Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

“Avrupa’yı Müslümanlar’dan Arındırma” Projesi

“Avrupa’yı Müslümanlar’dan Arındırma” Projesi

Avrupa’da İslam ve Müslümanlar’ın tartışıldığı son yıllarda, İslam ve Müslümanlar’a yönelik İslam karşıtı uygulamaların yeni olmadığına şahit oluyoruz.


Batı Avrupa, Orta Avrupa ve Doğu Avrupa olmak üzere üçe ayırarak ele aldığımızda Avrupa’nın bu üç ayrı bölgesinde yaşayan Müslümanlar’ın, baskı, zulüm ve göçe zorlanma gibi insanlık dışı girişim ve uygulamalara maruz kaldıkları gerçeği ile karşılaşıyoruz.

Batı Avrupa’da Endülüs’de yaşanan mezalim hala zihinlerde tazeliğini koruyor. Doğu Avrupa yani Balkanlar’da yakın tarihin en büyük soykırımı yaşanmış ve Endülüs benzeri bir vahşetin tekrarlandığı, tarihe not düşülmüştür. Orta Avrupa’da ise yasaklar, karalama kampanyaları ve hakaretler ile ağır baskıların aralıksız sürdürüldüğü nazari dikkate alındığında bugün yaşananların tarihin derinliklerinden yaşana gelen hadiselerin devamı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

Avrupa’da hakim iradenin “Üstün kültür ve medeni Avrupa” iddialarının kendi Hristiyan toplumları açısından bir karşılığı olmakla birlikte İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda bu iddiaların karşılığı olmadığı gerçeğine şahit oluyoruz.

Bazı Avrupa’lı entelektüeller (ki bunların sayısı çok azdır); “Balkanlar’daki Müslüman topluluklar Avrupa’ya ait olmalarının yanında taşıdıkları değerler ve sosyal aktiviteleriyle Avrupa’ya aynı zamanda kültürel bir değer de katmaktadırlar” görüşünü savunurken, siyaset arenasında olduğu kadar medya ve çeşitli kuruluşların temsilcileri tam zıddı bir görüşte ısrar etmektedir. “Çok dinli ve çok kültürlü bir Avrupa” yerine “Tek dinli ve tek kültürlü bir Avrupa” istenmektedir.

Bu farklı görüşler, kendini Yugoslavya’nın dağılması sürecinde yaşanan iç savaşlarda gösterdi. 1992’de başlayan ve 17 Şubat 2008 tarihinde Kosova’nın bağımsızlık ilanına kadar geçen sürede Kosova ve Bosna Hersek’te Müslümanlara yönelik saldırılar sonucu meydana gelen toplu katliamlar daha sonra soykırıma dönüştürülmüştü. “Tek dinli ve tek kültürlü bir Avrupa” hayali peşinden koşanlar, Sırp ve Hırvatlar tarafından başlatılan “Balkanlar’ı Müslümanlar’dan arındırma, yani etnik temizlik” girişimlerini engellemek yerine destek olmuşlardır.

Hedefleri, insanlık adına utanç verici bir vahşet olan Endülüs’ü yeniden yaşatmaktı. Bilindiği üzere Endülüs, İber Yarımadası’nda Müslüman Araplar’ın etkisi altında bulunan bölgelere verilen isimdir. 711- 1492 yılları arasında 781 yıl Müslümanlar’ın elinde kalan Endülüs’te, 1492’de Bin Ahmer Devleti’nin yıkılışı ile İslam hakimiyeti son buldu. İşgal edilen İspanya’da Müslüman halka yönelik baskılar aralıksız 200 yıl devam etti. Bütün cami, külliye, medrese ve eşsiz tarihi eserler yakılıp yıkıldı, Müslümanlar, kadın-çocuk fark etmeksizin katledilerek İspanya dışına göç etmeye zorladı.

