Ersoy Dede

Ersoy Dede

Demirel faktörü

Demirel faktörü

28 Şubat Brifingi konuşma dökümleri çıktı ortaya biliyorsunuz.. Hükümeti devirme planlarına kimlerin ortak olduğunu ortaya koyması bakımından ibretlik belgedir. Ve bu belgenin çıkmasıyla birilerinin artık şunu daha iyi anlaması gerekir; “hiçbir şey sonsuza dek gizli kalmaz”..

HANGİ DARBENİN MAĞDURU?

Yıllarca bize kendini darbelerin mağduru diye yutturmuş bir isim va biliyorsunuz.. Süleyman Demirel.. 27 Mayıs kanlı darbesi ile egemen güçlerle el ele vererek 50 sene ülkeyi yönetmiş bir isim, hangi darbenin mağduru olmuş ben bilemedim.. Daha eskileri bir kenara bırakacak olursak, 28 Şubat için hep ne derdi Demirel? “Darbe yapacaklardı ben önledim” değil mi? Savunması buydu.. En son TBMM’de kurulan komisyona da aynını söyledi.. Oysa dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı’ya ne demiş? “1982 Anayasası’nın en kötü tarafı, Cumhurbaşkanı’na TBMM’yi feshetme yetkisi vermemiş olmasıdır”... Bakınız dikkat buyurun, hükümeti feshetme, Başbakan’dan görevi geri alma falan demiyor.. Ne diyor; “TBMM’yi feshetme” Onun ikinci adımı da bal gibi, kapısına kilit vurmaktır. Savaşlarda bile kapatmadığımız millet iradesinin en yüce tecelligahını feshetmekten söz ediyor.. Siz de diyorsunuz ki; “bu adam Menderes’in işaret ettiği o adamdır”.. Bırakın Allah aşkına.. Kameralar önünde başka kapalı kapılar arkasında başka söylüyor.. Tek bir örnek yeterli.. Darbeleri araştırma Komisyonu’na, 12 Mart Muhtırası için ne dedi?  “Parlamentoyu açık tutmak gerekiyordu. Benim için önemli olan oydu, bunu başardık”. 28 Şubat için de bu anlama çıkabilecek sözler söylemedi mi pek çok kez? O zaman Karadayı ile görüşme sırasında yakındığınız “yetkim yok ki” serzenişi ne oluyor?.

“BEN ORALARI HALLETİM”

Brifinge geri dönecek olursak.. Demirel ne diyor Karadayı’ya? “Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri bu tür tehditler (irtica) olmuştur. Önemli olan Türkiye’yi idare edilemez duruma getirmemektir. Devletin alacağı tedbirlerle bu tehdit tesirsiz hale getirilebilir. Alınması gereken pratik tedbirler var. Bunları alarak mani olabiliriz. MİT, TRT, üniversiteler gibi kurumlarda tahribat yaptırmayız. Üniversiteler tasarısını hazırlayanlara haber gönderdim. Çıkaramazsınız dedim. Bazı üniversitelere sızmış öğretim üyeleri var. Ancak rektör seviyesinde temizledim. Birçok tayin geliyor. Hemen geri çeviriyorum. Bir daha önüme getirmiyorlar..” Şimdi bu sözler rektör atamalarını, aynı YÖK Başkanı’nın ikinci kez görevde kalmasını, “benim için Atatürk İlkeleri Hipokrat’tan önce gelir” diyen Tıp Fakültesi Dekanlarını falan anlaşılır hale getirmiyor mu? Üniversitelerde yapılan eziyetin ve yaşanan mağduriyetin, bizzat Demirel eliyle yapıldığının ikrarıdır bu sözler. MİT, TRT ve Üniversiteler.. Kalelere bak. TRT’ye, bir alim, bir arif çıkıp da; “başörtüsü dininizin gereğidir” der diye yaşanan şu paniğe pak. MİT’te bir Anadolu çocuğu, “ya hu ben bu adamı sırf sakalından dolayı neden rapor ediyorum ki?” şeklinde sorgular belki diye aklınız gitmiş.. Asker mi yapmış bütün bunları? Karadayı diyor ki Demirel’e; “Fatih’te insanlar kısa kollu dolaşamıyor”.. O aşmış haddini soruyor.. Peki “sivil” Demirel neden demiyor ki; “sana ne kardeşim. Fatih’in Belediye Başkanı var, kaymakamı var, İstanbul’un kent idareciler var, milletvekilleri var, Başbakan var. Sana ne?!”... Demem o ki, bugün bir 28 Şubat iddianamesi var ortada. Sadece askerlerden müteşekkil. Bugünkü hakim kanaat, askerler bu darbede sivillerin üstlendiği rolün onda birini bile üstlenmemiş gibi görünüyor. Sermaye, medya, sivil bürokrasi ve kendisini “sivil” diye yutturan politikacılar dururken sadece askerlerin bu davada yargılanması çok da adaletli görünmüyor.. İkinci bir iddaname hazırlanacak deniyor.. Bakalım göreceğiz. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi