Necmettin Türünay

Necmettin Türünay

Gazze/Filistin spekülasyonları

Gazze/Filistin spekülasyonları

Gazze sorunu çoklarının sandığı gibi sırf kendinden ibaret değil. Yani Filistinlilerin çakar-almaz basit silâhlarla Telâviv’e; ya da İsrail’in Filistin’e karşı orantısız güç kullanması biçiminde bir çatışma değil. Yahut da bu mesele İsrail’in bir seçim yatırımı, Obama iktidarına veya Türkiye’ye, Mısır’a veya İran’a bir güç gösterisi olarak sınırlandırılamaz. Kuşkusuz bu yorumların çoğu doğru olmakla birlikte, burda eksik bırakılan bir yan bulunduğunu daima hatırda tutmak icabeder.


O da şudur:

İsrail, bölgeyi saran Arap Baharı rüzgârının kendini nasıl yalnız bıraktığını, konan sorunun Filistin sorununun hallini, yani İsrail’in işgal ettiği topraklardan geri çekilişini zaruri kılacağını ister istemez düşünüyor. Fakat o noktada İsrail, en az zayiatla bu işten sıyrılıp çıkmak da istiyor.

İkinci bir husus olarak, bizim yerli basında yeteri derecede yer bulmasa bile, Irak’ın fazla uzun sürmeyen bir gelecekte bölünebileceğinden söz ediliyor. Kuzey (Kürtler) ile Güney’in (Şiiler) birbirinden koptuğu bir Irak!.. Öyle bir durum karşısında, orta kuşakta yer alan Sünniler ne yapacak dersiniz? Bağımsız Sünni bir Arap devleti geliyor akla burda. Fakat sözünü ettiğimiz kaynaklar öyle demiyor. Tam tersine, Irak’ın Sünni Araplarıyla Ürdün’ün mevcut halkını birleştirecek yeni bir yapılanmadan söz ediyorlar.

Bu projenin Filistin meselesi ile ilgisi de işte burda başlıyor. Ürdün krallığı devrilecek (Bu da Ürdün rüzgârı veya baharı olacak) bu başarı Ürdün’deki Filistin’lilere kredi edilecek ve dolayısıyla İsrail’in işgali altındaki Filistin bölgeleri bu birlikteliğin içine dahil edilecek. Dahası güya İsrail’de bu projeye razı imiş veya razı edilecekmiş!.. Tabii İsrail buna ne dereceye kadar razı olur, o da ayrı bir mesele!.. Fakat burda önemli olan, asıl Gazze’nin durumu. Ana kütleden kopmuş bir Gazze, Filistin’le veya o geniş Sünni koridorla nasıl ilişkilendirilebilir?

İşte bize göre İsrail’in son saldırısı, geleceğe yönelik olarak, Gazze üzerinde kalıcı bir ipotek oluşturmaya dayalı!..

Bundan ayrı olarak İsrail’in Kıbrıs Rum yönetimi ile, Akdeniz üzerinde kurduğu dayanışmayı da hatırlamak gerekiyor. Akdeniz’in derinliklerine doğru, Münhasır Ekonomik Bölge’nin alabildiğine genişletilmesi!.. İşte burda kuzey-güney istikametinde dar bir koridor teşkil eden İsrail’in, Akdeniz’e bakan yüzünün genişliği bayağı önem kazanıyor.

Bir de buna gene kuzeyden güneye inen Gazze’yi eklerseniz, İsrail’e ait Münhasır Ekonomik Bölge’nin nasıl bir genişlik kazanacağını tahmin edebilirsiniz sanıyorum. Yani İsrail ileride, işgal altındaki Filistin topraklarından çekilmeye razı olsa bile, Gazze için bunu düşünmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bilmem İsrail’in, bu hesapları bilindiği için midir? Katar Emiri’nin, Tunus Dışişleri Bakanı’nın ve Mısır Başbakanı’nın Gazze’yi ziyaretleri her bakımdan önemli göründü bize. Ayrıca Arap Birliği Dışişleri Bakanları’nın Gazze ziyaretleri de her bakımdan önemli. Arap Birliği üyesi olmasa bile, Türk Dışişleri Bakanı Davudoğlu’nun bu heyete iştiraki de ayrıca kaydedilmelidir. Yani İsrail’in Gazze’ye yönelik kara harekâtı tehdidinde bulunduğu bir aşamada vuku bulan bu ziyaretleri bu bakımdan önemsemek gerekmektedir.

Tabii bunların yanı sıra, Kahire’de ve Ankara’da, Türkiye Başbakanı’nın estirdiği havayı da unutuyor değiliz. Fakat bize asıl anlamlı geleni Katar Emiri’nin, Gazze ziyaretlerinde baş çekmesi olmuştur. Nitekim Katar dediğimiz ülke, nihayetinde bir karakol Devlet değil midir? Daha açık söylemek gerekirse Katar, Amerika’nın askeri bir garnizonudur. Hal böyle olduğuna göre, Katar Emiri’nin Gazze ziyaretini nasıl izah etmek gerekir o zaman? Bu bir!.. İkincisi de Tayyip Bey’in yüksek volümlü, doğrudan ABD başkanını eleştiriye dayanan konuşmalarının Washington’da uyandırdığı yankı!.. Bayan Clinton’un geç de olsa Telaviv’i ziyaretini başka türlü nasıl izah edebiliriz?

Bunlara bir de kuşkusuz, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in Suudi Arabistan’a yaptığı ziyareti eklemek gerekir. Nitekim fazla uzun süreceğini sanmam, Necdet Özel’in yakında Mısır’a ziyaret etmesini de bekleyebiliriz.

Dolayısıyla şu günkü duruma göre Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve Katar, dörtlü bir kare oluşturmuş gözüküyor. Bu dörtlüye Suriye sorununun ardından Lübnan, Suriye ve Gazze’yi (Filistin) de eklemek gerekebilir. Böylece Akdeniz Bölgesi’nde, Kıta sahanlıkları ile birlikte, Münhasır Ekonomik Bölge alanlarının da vuzûhlu hale getirilmesi beklenir. Ne var ki günümüzde bir konunun hukukiliği fazla bir şey ifade etmeyebiliyor. Bunun yerinde bir kuvvetle de tahkimi icap ediyor. Onun için Ortadoğu’nun kara bölgeleri bir yana, Akdeniz’de Türk ve Mısır donanmalarının şimdiden duruma vaziyet eder hale gelmeleri beklenir.

Şunu kimse hatırdan çıkarmasın: Türkiye’nin istikbale dönük böyle tasavvurları hep vardı!.. Hatırlayın ki Mavi Marmara, Gazze’ye doğru yol alırken, aynı tarihte, Türkiye Genelkurmay Başkanı ile Başbakanlık Müsteşarı Kahire’de değil miydi? Kuşkusuz o proje yarım kaldı. Fakat dönüşte, 28 Şubatçıların başlattığı Konya askeri tatbikatlarından İsrail anında uzaklaştırıldı. Sırf bununla da yetinilmedi tabii ki!.. Bunun bir başka karşılığı daha oldu çünkü. O da Akdeniz’de (ABD, İsrail ve Türkiye)nin müştereken gerçekleştirdiği askerî/Deniz tatbikatlarından Türkiye’nin geri çekildiğini ilân etmesi!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Necmettin Türünay Arşivi