Yener Dönmez

Yener Dönmez

Açlık grevi ve kerizlik

Açlık grevi ve kerizlik

Hiç kimsenin açlıktan ölmesini istemeyiz.

Cezaevinde açlık grevine giren insanların kronik hale gelip bedenlerinde kalıcı hasar oluşması ya da ölmeleri hiçbirimizi memnun ya da mutlu etmez.

Ama hayatın her alanında makuliyet önemli.

Bedenini canlı bombaya çevirmek nasıl makul değilse, bedenini açlıkla imha ederek öne sürdüğü taleplerinin kesin olarak karşılanmasını beklemek de makul değil.

Çünkü talepler insani değil.

Açlık grevlerinde taleplerin bizzat insani meselelerle ilgili olması lazım.

Geçmişte cezaevlerinde insanlar hayvana reva görülmeyecek muamelelere maruz kaldılar.

Yetersiz beslenme, aylarca banyo sırası gelmemesi, su kesintileri, işkence vs…

Bu durumların yaşandığı cezaevlerinde dünyanın çeşitli yerlerinde açlık grevi yapıldı, ya da isyanlar çıktı.

Lakin, şuan açlık grevine yatanların öne sürdükleri talepler arasında yukarıda saydıklarımın hiçbiri yok.

Hatta öne sürdükleri üç talebin de göstermelik olduğu sürecin gidişatından belli.

Açlık grevleri bir manivelaya dönüştürülmüş durumda.

Geçmişte, Öcalan’ın odası bir çekmece ölçüsünde küçültüldüğünde, adaya kosterler kalkmadığında, ya da zehirlendi diye ortaya fason bir iddia atıldığında KCK marifetiyle şehirler savaş alanına çevriliyor, ortalık yakılıp yıkılıyor, Türkiye gerilim ortamına sokuluyordu.

KCK tasfiye olunca, Öcalan’a tecrit de uygulasanız, kosterleri de çalıştırmasanız, odasını da küçültseniz, şehirlerde isyan görüntüsü ortaya çıkartılamıyor.

İşte açlık grevi manivelası tam da bu boşluğu doldurmak için yapılıyor.

Çünkü yüzlerce kişiye açlık grevi başlattığınızda bunun toplumsal sonuçları oluşuyor.

O kişilerin akrabaları, tanıdıkları var.

Çoğu çok genç yaşta ve “açlıktan ölmek” kulağa oldukça tırmalayıcı geliyor. İşte bu çarpan etkisiyle sokaklar savaş alanına çevrilmeye, isyan görüntüsü verilmeye çalışılıyor.

Yani “Öcalan zehirlendi” propagandasının yerine “çocuklar açlıktan ölüyor” propagandası ikame ediliyor.

Tamam kimse açlıktan ölmesin ama bizi de keriz yerine koymayın.

Öcalan’ın kardeşiyle son görüşmesinde örgüte yönelik şiddeti artırın talimatı bolca var ama açlık grevi yok.


Yani bu stratejiyi Öcalan değil, Kandil ve Avrupa Kanadı kurdu.

Amacın da yukarıda dediğim gibi ne KCK davasında ana dilde savunmayla ne de Öcalan’ın avukat görüşmelerinin önünü açmayla ilgisi yok.

Amaç “bölge halkını elde tutmak” için “bölgede gerilim ve isyan provalarının” devam etmesi.

Sonucunda da yeniden Türkiye’nin ricacı pozisyonuna düşürülmüş vaziyette Oslo tuzağına çekilmesi.

Örgüt yaz dönemlerini terör saldırılarıyla, kış dönemlerini propaganda bombardımanıyla geçirir.

Öteden beri bu böyledir.

2012’yi final yılı ilan etmiş bir örgüt 2012 yazını bu fiyaskoyla geçirince kış propagandasına bütün gücüyle asıldı.

Açlık grevleri propaganda açısından etkili bir hamle.

Tabi etkisini artırmak için basınımız elinden geleni yapıyor.

Radikal gazetesi birinci sayfasını komple Açlık Grevi propagandasına ayırırken, 17 şehit haberini sayfanın en altında “bant” şeklinde bir başlıkla geçiştirmişti.

Dağa çıkmış, terör saldırısı yapmış, insan öldürmüş kişilerin aç kalması önemlidir, Mehmetçiklerin 17’sinin birden, geride yetimler bırakarak şehit olmaları önemsizdir!

Tamam kimse açlıktan ölmesin ama, bizi de keriz yerine koymayın.

Bu eylemin insani taleplerle ilgisi yok.

Organize biçimde uygulanmakta olan bu eylem; terör örgütü yöneticileri tarafından planlanan ve terör örgütünün hedeflerini gerçekleştirme eylemidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
17 Yorum
Yener Dönmez Arşivi