Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

İmralı ile görüşmeleri kimler sabote etmek istiyor?

İmralı ile görüşmeleri kimler sabote etmek istiyor?

Türkiye, son günlerde “git-gel”ler yaşıyor... Bir yanda “İmralı” ile görüşmeler, bir yanda bu görüşmelere “takoz” koyma çabaları...

İşin tuhaf tarafı;

“Takoz” koyma çabasında olanlar da, “hayatta yan yana gelmeleri mümkün olmayan” isimler... Siz, “Malatya Cumhuriyet Başsavcısı Muzaffer Sayın” ile Kandil’deki PKK elebaşı Murat Karayılan’ın ya da “BDP’li Şahinler”in yan yana gelebileceğine hiç ihtimal verir misiniz?..

Ama, geliyorlar işte...

Hakan Fidan’ın yıpratılması söz konusu olduğunda “şehit aileleri” ile Kandil’deki PKK elebaşları pekalâ bir araya gelebiliyor.

FİDAN’I JET’LE VURMAK!

Olayı biliyor olmalısınız...

“Oslo görüşmeleri” üzerinden Hakan Fidan’ı yıpratmak ve belki de “tutuklatmak” isteyen çevreler, “Başbakan engeli”yle karşılaşınca, bu defa, aynı Hakan Fidan’ı “Suriye’nin düşürdüğü jet”le vurmaya yeltendiler.

Suriye’nin düşürdüğü uçakta şehit olan pilotların aileleri, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan ayrılma biri olan Av. Mehmet Katar’a vekâlet verip, “dâvâ açmasını” istemişler!..

Av. Mehmet Katar da, Malatya Cumhuriyet Başsavcısı Muzaffer Sayın’a dilekçe verip, savcının “soruşturma” başlatmasını sağlamış!..

Ne var ki;

Savcıya verilen dilekçede, “Suriye’nin düşürdüğü Türk jetine alçaktan uçuş talimatını MİT’in verdiği” gibi absürd bir iddiada bulunulmuş...

Gelin de, kafayı yemeyin!..

Bu nasıl bir “avukat”tır, bu nasıl bir “mantık”tır ki; Hava Kuvvetleri’ne ait bir uçağa “MİT’in talimat verdiği” ileri sürülüyor... Savcı da, bu “safsata”yı ciddiye alıp, “Hakan Fidan’ın da ifadesini almaya” hazırlanıyor!

Siz olsanız demez misiniz;

“Oslo ile vuramadık,

Jet’le vuralım!”

Gerek “suç duyurusu”nun, gerek “soruşturma” açılmasının, tam da “MİT’in İmralı ile görüşmeler”de bulunduğu günlere denk gelmesi, sizce de “manidar” değil mi?..

Sizi bilmem ama, bana göre, “avukat”ın ve “savcı”nın bu girişimi, “süreci baltalama çabası”ndan başka bir anlama gelmez!..

KANDİL DE İSTEMİYOR

İşin tuhaf tarafı;

“PKK’ya silâh bıraktırmak” için yürütülen görüşmelerden “avukat” ve “savcı” kadar Kandil de rahatsız!..

Bu rahatsızlık da, PKK elebaşılarından Murat Karayılan’ın sözlerine şöyle yansımış:

“Silah bırakmaya niyetimiz yok!.. Görüşmeler tatmin edici değil!.. Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki pozisyonu değiştirilmelidir... Görüşmelerin başlamış olması, çözüm sürecinin başladığı anlamına gelmez!”

Bir başka PKK yöneticisi Duran Kalkan da demiş ki; “Askerî hamlelere devam kararı aldık!”

Bilmem hatırlar mısınız; 28 Ekim 2012 tarihli yazımda, böyle bir “ihtimal”e dikkat çekmiş ve demiştim ki;

“Bırakın ‘Apo’ya tecrit’in kaldırılmasını, Apo, ‘ev hapsi’ne alınsa bile ‘PKK’nın eylemlere son vermesi’ mümkün değildir!..

