Hasan Aksay

Hasan Aksay

Zorluk ve imkanlarla artan sorumluluğumuz

Zorluk ve imkanlarla artan sorumluluğumuz

Çok verilenden çok istenir. Çok isteyenin, çok bedel ödemesi gerekir. İlkokul sualiyle, üniversite tahsili olmaz. Müslüman’ın meselelerinin büyüdüğü bir çağdayız. Nasibi büyütme imkanıdır, şükredelim. Zorlukta şükrün esası, sorumluluğu başkasına havale ile şikayet ve sızlanma batağında düşmeden, yalnız kendi varmış gibi iyiliğe sahiplenip, sabır, gayret ve fedakarlığı artırmaktır.  

Başkanla çoban arasındaki imkan farkının değeri, bu imkanı vesile yapabileceği hizmet ve iyiliklerdedir. Değer, imkan doğuran servet, makam ve saltanatta olsaydı, Hüsnü Mübarek’ler; Bin Ali’ler; Beşşar Esat’lar, hayatlarını vahşet kölesi Ebu Cehil’ler olarak değil de, Yunus’lar, Bilal-i Habeşiler, Hz. Ömer’ler gibi Hak yolundaki direnç, şahsiyet ve hizmetleriyle gönüllerde taht kurarlardı. Bu günlerden üç adım geriye gidince, Hitler’den, ayaklarından asılan Musolini’ye; Ada mahkumu Napolyon Bonapart’tan Firavunlara kadar, daha ne ibretler görüyoruz.
Müslüman’ı, İslam ahlakıyla güçlendirerek her kötülükten uzaklaştıran Allah, bir kere daha, bütün Müslümanları kardeş kılarak hem eşsiz bir saadete, hem güce ve hem de tüm mahlukat için adaletin, iyiliğin, barışın hakim kılınması; kötülüklerin önlenmesi gibi yüksek bir sorumluluğa layık kılmıştır. Bu nasiplerin gereği, şehadete kadar uzanan sabır ve gayretlerle, dünya nimetlerini aşan, Hakka, ölümsüzlüğe yöneliştir. Tarih gösteriyor ki İslam ahlakının yaşandığı asırlar, dünya cennet olmuş, saadet asırları doğurmuştur. Kudüs, tarih içinde sanki iki zıttın ibret sahnesidir. İslam hakimiyetinde, barış ve huzur diyarı olma ibreti; Siyonizm ve Haçlı dönemlerinde bütün bölgeyi kan gölüne çeviren bir vahşet sahnesi olma ibretidir.
Müslüman isek sorumlu biziz. Çünkü insanlığın barışı, kurtuluşu İslam’da. Gafil ne bilsin insanlığı, kardeşliği? Asıl çıkarın, gayrın derdini dert edinmekte olduğunu? Kur’an olmasa insan, dünya çıkarına mahkum kalırdı. Dünya çıkarı, rahat, zevk, gurur, şöhret, servet, makam ve mevkiden başka değer tanımaz ki söylesin? İnsan, insanlıktan yoksun kalınca, hayvandan daha vahşi daha aşağılık oluyor. Bu sömürü, bu saltanat savaşları neyin nesi? Sevgilisini doğrayıp, poşetleyip, çöp bidonuna atanlar, babasını arkasından vurup ölüsünü tekmeleyenler, İslam yaşanmadan nasıl haberdar olacak? Müslüman, bir yeşil yaprağı koparmama, kötü söz söylememe, bir karınca ezmeme sorumluluğunun sahibidir. Hac’da Umre’de, her an milyonlarca Müslüman, tüm insanlığın gözü önünde bunu yaşıyor.   
Çözüm Osmanlı da deniyor. Bu söz, doğru anlaşılırsa tamam. Fakat biz, zalimleri putlaştırma çağı nesliyiz. Kurtuluşu kendi insanlık ve ahlakımızla gayret ve fedakarlığımızdan, doğruların yardımcısı Allah’tan beklemekten ziyade, putlardan, kavgadan, düşmanlıktan bekleme ikliminde kaldık. “Tuz içinde kalan balık tuz olur”.
Çözüm, Osmanlı’yı, Osmanlı yapan imanında, İslam’da, İslam ahlakında, gayret, sabır ve fedakarlıktadır. Osmanlı, şükranla anılacak, kahramanlıklarla yazılmış bir tarihtir. İslam ahlakıyla inşa edilmiş bir insanlık ve medeniyet abidesidir. Saygı, teşekkür ve ibret gerektirir. Çözüm bekleyen sorunlar,  geçmişin değil, günümüzün sorunlarıdır. Günümüz sorunlarının çözümü için gereken geçmiş sorunların şekli değil; o sorunları çözen ruh ve insanlıktır. Asr-ı Saadetteki, Osmanlı’daki ruhtur. Ruhu, şekilde kaybedip taklide düşmek tehlikedir. Taklit, cansız beden hayranlığıdır, intihaldir, mezar taşı hırsızlığıdır, putçuluktur. Her dem tazeliğini koruyan, solmayan, pörsümeyen, Ömer’i Hz. Ömer; Osmanlıyı Osmanlı yapan İslam’dır, imandır. Her devrin ruhunu ifade eden ilahi nizam İslam’a, iman, amel, sabır, gayret, fedakarlık ve iyilikle sahiplenilir. Ruhundan ayrı ele alınan her şekil, ölü bedeni gibi çürür, kokar ve ona sarılanlar için de zarar verir. Eğer, Anadolu diyorsak, “Çarıklı Erkan-ı Harp” deniyorsak bu, İslam ile yoğrulduğu, hadiselere hikmetle, ferasetle bakma imkanı kazandığı, annesine babasına öf dememe ahlakına sahiplendiği; büyüğünü, küçüğünü tanıyan, İslam’ı bilip yaşayan; haya ve edep sahibi bir toplum kastedildiğinden dolayıdır. Yoksa?
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi