Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Gezideydim!

Gezideydim!

Okuyucularımın pek de hayra alâmet olmayan o öfke dolu sorusunu duyar gibiyim...
Şu anda ve bundan sonra buradayım!

Ama asıl merak edilen bu değil elbette! “Gezi kalkışması” sırasında nerede olduğum...
Gezideydim aziz okuyucularım! Yani seyahatte! Bir haftalık bir yolculuk... Çiçekler, böcekler, dağlar, tepeler, ovalar, yaylalar, çaylar ırmaklar filan. Gazetesiz, televizyonsuz, internetsiz bir dünya emin olun hayâl değil!

Kafam rahat! Tabiatın kucağında, dedikodunun uzağında bir hafta!
Ama bir hafta! Daha fazlası zor!
Döndük ki ne dönüş!

Ortalık alan talan... At izi it izine karışmış. Meydanlar gaz kokuyor! Sokaklarda 28 Şubatı andıran tencere tava gürültüleri. Evlerde lambaya püf deme eylemleri... Tamam bir yolculuk yaptık ama, geriye doğru değil! Türkiye neredeyse 20 yıl öncesine dönmüş. Bir an tereddüt etmedim değil. Ashab-ı Kehf kıssasının içinden geçmişim gibi...
Gittik geziye, döndük “Gezi”ye!

Ne olacak şimdi? Türkiye bir berzahtan geçiyor. 35 yıllık terör sona eriyor. Bu sadece Türkiye’nin iradesi değil. Dünya patronlarının da buyruğu. Tamam, terörden kurtulmak iyi. Vatandaşlarımız kardeşçe yaşasınlar, nimetleri paylaşmak için çalışsınlar çabalasınlar. Böylece dünyanın enerji kaynaklarının düğüm noktası meşhur Mezopotamya çatışmadan uzak kalsın.

Eyvallah!
Ya sonra?
Türkiye de çok oldu hani!

Uzun süren ve sinirlerimizi tahrib eden teröre rağmen vatandaşlar arasında çatışma çıkmadı. Türk-Kürt kardeşçe yaşadı. Ekonomi gelişti, milli gelir arttı. İstihdam yeterli olmasa da genişledi. Göstergeler iyi...

Türkiye’nin iyiliği batının bin yıllık kâbusu...Türkiye gerçekten iyi olursa, bölge rahatlar. Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu üzerinde barış rüzgârları eser.
Oysa savaş dünya sisteminin vazgeçilmezidir. Bir yerde barış sağlanmışsa, başka bir yerde yeni savaşlar çıkmalıdır.

Türkiye bir cephede rahatladıysa, başka bir yönden sıkıştırılmalıdır. Yeni çatışma alanı şehirler! Dağda olup biten uzağımızda idi. Şehirde ise kucağımızda! Sokaklar, caddeler her ne amaçla yola çıkılırsa çıkılsın, çapulcuların hakim olduğu yerler haline geliyor. Bir toplumun birlikte yaşama iradesi, kanunlar, örf ve âdetler... Bütün bunlar hiçe sayılıyor. Hepimizin parasıyla alınan otobüsler yakılıyor, duraklar parçalanıyor, kaldırımlar sökülüyor...

Şehre döndüm ki, savaş sonrası!
1970’lerden bu yana çok öğrenci, gençlik, eylemi gördüm. Çatışmaların içinde kaldım. Sağının solunun edebinin bu kadar düştüğünü görmedim. Bu kadar hayasızlığın, ahlâksızlığın nasıl revaç bulduğunu anlayamadım.
Küfürlerin en alenisi... Annelere, eşlere uzananı...

Utanmak kelimesi yetersiz kalır. Bunlar bu duvarlara nasıl yazıldı? Çevrecilik eğer bir duyarlıksa, ağaca ota duyarlıktan da öte bir aziz insan var. İnsanı hiçe sayan, onun bedenini veya ruhunu ayaklar altına alan bir yaklaşım böyle bir eylemde asla yer bulamamalı.

Küfürlerin, hakaretlerin bini bir para. Ne çevreciliği, ne fikri, ne zikri! Bu en müptezel zorbalık. Çoluk çocuk, dilinde küfürden başka söz olmayan bir güruh...
Şehri korumak, onun maddi varlığını korumak yanında sokakların, caddelerin meydanların nezahetini korumak aynı zamanda.

Hazırlıklı olmalıyız: Şehirlerimiz edepsizliğin, hayasızlığın, ahlaksızlığın gösteri alanı yapılabilir. Böyle gösterilerde hatta, güzel ahlâkı esas alan dine mensubiyet iddiasında olanlar da bulunabilir. Onlara söyleyeceğimiz şu: Arkadaşını, yoldaşını söyle kim olduğunu söyleyeyim!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi