LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Ecevit gibi yapma, Erbakan gibi yap Erdoğan!

Ecevit gibi yapma, Erbakan gibi yap Erdoğan!

- Lütfü Bey; cezaevlerindeki PKK’lıların başlattığı ölüm oruçlarını sona erdirebilmek için çalışmalar sürüyor. Bu arada ölüm oruçlarını sonlandırmak maksadıyla devletin cezaevlerinde bir operasyon yapmasını isteyenler de var. Bu konuda nasıl bir yöntem izlenmeli sizce?

- Bundan 12 yıl önce de cezaevlerinde sosyalistlerin başlattığı ölüm oruçları vardı. Bu ölüm oruçlarını sona erdirebilmek için Ecevit Hükümeti, “Hayata Dönüş” adı verilen bir operasyon yapmıştı. Binlerce askerin katıldığı bu operasyon bir vahşete dönüşmüştü. Bu operasyonda kızıyla erkeğiyle sosyalistler kurşunlanarak, lav silahlarıyla yakılarak öldürülmüştü. “Hayata Dönüş” denilen bu operasyonda hayatlar söndürülmüştü. Aslında Ecevit Hükümeti’nden önce Erbakan Hükümeti dönemindeki ölüm oruçlarını sona erdirebilmek için de böyle bir operasyonun yapılması istenmişti. Ancak Başbakan Erbakan, ölüm oruçlarındaki sosyalistlere karşı girişilecek böylesine bir vahşete izin vermemişti. “Bunları öldürmeyelim de besleyelim mi” şeklinde özetleyebileceğim devlete hakim bu zihniyete Erbakan geçit vermemişti. Başbakan Ecevit, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Başkanı Osman Özbek, Cezaevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun gibi önde gelen Kemalistlerin işbirliğiyle sosyalistler zulme uğramış; ama İslamcı Erbakan bu zulme onay vermemişti. Sonuçta böyle bir operasyona başvurmadan da ölüm oruçları sona erdirilebilmişti. İşte Başbakan Erdoğan da Ecevit’in değil, Erbakan’ın yaptığını yapmalı. Şu anda cezaevlerinde sürdürülen ölüm oruçlarını sonlandırmak için “Hayata Dönüş” türü bir operasyonu asla onaylamamalı. Böyle bir operasyon için ağzından çıkacak emir, Ecevit’inki gibi “vur” değil, Erbakan’ınki gibi “dur” olmalı!

YALÇIN KÜÇÜK, İDDİASI BÜYÜK!

- Ergenekon davası sanığı Profesör Yalçın Küçük, “Ergenekon mahkemesindeki gibi hukuk dışılıklar, darbe mahkemelerinde bile görülmedi” şeklinde bir iddia da bulundu. Lütfü Bey; 12 Eylül darbesi döneminde uluslararası hukukçuların “Dünya hukuk cinayetleri tarihine geçen bir yargılama” dediği bir şekilde yargılanmış biri olarak bu iddiayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Geçenlerde telefonum çaldı; arayan Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak’tı. Karşılıklı hal hatır sorma faslından sonra neden aradığını açıkladı. Aramasının nedeni, 12 Eylül darbesi döneminde nasıl yargılandığımı yeniden gündeme getirecekti ve bunun için benimle görüşmek istemişti. Görüşmemiz boyunca karşılıklı olarak hafızalarımız tazelendi. Nazlı Ilıcak, 12 Eylül döneminde parti kapatılmasına karşı çıkan bir yazım nedeniyle nasıl yargılandığımı, o dönemde yazdığı Tercüman gazetesinde dile getirmişti. Ben 12 Eylül darbesinden sonra yargılanan ilk yazardım ve dosyamda avukat savunması, bilirkişi raporu olmadan, Yargıtay’ın ictihadları çiğnenerek mahkum edilmiştim. Bununla da kalınmamış, yazımın yayınlandığı tarihte olmayan, yazımın yayınlandığı tarihten sonra çıkartılan bir yasa geçmişe yürütülüp bana da uygulanmış ve böylelikle kazanılmış temyiz hakkımdan da mahrum edilmiştim. Bu ise temel ve evrensel hukuk ilkelerine de, Ceza Kanunu’nun ikinci maddesine de aykırıydı. Zaten bunun üzerine uluslararası hukukçular, benim mahkumiyetimi “Dünya hukuk cinayetleri tarihine geçen bir mahkumiyet” olarak adlandırmışlardı. İşte o günlerde Nazlı Ilıcak da, benim yargılanmamla ilgili olarak, “Lütfü Oflaz’ın yargılanmasına benzer bir uygulamaya 1960 darbesi sonrasında da rastlanmış ve ölüm cezalarında 65 yaş sınırı sırf Celal Bayar’ı idama mahkum edebilmek maksadıyla kaldırılmıştı” diye yazmıştı. Nazlı Ilıcak’ın yanı sıra Uğur Mumcu gibi birçok köşe yazarı da benim avukat savunması ve bilirkişi raporu olmadan, kazanılmış temyiz hakkım elimden alınarak mahkum edildiğimi belirten yazılar yazmışlardı. Bu arada The New York Times, Guardian, Liberation başta olmak üzere dünyanın en ünlü medya organlarında da “Ordunun 12 Eylül’deki müdahalesinden sonra yargılanan ilk yazar olan Lütfü Oflaz’ın davasında avukatı savunma yapamadığı gibi, kendisinin kazanılmış temyiz hakkı da elinden alınmıştır. Bu durum uluslararası hukukçular çevresinde endişe uyandırmıştır” şeklinde haberler yayınlanmıştı. Onun içindir ki şimdi Ergenekon davası sanığı Yalçın Küçük’ün, “Ergenekon mahkemesindeki gibi hukuk dışılıklar, darbe mahkemelerinde bile görülmedi” şeklindeki iddiası oldukça abartılı. Ne diyelim; Yalçın Küçük, iddiası büyük!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi