Bilal Şahan

Bilal Şahan

Leyleği Havada, Gündemi Kastamonu’da Gördüm

Leyleği Havada, Gündemi Kastamonu’da Gördüm

Bu bahar, leyleği havada görmüş olmalıyım ki kısa bir süre içerisinde ikibin beşyüz kilometre yol yapmışım. Bu kadar gezince gündemden de uzak kaldım.

Gündemi yakalamaya azmettim. O kaçıp ben yakalamaya çalışırken  “ne alaka?” diyeceğim bir hikaye aklıma geldi.

Dost olduğunuz, hayatınızın ortak noktalarının çokça olduğu birini yağmur yağarken ortada bırakır mısınız? Bırakmazsınız... Hikayedeki adamda öyle yapmış, yağmurlu bir günde arkadaşı ıslanmasın diye şemsiye vermiş.

Ne hikmetse, aradan geçen zaman sonrasında her bir araya gelişte “bak o yağmurlu günde sana şemsiye vermeseydim ıslanacaktın” diyormuş. Bu laf sokmalarının, yapılan iyiliğin başa kakılmasının sayısı üçü beşi geçmiş. Bir akşam havuz kenarında otururlarken yine aynı muhabbet olmuş. O gün, şemsiyeyi alan kişi, arkadaşlarının şaşkın bakışları içinde küçük bir hareketle kendini havuza atıvermiş. Havuzdan çıkıp “ Bak! O gün şemsiye vermeseydin ben böyle ıslanacaktım” diyerek son noktayı koymuş.

***

Ilgaz’ı aşıp Kastamonu’ya yaklaştığımızda yolun solundaki Şehit Şerife Bacı Tabiat Parkı’nı görünce şaşırdım. Hemen rehberimize sordum. Milli mücadele   sırasında hayatını kaybeden kadınlarımızdan biriymiş.

İşte Şerife Bacı’nın hikayesi : “1921 yılında deniz yoluyla İnebolu'ya gelen cephanelerin, karadan cephede savaşan askerlere ulaştırılması gerekiyordu. Bu görevi çevredeki yaşlı erkekler ve kadınlarımız üstlenmişti. 1921 yılının Şubat ayında, soğuk,tipili bir günde erkenden İnebolu'da cephaneler arabalara yüklendi ve yola çıkarıldı.Kağnı kafilesinin sonunda,sırtına sardığı çocuğu ile Şerife Bacı da bu sefere çıkmıştı. Seydiler'in Satı Köyü'nden olan Şerife Bacı kafileyi izliyor,onlarla beraber cephaneyi bir an önce varacağı yere ulaştırmaya gayret ediyordu.Hava iyice kararmıştı.Kar biraz fazlalaştı, tipiye dönüştü.Şerife Bacı kağnıdaki cephaneyi çocuğunun yorganı ile iyice örttü. Çocuğunu mermi sandıkları arasına gizleyerek üzerini kapattı. Tipi o kadar fazlalaşmıştı ki, ilerleyemez oldular. Durmak ölümdü. Cephede askerler cephane bekliyorlardı. Şerife Bacı elinin, ayağının uyuşmaya başladığını hissediyordu. Durmadan ilerlemeye çalışıyordu. Kastamonu Kışlası önüne vardığında donmuştu.Sabaha karşı Kastamonu'nun kapısı sayılan kışlada, kule nöbetçileri, alaca beyaz karanlıkta belli belirsiz bir kağnı gördüler. Kimdi bu gelen ve ne zaman kara saplanmıştı? Hemen haberdar edilen Osman Bey, Devrekanili Cemil ve Beşiktaşlı Rıfat Çavuşları gönderdi. Kağnının yanına ulaşan Cemil ve Rıfat Çavuş dehşetle ürperdiler. Kağnının arkasında bir kadın vardı. Genç bir kadın. Cephanenin üstüne örttüğü yorganı kucaklamak ister gibiydi. Ama çoktan donmuş kaskatı kesilmişti. 
Kucaklayıp karlar üzerine yatırdılar. Bu sırada bir ses,bir hırıltı. Kulaklarına inanamadılar. Ses ve hırıltı yorganın altından geliyordu. Hemen yorganı kaldırdılar. Bir kundak bebeğiydi oradaki. Bebeği ve kadını kışlaya götürdüler. Genç kadının hüviyeti tesbit edilerek köyü olan Seydiler'e gönderilerek burada toprağa verildi.

Şerife Bacı’nın o gün hayatta kalan kızının izi Eskişehir’de bulunmuş ancak kendisine ulaşılamamış.

***

Ben şimdiye kadar Milli mücadelenin isimli, isimsiz kahramanlarının evlatlarının, torunlarının sağda solda “ Biz olmasaydık…” şeklinde konuştuklarını duymadım ve okumadım.

Ve ayrıca, benim bildiğim kadarıyla, Milli Mücadele’nin kadın kahramanları eşlerinin tek hanımıydı.

Hala gündemi yakalamak için koşturuyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bilal Şahan Arşivi

Tohum

18 Eylül 2014 Perşembe 13:33