Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Bu ölçülere her zaman muhtacız (2)

Bu ölçülere her zaman muhtacız (2)

* Bir Müslüman’ın bütün halleri Müslüman olmak lâzım gelmediği gibi, kâfirin de bütün halleri kâfir olmak lâzım gelmez. Bir insanın bir sıfatı câni ve kâfir de olsa, o sıfat sahibi câni olmaz. (Bediüzzaman Said Nursî, Sünûhât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 40.)
* Cenâb-ı Hak, haşirde adalet-i mutlaka ile mizan-ı ekberinde a’mâl-i mükellefîni tarttığı zaman, hasenâtı seyyiâta galibiyeti-mağlûbiyeti noktasında hükmeyler. Hem seyyiâtın esbabı çok ve vücutları kolay olduğundan, bazan birtek hasene ile çok seyyiâtını örter.
Demek, bu dünyada o adâlet-i İlâhiye noktasında muâmele gerektir. Eğer bir adamın iyilikleri fenalıklarına kemiyeten (sayı) veya keyfiyeten ziyade gelse, o adam muhabbete ve hürmete müstehaktır. Belki, kıymettar birtek hasene ile, çok seyyiâtına nazar-ı afla bakmak lâzımdır.
Halbuki, insan, fıtratındaki zulüm damarıyla, şeytanın telkiniyle, bir zâtın yüz hasenâtını birtek seyyie yüzünden unutur, mü’min kardeşine adâvet eder, günahlara girer. Nasıl bir sinek kanadı göz üstüne bırakılsa bir dağı setreder, göstermez. Öyle de, insan, garaz damarıyla, sinek kanadı kadar bir seyyie ile dağ gibi hasenâtı örter, unutur, mü’min kardeşine adâvet eder, insanların hayat-ı içtimaiyesinde bir fesat âleti olur. (Nursî, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 241.)
* “Başkasının kusuru, insanın kusuruna senet ve özür olamaz.” (Nursî, Divân-ı Harb-i Örfî, s. 65, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 54.)
* “Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez...” (Kur’ân, Fâtır Sûresi: 18) âyeti, suçların şahsîliğini nazara veren cihanşümûl bir hukuk kaidesidir. Buna göre, bir kişinin işlediği bir suçtan başkalarını veya cemaati sorumlu tutmak, bu prensibe aykırıdır.
* Her bâtıl bir mesleğin herbir ciheti bâtıl olmak lâzım olmadığı gibi, herbir hak mesleğin dahi herbir ciheti hak olmak lâzım değildir. (Nursî, Mektûbât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 354.)
* Hasenâtı seyyiâtına, sevâbı hatâsına tereccüh edenler, mağfiret ve affa müstehaktırlar. (Nursî, Münâzarât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 13)
* “Nefsini itham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiâze eder. İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstehak olur.” (Nursî, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 91.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi