Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

Şeker gibi olur inşaallah

Şeker gibi olur inşaallah

Değerli okurlar

 
Geçtiğimiz hafta önemli bir gelişme yaşandı.
 
Başbakan Erdoğan, Başkentgaz’ın özelleştirme ihalesinin iptal edilebiceği sinyalini verdi.
 
Başkentgaz’ın özelleştirilmesiyle ilgili yazı ve haberlerimizi hatırlıyorsunuzdur.
Sürecin başından beri şöyle diyoruz:
 
“Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin başarısızlığının bedeli devlete ödetiliyor.”
“Para basan bu şirketin satılmak istenmesinin mantıklı bir izahı yok.”
 
Konu önemli, o yüzden yinelemek istiyorum: 
 
Malum,  Başkentgaz’ın şuan yüzde 80’i Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na, kalan yüzde 20’si Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait. 
 
Önceleri tamamı Büyükşehir’e aitti.
 
Ancak…
 
Büyükşehir, doğalgaz alt yapısı için Hazine garantili dış kredi almış, ödeyememişti.
Bu kredi Hazine’nin yani devletin sırtına yüklendi. 
 
Hazine, alacağını istiyor, Büyükşehir “para yok” diyordu.
 
Büyükşehir’in, halka peşin peşin sattığı doğalgazı temin ettiği BOTAŞ’a da yüklü miktarda borcu bulunuyordu. (Yaklaşık 700 milyon dolar.)
 
BOTAŞ, alacağını istiyor, Büyükşehir “para yok” diyordu.
 
Ve altından kalkılamayan metro inşaatları.
 
Törenle Devlet/Ulaştırma Bakanlığı’na devredildi tamamlanması için, tabi para gerekiyor. 
 
Bu sebeplerden Başkentgaz’ın yüzde 80’lik hissesi Özelliştirme İdaresi’ne geçti.
Şimdi ÖİB, bu yüzde 80’i satıyor.
 
Hazır satışa başlanmışken, Büyükşehir’in elinde kalan yüzde 20’lik hissenin de satılması kararlaştırıldı sonra.
 
Tamamı satışta şuan.
 
Geçtiğimiz hafta ihalesi yapıldı.
 
1.1 milyar dolarla en yüksek teklifi veren Torunlar Gıda’ya gitti Başkentgaz.
Şirketin gerçek değerinin 3 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor.
 
Nitekim sonradan iptal olan 2008’deki ihalede yüzde 80’i için 1.6 milyar dolarlık teklif gelmişti.
 
Şimdi yüzde 100’üne 1.1 milyar dolar.
 
Burada bir gariplik yok mu?
 
Başbakan’ın da içine sinmemiş olmalı ki, iptal edilebileceğini söyledi önceki gün.
 
Habervaktim.com olarak, başından bu yana takip ettiğimiz bu özelleştirmenin bütününe karşıyız.
Başkentgaz son derece karlı bir şirkettir.
Sırf  Büyükşehir’in borçları yüzünden bu şekilde yok pahasına satılması, Hükümet’in özelleştirme politikası üzerinde ciddi bir gölge oluşturur.
 
Çağrımız Sayın Başbakan’a;
Bu satış tümden iptal edilsin.
Başkentgaz Büyükşehir’in elinde kalsın.
Çünkü bu borç Başkentgaz’ın değil, Büyükşehir’in borcudur.
Başkentgaz zarar eden bir şirket de değildir.
Aksine para basıyor.
Borcundan ötürü Başkentgaz’ın satışa çıkarılması, Büyükşehir’e değil, Başkentlilere cezadır.
 
Özelleştirildikten sekiz yıl sonra doğalgaz satış fiyatındaki kamu kontrolünün tamamen ortadan kalkması sözkonusu. 
 
Başkentliler bütünüyle dağıtımcı firmanın tekel gücünden kaynaklanan fiyatlama politikalarıyla karşı karşıya kalacak, sonra.
 
Burada hesaba çekilmesi gereken Başkentgaz değil, Büyükşehir Belediyesi’dir.
Beklentimiz şudur ki;
 
Şeker fabrikalarının satışında olduğu gibi bu özelleştirmeden de vazgeçilsin.
 
Değerli okurlar,
 
Yazar Emine Şenlikoğlu ile yaptığımız röportajı kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Bugünden itibaren sizlerle.
 
Röportajın giriş bölümünde de dile getirdiğimiz gibi, ülkemizin en büyük sorunlarının başında geliyor “aydın ve yazar” sorunu. 
 
Bir kısım medya ve bazı STK’lar adeta, sadece milleti aşağılayan; inancını, değerlerini hor gören isimleri “aydın ve yazar” yerine koyuyor; alanın tamamen onların kontrolünde olmasını hedefliyor; buna hizmet ediyor tüm haber, yazı ve çizimlerinde… 
Onların gözünde Türkiye’nin en büyük yazarları Orhan Pamuk’tur, Elif Şafak’tır, Ahmet Altan’dır örneğin…  
 
Sürekli reklamları yapılır; halka “alıp okuyacaksın onun kitabını” diye dayatmalarda bulunulur adeta. 
 
“Yazar-aydın mühendisliği”nin halk üzerinde ne kadar etkili olduğu tartışılır.. 
Fakat İslami camianın aydınlarında baş gösteren kompleksin, bunun eseri olduğunda hiç şüphe yok. 
 
Bu noktada şu görüş ağırlık kazanıyor: “Karşı mahallenin değer vermediği Müslüman yazara bizimkiler de değer vermiyor.” 
 
Yazar Emine Şenlikoğlu’nun içinde bulunduğu durumun tam da bu olduğu düşüncesindeyim. 
 
İlk kitabının ardından 2.5 yıl cezaevine hapsedilmiş bir yazar olan Şenlikoğlu, giyim kuşamına kadar çizgisini hiç bozmadı. 
 
Aynı temelde 84 kitap daha üretti, binlerce konferansta birileri için hep “tehlikeli” olmuş konularda cesurca inandıklarını haykırdı. 
 
Aile dergisi olan Mektup’u 25 yıldır hiç aksatmadan çıkarıyor olması bile, Müslümanlar adına başlı başına büyük bir başarı. 
 
Fakat, “genç nesillerin imanını kurtarma” gayretinde hep yalnız kaldı Şenlikoğlu. “Kardeşlerim” dediği meslektaşlarından, medya organlarından bir kısmı hariç gerekli “değer”i hiçbir zaman göremedi. İri medya organları da, magazinsel tartışmalar çıkarmak için peşinde oldu hep. 
 
Tüm bunlara rağmen, Emine Şenlikoğlu’nun çok geniş bir okuyucusu kitlesi oluştu. Halk o “değer”i gösterdi. Bugün Emine Şenlikoğlu en çok okunan yazarlardan biri. 2012’de de Bağcılar Kültür Merkezi Kütüphanesi'nde en çok okunan yazar Emine Şenlikoğlu oldu.
 
Bu isimle bir röportaj gerçekleştirdik. 
 
Şuan nelerle meşgul olduğundan hedeflerine; cezaevi yıllarından en çok okunan yazar oluşuna; iri medya organlarının aydın anlayışından İslami camianın kompleksine; giyim kuşam konusundan aile hayatına kadar değişik pek çok konuda sorular yönelttiğimiz Şenlikoğlu, dikkat çeken açıklamalar yaptı, çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. 
Bugünden itibaren Habervaktim.com’da.
 
Kaçırmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi