Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

Büyükşehir mi Özerklik mi?

Büyükşehir mi Özerklik mi?

Türkiye yeni bir “derin” tartışmanın eşiğinde.
Neden, Meclis’teki “garip” tasarı.
AK Partili milletvekillerinin oylarıyla Komisyon'dan jet hızıyla geçirilen bu tasarı, bugün yarın Meclis Genel Kurulu’na getirilecek.
Tasarı “Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazın Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasını” öngörüyor.
Kamuoyunda bilinen adıyla “yeni Büyükşehir” tasarısı.

13 yeni Büyükşehir Belediyesi kurulacak!
Ana hedef “imar uygulamalarındaki karmaşaya son vermek”!
Her şey halka daha iyi hizmet için!
Bu tasarının halka anlatılan yüzü.
Bir de diğer yüzü var ki, ciddi sakıncalar içeriyor.

Gelin tasarıya birlikte bakalım:

Tasarıya göre, evet, 13 yeni Büyükşehir Belediyesi kuruluyor.
Mevcut Büyükşehir belediyelerine; Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van Büyükşehir belediyeleri ekleniyor.

Buraya kadar her şey normal görülebilir.
Yeni Büyükşehir Belediyeleri kurulmasının ne gibi sakıncası olabilir ki?!

Tasarıya bakmaya devam edelim:

Mevcut ve yeni Büyükşehir Belediyeleri’nin sınırları, il mülki sınırı olarak belirleniyor.

İşte ip burada kopuyor.

Bu illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği sona eriyor, köyler mahalle oluyor.
Belediyeler ise mahalleleriyle birlikte bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılıyor.
Bu illerin, bucak teşkilatları da kaldırılıyor.
Bu illerdeki il özel idarelerinin tüzel kişiliği sona eriyor.

Özetin özeti:

Yerel yönetimlerde “devlet iradesi” zayıflatılırken, “siyasi belediye iradesi” güçlendiriliyor.

Bu noktada;

“Bölgesel yönetimler” ihdas edilmiş olduğu ve yerel yönetim düzeyinde ortaya çıkan bu yapılanmanın “bölgesel otonomi” anlamına geldiği uyarılarını yabana atmamak gerekiyor.

Hele ki bu ülke Türkiye ise, bu uyarılar asla göz ardı edilemez.

Terör sorunu, komşu ülkeler Irak ve Suriye’de yaşanan olaylar ortada…

 ***

Yerel yönetimler, “mahallî müşterek ihtiyaçları” karşılamak üzere kurulmuş kamu tüzel oluşumlarıdır.
Yerel yönetimlerin devleti temsil etme gibi bir görev ve kaygıları yoktur.
Organları seçimle işbaşına geldiği için güçlerini devletten değil, yerel halktan almaktadırlar.
Tasarıyla daha da güçlendirilmiş olacak olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi “halkın ihtiyacı” deyip doğrudan milli egemenlik alanına giren konulara el atabilecek.
Ve bu tehdit 3’e katlanmakta…

Güçlendirilen Diyarbakır’a bir de Van ve Mardin eklenmekte…

Bakın, sınırları il sınırlarına kadar genişletilerek, Büyükşehir yapılacak olan bu illerde merkez sağ partilerden en yüksek oyu AK Parti almıştı, 2011’de.

Van’da yüzde 40, Mardin’de yüzde 32’dir.

Bu oran Diyarbakır’da yüzde 33’tür.

Diyarbakır ve Van BDP’de, Mardin AK Parti’de…

Bölgesel yapıyı çağrıştıran yeni düzenlemenin etnik milliyetçilikle birleşmesiyle oluşacak atmosferde bu illerde etnik merkezli siyasal partilerin dışında bir partinin seçim kazanması imkânsız hale gelmiş olacaktır…

Oysa yakın dönemde Van Belediyesi ve hali hazırda Mardin Belediyesi AK Parti tarafından kazanılabilmiştir.

Özetin özeti: Bu düzenlemeyle terörün finansmanı hususunda çıbanbaşı konumunda olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine iki büyükşehir belediyesi daha ilave edilmiş olacaktır.


Bu tasarının “terör örgütü ve yandaşlarının işine yarayacağını”, BDP’lilerin açıklamalarından da görmek mümkün.

BDP’lilerin tasarıyla ilgili yorumu aynen şöyle: “AKP demokratik özerkliğin içini boşaltmayı hedefliyor.”

Bunun bir “özerklik tasarısı” olduğunu, BDP’liler de söylüyor.

Ama BDP’liler duruşları gereği, “özerklik ama içi boş” yorumu yapıyor.


***

Tasarının siyasi sakıncaları böyle…
Bir de “hizmet” boyutu var ki…
Ülkeyi mevcut durumun da gerisine götürür.
Ülkemizde kamu hizmetlerinin sunumunda karşılaşılan sorunların çözümünü, “Büyükşehir belediyelerinin il genelinde yetkili kılınmasında” aramak nasıl bir akıl Allah aşkına?

Ve kültürel boyutu:
Belde belediyeler ve çok sayıda köyün tasfiye edilerek mahalleye dönüştürülmesiyle, sosyal ve kültürel denge bozulmuş olmayacak mı? Doğup yetişilen yerlerle ilgili manevi hatıralara darbe vurulmuş olmayacak mı?

Tasarı Meclis İçişleri Komisyonu’ndan geçti.
Şimdi Genel Kurul’a gelecek.
Tasarıya MHP şiddetle karşı
CHP de “geri çekilmeli” diyor.
BDP ise “en fazla sessiz kalma stratejisi” uyguluyor.
Anlayacağınız alttan alttan destekliyor.
Tüm sorumluluk iktidar partisi milletvekillerinin omuzlarına yüklenmiş durumda.
AK Partili milletvekillerinin çok açık ortada olan “sakıncalara” gözlerini yumup, tasarıya “kabul oyu” vereceklerini düşünemiyorum.
Ümit fakirin ekmeğidir.
Ümit ediyorum, korkulan olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi