Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Gün Erdoğan’ın, yorum onların!

Gün Erdoğan’ın, yorum onların!

Pazar günü iktidar partisinin genel kurulu vardı. İktidar partisi demek, Tayyip Erdoğan demek... Bunu apaçık söylüyoruz, eğip bükmeye gerek yok. Bu partinin diğer önemli isimlerini yok saymak değil. “Önder” desek, muhtemelen önce kendisi itiraz eder, hadi “müşîr” diyelim. Partinin başkanı, lideri ve müşîri o...

Salonda 10 bin kişi varmış, dışarıda ondan daha fazla kalabalık... Fakat tek ses işitiliyor. O tek sesin tonları var sadece...

Türkiye’de bir parti kongresi ilk defa bu kadar içe, ülkeye yönelik bir toplantı olmanın ötesine geçiyor.

Yurtdışından önemli isimler geliyor. Mısır Cumhurbaşkanı, Filistin Hamas lideri, Kırgızistan Devlet Başkanı... Ve diğerleri.

Mısır, İslâm dünyasının kilit ülkelerinden biri. Arap Baharı’nın kendini gösterdiği, yarım asırlık diktatörlüğü bahar fırtınası ile silip süpürdüğü bir ülke. Mursi de bu ülkenin yeni ve fakat sözü dinlenen lideri.

Filistin davasının bütün çilesi yüzüne aksetmiş olan Halit Meş’al... Bunların konuşmaları; Türkiye’ye mesaj olduğu kadar, İslâm dünyasına mesajdı. Elbette Başbakan’ın konuşması da içe olduğu kadar dışa yönelik bir hitaptı.

Türkiye yeniden yapılanıyor. Bu kaçınılmaz şekilde kendini gösteren bir değişim. 20. Yüzyıl’ın Türkiye’sini emperyalist güçler yapılandırdı... Nereye kadar gideceğini değil, gitmeyeceğini dahi onlar tayin etti.

Türkiye 21. Yüzyıl’da kendini yeniden tanımlamak ihtiyacını, hatta mecburiyetini hissediyor. 1920’lerin jargonu ile bunu yapmak artık mümkün değil. Resmi ideoloji öldü de cenazesini kaldıran yok!

Erdoğan yeni Türkiye’yi tanımladığı gibi, yakın coğrafyamızı da tanımlıyor. Çünkü Türkiye böyle tanımlanmazsa bir dünya gücü olamaz.

Türkiye’yi yöneten irade, hangi zemine basacağını bilmek zorunda. Elbette Müslüman bir toplumun devleti Türkiye devleti. Bunun görünür olmadığı, meşruiyet tanımlamasında yerinin görmezden gelindiği bir ülke aynı zamanda.

Türkiye’de İslâm görünür olmak zorunda. Türkiye’nin bin yıllık tarihi, kültürel-medenî birikimi görünür olmak zorunda. Türkçe, bin yılın birikimi ile görünür olmak zorunda.

Erdoğan, bütün bunları şöyle veya böyle söyledi. Türkçe’nin güzel şiirlerini okuyarak da teyit etti. Türkiye’nin yeni kimlik tanımlaması ile ilgili bilhassa şu cümlesi açıklayıcı idi:

“Bizim yolumuz Sultan Alparslan’ın, Melik Şah’ın, Kılıç Arslan’ın, Osman Gazi’nin, Fatih Sultan Mehmet’in, Sultan Süleyman’ın, Yavuz Sultan Selim’in yoludur. Bizim yolumuz Gazi Mustafa Kemal’in, merhum Adnan Menderes’in, merhum Turgut Özal’ın, merhum Necmettin Erbakan’ın yoludur.”

Tabii, o ne söylerse söylesin, söyledikleri hakkında hatta hiç konuşmadan verilecek hükümler vardı.

Bu veresiye olmayan hükümleri ertesi günkü gazete başlıklarında, köşe yazılarında okumak mümkündü.

Taraf, kongreye katılmasına engel getirilmeyen bir gazete olarak, Erdoğan’ı Türk-İslâm milliyetçisi olarak gördü. Ona göre, Türkiye “Türk”süz ve “İslâm”sız olmalı...

Yeni Çağ’ın bazı yazarları ise, kongreye katılmalarına müsaade edilmeyen gazete olarak; milliyetçilik, Türklük düşmanı olarak tanımladı. Onlara göre de sadece ırk olarak Türk olmalı, eh laikleştirilmiş İslâm da olabilir!

Tayyip Erdoğan bir konuşma yapıyor, fakat bu tek konuşma farklı kesimlerde birbirinin zıddı olarak yorumlanıyor.

Gün Erdoğan’ın, yorum onların!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Asım Yenihaber Arşivi