Kandil’deki Murat Karayılan ve Fehman Hüseyin gibi ‘terör baronları’, Apo’yu çoktan ‘yok’ saymışlar ve onun yokluğuna göre ‘kendi düzenlerini’ kurmuşlardır!..

Bu ‘yeni düzen’de Apo’ya da yer yoktur, bir başkasına da!..

Adamlar, ‘rant çarkı’nın başında ‘saltanat’ sürerlerken, bu saltanata bir başkasını hiç ‘ortak’ ederler mi?..

Mümkünatı yok!..

Dediğim gibi; Apo’nun ‘tecrit’ine son verilse, hatta ‘ev hapsi’ne alınsa ve Apo, kameraların karşısına geçip, var gücüyle bağırıp, dese ki;

‘PKK silahları bırakıp, asker ve polis katletmeyi durdursun!’

Kandil’deki PKK’lılar, bu ‘çağrı’ya uyarlar mı?..

Uyarlarsa, kafamı kırarım!..

Mümkün değil, uymazlar!..

Çünkü onlara, ‘Apo’nun kendisi’ değil, ‘Apo’nun ismi’ lâzım!.

Her türlü ‘eylem’ için ‘Apo’nun ismi’ lâzım ama, kesinlikle ‘Apo’nun kendisi’ değil!..

Daha ilerisini söyleyeyim;

Apo, şu günlerde ‘ölse’ var ya; Kandil’deki baronlar ‘bayram’ yapar... Çünkü Apo’nun ‘ölü’sü, ‘diri’sinden çok daha fazla prim yapar!..

Öyle ya;

Ölü bir Apo, Kandil’e karışamaz!..

Onlar için Apo, ‘iyi bir malzeme!’dir!..

Evet; ‘Etinden, sütünden, derisinden, tırnaklarından ve dışkısından’ faydalanılan iyi bir malzemedir!..”

Yine aynı görüşteyim...

“Devlet ve Apo” arasında sürdürülen görüşmelerden “mutabakat” çıksa ve Apo; “Bütün şartlar kabul... Artık silah bırakıyoruz!” dese, Kandil buna kesinlikle karşı çıkar ve bugünkü “düzen”in devam etmesini ister...

Hem de;

“Apo’ya rağmen” ister!..

“Kandil saltanatı”nın devam etmesi için, gerekirse Apo’yu da çiğnerler!..

Söyleyin, haksız mıyım?..

Murat Karayılan ve Duran Kalkan’ın açıklamaları onu gösteriyor ki; “Kandil, çözümden yana değil”dir!..

Apo “çözüm”e razı olsa da, “Kandil baronları”nın çözüm diye bir dertleri yoktur!..

YALÇIN AKDOĞAN DİYOR Kİ!

Başbakan Tayyip Erdoğan, PKK’nın bu “zihniyet”ini çok önceden tespit etmiş olmalı ki, şöyle demişti;

“Terörle mücadele, siyasetle müzakere!”

Şu anda bu “strateji” uygulanıyor.

Bir yandan PKK’ya en ağır darbeler vurulurken, bir yandan da hem BDP ile hem de “İmralı” ile müzakereler yürütülüyor...

BDP’li milletvekillerinin İmralı’ya gidip, Apo ile 5 saat görüşmelerine izin verilmesi, bir iyi niyet göstergesidir...

Peki, bunun “başarı” şansı nedir?..

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından Yalçın Akdoğan diyor ki;

“Temennimiz herkesin bu süreçte yapıcı rol oynaması... Bu noktada ana muhalefetin, muhalefetin nasıl tavır takınacağı da önemli.

BDP’nin de, mutlaka söylemini, üslubunu, dilini değiştirmesi gerekir... Bu süreç önemli bir süreç; zaman kazanmaya, oyalamaya dönük bir taktik hamle değil, doğrudan nihai çözüme dönük bir çaba... Eğer neticeye varırsa, hepimizin ortak bir sorunu çözülmüş olacak. Bu yüzden sağduyuyla, sabırla, teenniyle bu sürecin devam ettirilmesi gerekir.