Endülüs’ten kaçış devam ederken İspanya kralı III. Felipe 22 Eylül 1609 tarihli bir fermanla 1610-1614 yılları arasında 300.000 kadar Müslüman ve Yahudi’yi İspanya’dan kovdu. Böylece Müslümanlar yok edildiği gibi Müslümanlar’ın İspanya’daki izleri büyük oranda silinmiş oldu.

Avrupa’nın ortasında ve dünya kamuoyunun gözleri önünde Bosna Hersek ve Kosova’da yaşanan o insanlık faciası hiç şüphesiz; “tek dinli ve tek kültürlü Avrupa” hayali uğruna İkinci Endülüs Planı’nı başlatmak isteyen anlayışın eserdir. Aslında Avrupa kıtasında ikinci Endülüs planı Osmanlılardan hemen sonra başlatılmış olmakla birlikte, yakın tarihte Bosna ve Kosova’da yaşananlar o planın devamıdır.

Batı Avrupa’da Endülüs, Doğu Avrupa yani Balkanlar’da Bosna Hersek ve Kosova’da bu çirkeflikler yaşanırken Orta Avrupa’da ise onların bir değişik versiyonu uygulanarak aynı plan sürdürülüyor.

Doğu Avrupa ve Batı Avrupa’da yani Endülüs ve Kosova ile Bosna Hersek’te yaşanan savaşlar ve saldırılar Orta Avrupa’da yaşayan Müslümanlar için söz konusu değil, olamaz da.

Çünkü:

Bu Müslüman topluluklar Orta Avrupa’ya bir İslam ülkesinden kısmı anlaşmalarla çalışmak üzere gelmişlerdir. Geçici veya kalıcı da olsalar, bulundukları ülke vatandaşlığına geçmiş de olsalar kökenleri ve kökleri dışarıda olan topluluklardır. Haksızlığa uğradıklarında ve ya kovulduklarında gidecek ülkeleri olduğu gibi onları sahiplenecek devletleri de arkalarındadır.

Orta Avrupa’daki göçmen Müslüman nüfusun, kendilerine ait bir bölge adına toprak edinme veya vatan olma iddiaları yok. Saldırı ve savaş yok ancak yasaklar ve baskılarla köklerinden ayırma, inanç değerlerinden uzaklaştırma suretiyle öz kimliklerini yozlaştırma, yani bir asimilasyon politikası uygulanmaktadır. Asimile edemediklerini de, caydırmak ve yıldırmak suretiyle uzaklaştırma politikası izlenmektedir.

Özetleyecek olursak;

7. asırda Endülüs’te başlayan Haçlı seferleriyle pekiştirilen ve Balkanlar’da sürdürülen “Avrupa’dan Müslümanları arındırma projesi” Orta Avrupa’da asimilasyon politikalarıyla sürdürülmektedir.

Kendi dışındakileri küçümseyen ve kendilerini üstün kültür ve medeniyetin temsilcileri gibi gören Avrupalıların, içinde gizli bir asimile politikası bulunan uygulamaları hala ve çok sistemli bir şekilde sürdürülüyor. Avrupa basını ve bazı siyasilerin de destek verdiği Müslümanlar’ı karalama, terörle özdeşleştirme kampanyaları aralıksız sürmektedir. Birçok Avrupa’lı siyasetçi gibi Almanya’nın eski İçişleri Bakanı Sayın Otto Schilli’nin “en güzel entegrasyon, asimilasyondur” şeklindeki açıklamaları uygulanan politikalardaki gizli amaç ve hedefi göstermiş oldu.

Şu bir gerçek; Orta Avrupa’da uygulanan politikalarla, çayda eriyen şeker misali Avrupa’da Müslüman azınlıklar çoğunluk olan toplumun içinde eritilmek istenmektedir. İslam dininin resmen tanınmamasının sebebi asimile etmeyi kolaylaştırmaktır. İsviçre’de Minare, Almanya’da sünnet yasağı ve fişlemeler ile Cami inşasını protestoların yanında Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa’da Müslümanlara haklarının verilmemiş olması o sinsice yürütülen eritme, arındırma politikalarının birer parçalarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi