Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Namazda okuduklarımızın farkında mıyız?

Namazda okuduklarımızın farkında mıyız?

On hafta boyunca, bu sütunda, namazlarımızda okumayı alışkanlık haline getirdiğimiz Kur’ân’ın son on kısa suresinin -Fîl suresinden Nâs suresine kadar- tefsirini, belli başlı tefsir kitaplarımızdan özetleyerek siz değerli okuyucularımla paylaştım. Merhum Ebû’l-A‘lâ el-Mevdudi’nin Tefhimü’l-Kur’ân’ı, şehid Seyyit Kutub’un Fî Zılâli’l-Kur’ân’ı, merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’ân Dili ile Kadı Beydavî Tefsiri ve son zamanlarda Osmanlıca aslından okumakta olduğum Tefsîr-i Mevâkıb’dan yararlanarak sunduğum ve son kısımlarına kısa yorumlar eklediğim son on yazı için dualarını ve takdirlerini ileten kardeşlerime şükranlarımı arzediyorum.

Ümmetin medâr-ı iftiharı olan müfessirlerimiz hakkında yersiz kanaatler beyan edenlerle, son on yazıda yer alan açıklamalar üzerinden kendilerini değil de hep başka Müslümanları yargılama kolaycılığına yönelen kardeşlerimize de, söylenenleri öncelikle kendi nefislerini muhatap kılarak tekrar okumalarını hatırlatmak istiyorum.

Hepimizin malûmudur ki, çocuklarımıza namaz öğretirken, Fatiha’dan sonra okunması gereken zammı sureler olarak, kısa olmaları ve kolay ezberlenebilmeleri bakımından daha çok Kur’ân’ın son on sureyi tercih ederiz. Bunda elbette garipsenecek bir durum yoktur. Zira Rabbimiz “(Namazda) Kur’ân’dan kolayınıza geleni okuyun” (Müzzemmil 73/20) buyurmuştur. Ancak, Fil suresi ile Nas suresi arasındaki bu on sureye “Namaz sureleri” adını vermek ve namazda sadece bu surelerin okunacağını sanmak, halk arasında yaygın ve yanlış bir kanaattir.

Çünkü Kur’ân’ın uzun, orta ve kısa herhangi bir suresi ya da birkaç kısa âyeti veya bir tek uzun âyeti Fatiha’dan sonra okunabilir. Bu on sureden başka sure ve âyetleri, ezberinde olanların okuması elbette güzel olur. Zira Rasûlüllah’ın (s) namazlarında hangi sure ve âyetleri okuduğu bilinmekte; sabah namazında Kâf ve Rûm, Tekvîr, Zilzâl, Felak ve Nâs, Mü’minûn (Cuma sabahları Secde ve İnsan) surelerini, öğle namazında bazen Secde, bazen de A’lâ ve Leyl ile Bürûc ve Târık surelerini, ikindi namazında öğle kıraetinin yarısı veya tamamı kadar, akşam namazında A‘râf, Tûr veya Mürselât, bazen Sâffât ve Duhân, A‘lâ ve Tîn, Felak ve Nâs sureleri ile kısa sureleri (akşam namazında devamlı kısa sureler okumak hoş görülmemiştir), yatsı namazında ise Tîn, Şems, A‘lâ, Leyl ve benzeri sureleri okuduğu; ayrıca sabah ve akşam namazlarının sünnetinde Kâfirûn ve İhlas surelerini veya çoğu kez birinci rekatta Bakara/136. ayeti, ikinci rekatta da Âl-i İmrân 64. ayeti ve devamını okuduğu rivayet edilmektedir. Efendimiz Kur’ân’dan başka sure ve ayetler de okumuştur. Şüphesiz “Kur’ân, Rabbimizin ziyafet sofrasıdır.” (Tirmizi) ve ondan kana kana yararlanmak gerekir.

Bu gerçeklere rağmen, Türkiye Müslümanlarının büyük çoğunluğunun namazlarında zammı sure olarak “Elemtere’den (Fil suresi) aşağısı”nı, hatta yaygın olarak da Kevser ve İhlas surelerini okuyor olmaları sebebiyle, on hafta boyunca bu surelerin anlamları ve kısa tefsirlerini sizlerle paylaştık.

Dua ve niyazımız odur ki: Mâûn suresinde Rabbimizin “veyl olsun” dediği “namazlarından (ve namazda okuduklarından) gafil kalan, gösterişçi” kullardan olmayız. Aksine, Kevser suresinde emir buyurulduğu üzere, “sadece Rabbimizin rızası için namaz kılıp kurban kesen (ibadet eden)” ve böylece Efendimize verilen en büyük nimet olan Kevser havuzu başında O’nunla (s) buluşan bahtiyar müminlerden oluruz. Yine arzumuz odur ki: kâfirlere karşı duruşumuzu belirleyen Kâfirûn suresinde emredildiği üzere, tüm sahte ilahları reddedip, “sizin dininiz (sisteminiz, hayat tarzınız) size, benim Din’im (olan İslâm) ise bana” dediğinin bilincinde olan müminler oluruz. Tebbet suresini okuyarak, çağın Ebû Leheb’lerinin İslâm’ı engellemek isteyen kirli ellerinin kuruması için, Fil suresini okuyarak da, çağın Ebrehe’lerinin Mescid-i Aksa başta olmak üzere Allah’ın evlerini tahrip etmeye yönelik sinsi plânlarının boşa çıkması için dua eden ümmet oluruz. İhlâs suresinde özlü biçimde belirtildiği üzere, Allah Teâlâ’nın Ehadiyetini (tekliğini), Samediyetini (ihtiyaçsız oluşunu), baba ve oğul olmadığı gibi, hiçbir şeyin de O’na denk olmadığını haykırarak Tevhid inancını asırların idrakine söyletmeye devam ederiz.

Kureyş suresinde buyurulduğu üzere “Yalnızca Beyt’in (Kâbe’nin) Rabbine kulluk ettiğimizi” itiraf ederiz; bizi aç bırakmayıp doyurduğu ve korkularımızdan emin kıldığı için. Allah’ın yardımı ile küçük ya da büyük bir başarı elde ettiğimizde, Nasr suresinin talimatına uyar; hemen Rabbimizi hamd ile tesbih eder, hata ve kusurlarımız için tevbe ve istiğfarda bulunuruz. Bu arada Muavvizeteyn’de (Felak ve Nâs’da) emredildiği üzere, her fırsatta her türlü şer odakların ve insan ve cin şeytanlarının vesvese ve ayartmalarından Rabbimize sığınırız…

Böylece namazın her rekatında Fatiha suresini okuyarak, Rabbimizle kulluk sözleşmemizi yeniler ve O’nun Sırat-ı Müstakim’inden ayrılmamış oluruz.

Tekrar hatırlatalım: Son on kısa surenin tefsir videolarını www.abdullahyildiz.org’da izleyebilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Abdullah Yıldız Arşivi