Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Sonradan ortaya çıkan herşey bid’at mıdır? (2)

Sonradan ortaya çıkan herşey bid’at mıdır? (2)

Resûl-i Ekrem (asm), bid’at mevzuunda nasıl bir yol takip edilmesi gerektiğini, “Din nâmına sonradan ortaya çıkarılan şeylerden sakının. Gerçekten [dini tahrip namına] sonradan ortaya çıkarılan herşey bid’attır ve her bid’at de sapıklıktır. Bu durumda sizin yapmanız gereken şey, benim sünnetime ve birer hidayet ve irşad rehberi olan halifelerimin sünnetlerine sarılmanızdır.” (Ebû Dâvud, Sünnet, 5) diye göstermiştir.
Dolayısıyla reddedilen bid’a, ibadetlerle ilgili hüküm ve meselelerdeki yeni icatlardır. Hayatını bid’atlerle mücadeleye ve Sünnet-i Seniyyeyi ihyâya vakfeden Bediüzzaman Said Nursî, “Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim.” (Mâide Sûresi: 3) âyetine dayanarak, “Kavâid-i Şeriat-ı Garrâ [Parlak Şeriatın kaideleri] ve desâtir-i Sünnet-i Seniyye [Sünnet-i Seniyye düsturları] tamam ve kemâlini bulduktan sonra, yeni icadlarla o düsturları beğenmemek veyahut—hâşâ ve kellâ—nâkıs görmek hissini veren bid’aları icad etmek dalâlettir, ateştir” der ve sünnetleri tasnif ederek hangi durumlarda bid’a olacağına işaret eder:
Sünnet-i Seniyyenin merâtibi (mertebeleri) var. Bir kısmı vâciptir (farz ibadetler), terk edilmez. O kısım, Şeriat-ı Garrâ’da tafsilâtıyla beyan edilmiş. Onlar muhkemattır, hiçbir cihette tebeddül etmez. Bir kısmı da nevâfil (nafileler) nevindendir. Nevâfil kısmı da iki kısımdır:
Bir kısmı, ibadete tâbi Sünnet-i Seniyye kısımlarıdır. Onlar dahi şeriat kitaplarında beyan edilmiş; onların tağyiri bid’attır. (ezan, kamet, sarık vs.)
Diğer kısmı, “âdâb” tabir ediliyor ki, Siyer-i Seniyye kitaplarında zikredilmiş. Onlara muhalefete bid’a denilmez; fakat âdâb-ı Nebevîye bir nevî muhalefettir ve onların nurundan ve o hakikî edepten istifade etmemektir.
Bu kısım ise, örf ve âdât, muamelât-ı fıtriyede Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın tevatürle malûm olan harekâtına ittibâ etmektir. Meselâ, söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taallûk eden çok Sünnet-i Seniyyeler var. Bu nevî sünnetlere “âdâb” tabir edilir. Fakat o âdâba ittibâ eden, âdâtını ibadete çevirir. O âdâbdan mühim bir feyiz alır. En küçük bir âdâbın mürââtı, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı tahattur ettiriyor, kalbe bir nur veriyor. (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 58.)
Şeâir-i İslâmiyeyi (İslâmın hükümlerini, sembollerini) değiştirmek ise, büyük bir bid’attır ve yukarıdaki hadis-i şerifin tehdidi çerçevesindedir. Yoksa, Peygamberimizin (asm) güzel âdetlerine ve ‘âdap’ denilen ve beşer olarak ortaya koyduğu fiil ve davranışları olan sünnetleri terk etmek, bid’at değil, Sünneti terk etmek ve sevabından, feyzinden, hikmetlerinden mahrum kalmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi