Ersoy Dede

Ersoy Dede

Kurtarma rezaleti

Kurtarma rezaleti

Cüneyt Ünal’ın sağ salim evine dönmesinden daha fazla önemsediğim bir şey olamaz. Hem hoş geldin demek istiyorum hem de geçmiş olsun.. Bashar Kaddumi için ise çok üzgünüm. Cüneyt Ünal’ın karşılanması sırasında beni en çok etkileyen hadise Kaddumi’nin eşi Arzu Hanım’ın feryadı oldu.. Bir evde bayram seyran varken bir diğer evin yas tutması bizim kabul edebileceğimiz bir durum değil. Yapabileceğimiz de bir şey yok.. Bashar Kaddumi yok.. Keşke o da gelseydi, iki yavrusunu kucağına alabilseydi.


Eşine sarılabilseydi hasretle.. Arzu hanım’ı o çaresiz halini gördüğüm an televizyonda çocuklarıma daha bir kuvvetlice sarıldım dün.. Kızım “canımı acıtıyorsun baba” dediğinde fark ettim ne kadar sıktığımı.. Duadan başka bir şey gelmiyor elimizden. Duaya devam ediyoruz.. İnşaallah sağ-salim dönsün evine diye…

ESAD KARDEŞLİĞİ

Sırf bu operasyonu CHP’liler yaptı diye kategorik olarak karşı çıkmamaya çalışıyordum. Başından beri CHP’nin devrede olduğunu biliyordum. Hiç de karşı yazı yazmadım. Hatta Suriye’den, Cüneyt’in alındığına dair ilk haber geldiğinde twitter hesabımdan CHP’ye teşekkür ettim.. Ama o fotoğraf her şeyi altüst etti.. Ortada terör rejiminin lideri Esad, sağında ve solunda CHP’li milletvekilleri… Hatıra fotoğrafı mı o? Neyin hatırası?.. Bir katili meşru göstermeye çalışarak, oradaki cinayetleri arttırdığınızın farkında mısınız? Ogün Samast sadece bir kişiyi öldürmüştü.. Onunla çekilen fotoğraf nasıl görünüyordu gözünüze?.. Ya da bir başkası.. İstediğiniz kadar katil sayabilirim. Esad, tüm o katillerden daha insanlık dışı bir süreci kontrol ediyor.. Kendi halkının üzerine savaş uçaklarıyla bombalar yağdırıyor.. Kendine bağlı cinayet şebekesi sokaklarda bebekleri öldürüp cenazeleri çöp tenekelerine atıyor.. Böyle bir adamla pazarlık yapılmaz demiyorum. İHH yaptı.. Adem Özköse ve Hamit Coşkun’u aldı geldi Türkiye’ye.. Hiç Esad’ı ya da rejimini pozitif gösteren bir yayın, haber, resim hatırlıyor musunuz?.. O sürecin hikayesini yazmış bir kardeşiniz olarak açıkça ifade etmem gerekiyor ki İHH Başkanı Bülent Yıldırım, İran aracılığıyla sürdürdüğü pazarlıkta kaç kez masayı terk etti taviz vermemek için?.. Türkiye’ye sığınan askerlerini masaya sürdüklerinde İHH; “bunu konuşmaya bile gerek yok” diyerek itti elinin tersiyle.. Burunları bile kanamadan iki evladımızı aldı geldi Türkiye’ye.. Cüneyt ise CHP’nin devrede olduğu süre boyunca acaba neler yaşadı? Bashar Kaddumi’nin getirilemeyişini ise hiç saymıyorum.. Bu rezalet olmadan Cüneyt Ünal getirilemez miydi? En azından o fotoğraf çektirilmeden, Esad ve yönettiği cinayet rejimi kutsanmadan bitirilemez miydi bu operasyon?.. Kılıçdaroğlu iyi bir şey yapmaya çalışırken bile nasıl çarşafa dolandığını artık fark ederse iyi olacak..

GAZETECİLER YIPRANIR MI?

Gazetecilerin çalışma koşullarını düzenleyen 212 sayılı yasada, bu mesleği icra edenler de, tıpkı asker ya da polisler gibi yıprananlar arasında kabul ediliyordu.. Dolayısıyla da ayrıcalıklı bir sosyal güvenceye sahiplerdi.. Ayrıcalık dediğimiz mesele de çok büyütülecek bir mesele değil aslında.. Çalışılan gün sayısına gün sayısı ilave ediliyordu.. Dolayısıyla daha erken emekli olmaları sağlanıyordu. Bu hükümet döneminde gazetecilerin bu hakkı (her zaman savunduğum sosyal güvenlik reformuyla) alındı.. Şimdi sadece bir iki dakika düşünün. Cüneyt 90 günlük Suriye macerasında kaç gün çalışmış sayılmalı? Ya da Ceylanpınar’da halen görev yapan arkadaşlarımızın mesaisi günde kaç saat? Ve sırtlarında çelik yelek kafalarında miğferle yayına çıkan bu kardeşlerimiz ne kadar risk altında? Sadece bu örneklerden bile yola çıkarak yıpranma meselesini bir kez daha masaya getirirlerse fena olmayacak. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi