Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Nasıl düşünür, nasıl kanaat sahibi oluruz?

Nasıl düşünür, nasıl kanaat sahibi oluruz?

Psikoloji düşünmeyi; “Hâdise ve nesne/eşya yerine onların alem/sembollerini kullanarak ve meselelere çâre aramak için yapılan zihnî faaliyet; olaylar ve nesneler, varlıklar arasında bağ kurma; müşahhastan mücerrede (somuttan soyuta) geçmek” şeklinde tanımlar.

Davranış, fiil ve hareketlerimizin rûhî-psiko-fizyolojik temeli şudur: Fiillerimiz kalbin, hissin meyillerinden çıkar. O temayülât ruhun hassasiyetinden ve ihtiyaçlarından gelir. Rûh ise, imân nûru ile harekete gelir.1 Buna göre; bedenimizi rûhumuz; rûh ve duygularımızı düşüncelerimiz; düşüncelerimizi de imânımız yönlendirir, şekillendirir, besler. Nasıl düşünürsek öyle oluruz. Nasıl inanırsak öyle yaşarız. İyi ve güzel, sıhhatli, becerikli olmayı arzularsak; Allah’ın izniyle buna nail oluruz. Aksini düşünürsek; düşündüğümüz gibi oluruz.

Dolayısıyla hayatımızı imânımıza göre dizayn eder; yaşantımızı duygularımıza göre ayarlarız. Bedenimizi çalıştıran rûhumuz, mâneviyatımızdır da diyebiliriz. “Her şey düşüncede başlar” tesbiti buna işaret ediyor olsa gerek. Dünyanın hiçbir gücü; hiç kimseye inanmadığı şeyi bilerek, severek ve kabul ettirerek yaptıramaz!
Davranış ve kanaatlerimizin kaynağını maddelere dökersek şöyle bir tablo ile karşılaşırız:
* Kâinatı, nesneleri, objeleri, hâdiseleri duyular vasıtasıyla algılar, duygularla yoğurarak çeşitli “bilgiler” elde ederiz.

* Sonra bilgilerimizi tefekkürle besler, sular; zihnin kademelerindeki teknelerde hamur gibi yoğurur, sentez yapar ve şekillendirerek “düşünce”lerimizi oluştururuz.
* Ardından bunları da geliştirerek “kanaat”lerimiz teşekkül eder.
* Kanaatlerimizi, bilgi-akıl, kalb, vicdan kapasitemize göre ölçer, biçer, tahlil eder ve “inanç”larımızı oluştururuz.

* Böylece imân duyulardan duygulara, oradan his ve lâtifelere, “tahayyül, tasavvur, taakkul, iz’an, iltizam”dan geçerek en nihayet bir senteze, ondan da kesin bilgiye ulaştığında “itikad” hâline gelir.

İstidadlarımızı geliştirmek, kabiliyetlerimizi ortaya çıkarmak, yaratılış sırrını çözmek, çalışmak, üretmek gibi fiiller düşünce ve irâdemizin sonucudur. İrâde de karakterimizin mahsûlüdür. Karakter ile irâde de istidadlarımızın neticesidir. İstidad ve kabiliyetlerimizi inkişâf ettiren de imânımızdır.

Dipnot: 1- Hutbe-i Şâmiye, s. 82.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi