Hasan Aksay

Hasan Aksay

İstemesek de darbeleri konuşmak zorundayız

İstemesek de darbeleri konuşmak zorundayız

Ahlak ve adalet, insan olmanın ve insanca yaşamanın vazgeçilmez değerleridir. Asırların toplumlarda doğurduğu tahribat, ahlak ve adalet dışı kaba kuvvet yandaşlığını geliştirip mütecaviz bir duruma getirmiştir. Neticede birçok ülke darbe felaketiyle, geri ve huzursuz olmakla kalmamış, yangın yerine dönmüştür. Bu felakette baş sorumlu, Siyonizm ve Batı’nın derin yapılanmasıdır. Bu konuda çağın ibret zirvesi, Esat kuklalı, çıkarcı dünya destekli Suriye’deki Darbeci Baas zulmüdür.



Mahkûm yarasına dokunmak istemem. Ama darbe gibi milletlerin asırlarını çalan felaketler karşısında Müslümanın ne yandaş, ne tarafsız, ne suskun kalması, mümkün değil. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Darbe millete zulümdür. İstemesek de, bu yargılamaları zaruri kılan yanlışlar üzerinde konuşmak, tekerrürünü önleyici dikkat, gayret ve ittifaka varmak gerekir. Bu kitaplık konudan düşündürücü birkaç satırbaşı:

1) Dış ilişkileri olmayan hiçbir darbe ve terör örgütü yoktur, olamaz.

a) Bu dış ilişkiler, darbe yapılan ülke yararına değil, destekçisi yararına şekillenir.

b) Gizli ilişkiler, tehlikeli bağımlılıklarla neticelenir.

2) Bugüne kadar yapılan hiçbir darbe milletine hayır getirmemiştir. Ülkeler, eşkıya kampı haline gelmiştir. “Bu devrimdir. Şimdi fedakarlık, sonra rahat” diye millete büyük bedeller ödettiren komünist darbelerin fedakarlık süresi hiç bitmemiş, rejim yıkılıncaya kadar diktatörlük ağırlaşarak devam etmiştir.

Latin Amerika’dan Afrika, Asya, Arap Ülkeleri ve Türkiye’ye kadar darbeler oldu. Bu darbelerin yaşattığı felaket, zulüm, soygun ve dalkavuklarının edepsizliğini tekrara gerek yok. Baas darbelerinin Irak ve Suriye’de 40 yıldır süren zulmü ve bıraktığı enkaz ortada. Komünist darbelerin döktüğü kan deryalarını geçip figan ve feryatların hesabına oturmak dahi mümkün değil. Örnek olarak Doğu Türkistan yeter.

Darbeler, Türkiye’de adalete gelip dayandı. Zaten ilanihaye gidemezdi. Süper güç Rus darbesi bile kaç yıl yaşayabildi. İlk hayalleri, bizdeki, “28 Şubat Post Modern Darbesi” gibi hep bin yıl yaşamaktır. Onun için devlet oluşun hayat damarları adalet ve siyaseti tahkirle başladı. Yüksek Yargıyı toplayıp, ayakta alkışlattı. Tank paletiyle anayasa ayarı oldu. Ülkede tamiri mümkün tanklar, hükümete rağmen İsrail’in batık İMİ şirketine, yeni tank fiyatına ihale edildi. Milli günde daveti gereken siyasi kadro, “Tasarruf için davet edilmemiştir” haberleri ile millet iradesiyle istihza edildi. Böyle devam edemezdi.

Geçmişi bırakıp, gelinen bu noktada da iyilik arayalım. Önce bir anı ve ibret:

Darbe sonrası 1961’de milletvekili ve iktidar partisi AP Genel İdare Kurulu üyesi idim. E. Orgeneral Ragıp Gümüşpala Genel Başkanımızdı. Her ne kadar, meclis ve hükümet varsa da asker baskısı esastı. Milletvekilleri istifa edip CHP’ye geçiyor veya bir ara bağımsız kalıyordu. Celal Bayar Kayseri cezaevinden çıktı. Çok büyük bir kalabalıkla Ankara’ya geldi. Görkemli geldi ama rütbelilerin hakaretleri tavan yaptı. R. Gümüşpala, askerlik tecrübelerini anlattı ve “Öfke geçinceye kadar, TBMM’den çıkmayacağız” dedi. Sürekli değerlendirmeler. Üç gece aralıklarla, TBMM’nin sol köşesi, ateş altında kaldı. Sabahları duvar dibine dökülen mermiler toplanıyordu. Ben de, darbe suçuyla mahkûm arkadaşlara, beyazların yaşamadığı siyasi tecrübeleri anlatmadan neticeyi söylemeliyim:

Beyaz ırk gazetelerin, solcu Baroların ve derin yapının tuzu kuru. Gerginlikten çıkar bekliyorlar. Arada, rol üstlenen piyonlar yanıyor. Millet huzur, imkan ve zaman kaybediyor. Millet, darbeleri unutmaz. Unutsa, tarih konuşur. Ama bu millet büyük millet, affı sever ve affeder. Suçlu, yanlışını kabul etmeli ki af yakına gelsin. Bunun için ilk iş, darbeci, darbe atmosferinin mağrur kirlerinden kendini kurtarmalı. Bu darbe aslında, “Eksik teşebbüsü” de, “Tam teşebbüsü” de çok aşmış, “Post Modern Darbe” ismini dahi yeter parlaklıkta bulmamış, dünyayı hayran bırakacak isim arayan bir darbeydi. Tuzu kurulara uyup adaleti tehdit, “Bu işin rövanşı var” gibi tavırlar, affı kaybettirir. Af, şimdiden konuşulacak bir konu da değildir. Zorlama ve aracı işi hiç olmamıştır. Af, sizin tavrınız ve istismarcılara mesafenizle gelir veya yok olur. Affı yok ederseniz lekesi kalır. Yok olan affın lekesi lanetlidir. Hitler’in, Neron’un laneti gibi silinmez.

Allah’tan niyazım, milletimizi, ümmetimizi ve insanlığı afla silinmemiş ağır felaketlerden koruması ve Asr-ı Saadet gibi hapishane boşaltan bir medeniyet kurmamızdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hasan Aksay Arşivi