediğine, oybirliğiyle reddine karar verdik. Seçmeli derslerle ilgili olan bölüm de oy çokluğuyla anayasaya aykırı görülmedi.”

Kılıç, gündemdeki sıcaklığını koruyan bir diğer konu olan CHP’nin hesaplarında tespit edilen usulsüzlüklerle ilgili sorulan soruya cevaben de şu yorumu yaptı: “Losyonundan, tıraş bıçaklarından tutun nereye kadar yani özel birtakım kendisinin harcaması gereken şeylerin tamamını siyasi parti bütçesinden ödendiğini görüyorsunuz ki bu tabii kabul edilemez bir şey. Bunun siyasi faaliyetle hiçbir ilgisi yok.”

Başkan Kılıç’ın, uzun uzadıya örnekler vererek CHP’nin kendilerine tanınan süre zarfında harcamaları belgelendiremediğini anlattığı esnada, “mahalle muhtarından ilmühaber alamayıp oy kullanmayı dahi beceremeyen Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin şanslı mı, yoksa torpilli mi” olduğuna kafamda cevap arıyordum.

Cevap Akit’e açıklama yapan SP Genel Başkan Yardımcısı Lütfi Yalman’dan gelmiş.

Yalman, çifte standarda dikkat çekerek şunları söylemiş: “Anayasa Mahkemesi CHP’nin usulsüz harcadığı 2 milyon 691 bin liranın Hazine’ye ödenmesine karar verdi. Oysa ki Refah Partisi benzer iddialardan dolayı yargılandı ve mahkeme tarafından kapatıldı.”

Burada CHP’nin kapatılmaması mı doğru, yoksa RP’nin kapatılması olağanüstü süreçlerin haksız bir sonucu muydu?

Bu soruların cevabını toplum çoktan verdi bile...

Ve Türkiye normalleşme yolunda önemli adımlar atıyor.

Örneğin Kılıç’ın açıklamalarına göre askeri yargının başvurusu üzerine önceki gün AYM önemli bir karar almış ve bundan sonra askeri birimlerde çalışan siviller artık sivil mahkemelerde yargılanacak.

Bu güzel bir gelişme...

Ancak geçmişten gelen ihmalimiz ve yanlışımız o kadar çok ki...

AYM Başkanı Kılıç’ın ortaya koyduğu rakamlar oldukça düşündürücü...

Mesela 1959’dan 2011’e kadar AİHM Almanya ile ilgili 234 karar, İspanya ile ilgili 103 karar, Türkiye ile ilgili ise tam 2747 karar vermiş...

Kılıç, AİHM’de Türkiye ile ilgili 10 yıldır bekleyen daha 10 binlerce dosya olduğunu ifade ettikten sonra şu ilginç oranı veriyor: “AİHM İspanya ve Almanya’dan olan başvuruların yüzde 98’ini kabul edilemez buluyor.”

Bundan dolayı dün en çok önemsediğim mevzu; 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının başlıyor olması ve bu tarihten itibaren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru hakkının kapanacak olmasıydı...

İnşallah AYM’ye kişisel başvuru dönemi bir milat olur da hak ve adaleti Avrupa kapılarında aramayız.

Zira Başkan Kılıç’ın da işaret ettiği gibi AİHM’in öyle çelişkili kararları var ki...

Nereden baksan AİHM’in bagajı Müslümana, Cami’ye, Hilal’e farklı; Hıristiyana, Kilise’ye, Haç’a farklı kararlarla dolu.

Bunu gören Recai Kutan ibreti alem için AİHM’den “Fazilet Partisi Kapatma Davası”nı geri çekmişti.

Şimdi Türkiye için büyük bir fırsat doğdu.

Bütün yasal yolları tüketen özel ve tüzel kişiler AYM’ye başvurabilecek.

Başörtüsünden ötürü mağdur olan da, katsayıdan dolayı eğitim hakkı engellenen de, haksız uygulamalara maruz kalan da müracaat edebilecek bu mahkemeye.

Tabii başvurunun şartları var.

Bunların ayrıntısını da haberlerimizden takip etme imkanı bulacaksınız.

Hayırlı uğurlu olsun...