Ne var ki; burada aceleci olmamak lazım. İç içe geçmiş sorunlar kümesi ve terör ciddi bir problem. Bunların bir günde, akşamdan sabaha çözülmesi gibi bir durum söz konusu değil. Dünyada bu sorunla baş etmiş ülkeler de uzun periyotlar içerisinde bu sorunu devre dışı bırakabilirler, burada iyi niyetli olmak lazım, ümitleri canlı tutmak lazım, ama çok fazla hayalperest olmamak da lazım, daha gerçekçi, realist olmak ve sabırla bu süreci devam ettirmek lazım.

Yaşanan süreci sabote eden bir takım eylemler ortaya çıkabilir... Terörle bu yüzden mücadelenin de devam etmesi gerekiyor, güvenlik tedbirlerinde herhangi bir aksama, sürecin dondurulması gibi bir durum söz konusu değil. PKK’nın bölgesel denklemden çıkmasını istemeyen bir takım dış güçler her zaman süreci sabote etmek isteyebilir, buna karşı uyanık olmak gerekir.”

PKK’YI KULLANANLAR!

Yalçın Akdoğan’ın da dikkat çektiği gibi, “PKK’yı kullanan” dış güçler, “süreci sabote etmek” isteyebilir!..

Çünkü PKK; “Kürt halkının haklarını savunan bir örgüt” olmaktan çoktan çıkmış, bir “taşeron”, bir “tetikçi” haline dönüşmüştür!..

Böyle bir PKK’yı da; hiçbir ülke “kontrol”den çıkarmak istemez!..

Sadece “dış ülkeler” değil, Türkiye’deki “derin odaklar” da PKK’nın silâh bırakmasını istemez!..

Oslo’yu ve Habur’u “sabote” edenler, “İmralı görüşmeleri”ni sabote etmek için de “provokatif eylemlere” başvurmaktan geri kalmayacaktır!..

İşte buna da hazırlıklı olunmalı ve her daim “uyanık” durulmalıdır!..

Görüyorsunuz ya;

“Oslo görüşmeleri” sebebiyle geçen yılın Şubat ayında “hedef”e oturtulan Hakan Fidan’ın, bu defa da “Suriye’nin düşürdüğü uçak” dolayısıyla “hedef” seçilmesi üzerine irdelediğimiz konu, nerelere geldi?..

Bu demektir ki;

MİT ve Hakan Fidan’ın girişimleri “doğru”dur ve bir “çözüm” ihtimali vardır...

Ama yine de “çözüm”e ulaşma çabaları devam ederken, “PKK ile mücadele”ye devam edilmelidir!..

“Dış ülkelere.”

Ve “derin odaklara” rağmen!..

Bu kan, artık durmalı!..



Sarıgül “iktidar” hayali kuruyor ama!..



Hani; “Leyleğin ömrü laklakla geçer” diye bir atasözümüz var ya, bana öyle geliyor ki Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün ömrü de “laklak”la geçecek!..

Habire konuşuyor... Habire yüksekten uçuyor ama, “icraat” yok!..

Malûm, bir zamanlar “partileşme” çabalarına girişmiş ve “Partiyi kurma dilekçesini vermeye gittiğim gün arkamda 50 bin kişi olmazsa, o partiyi kurmam... İlk seçimde iktidar olmazsam da o partiyi kapatırım” demişti!..

Sonunda, “Şişli Belediye Başkanlığı” ile yetinmeye devam etti... Yine kurtları depreşmiş olmalı ki, dün 22 yıl sonra ilk defa geldiği Meclis’te, Parlamento Muhabirleri Derneği’ni ziyaretinde demiş ki;

“Meclis’e muhalefet olarak değil, iktidar olarak gelmek isterim!”

Tabiî, “lâf”la “peynir gemisi” yürümüyor... İktidara gelmek için “risk” almak gerekiyor, “hırslı” olmak gerekiyor...

Hırslı olmazsan, risk de almazsan, iktidarı ancak rüyanda görür ve işte böyle konuşur durursun!..

Korkarım ki; Sarıgül de, leylekler gibi “laklak”la göçüp gidecek!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi