Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Sırala “kurs yalanları”nı... Gizle “arazi talanları

Sırala “kurs yalanları”nı... Gizle “arazi talanları

Taktik malûm... Bir "sirk"te veya "bayram yeri"nde, eğer "aaa, cambaza bak" derseniz, dikkatler "cambaz"a yönelir... Tabiî, "hırsız"ın amacı da budur!.. öyle ya; bütün "dikkat"ler cambaza yöneldiğinde, "cambaza bakanların ceplerini boşaltmak" kolay olur... Türkiye'de, özellikle de "kartel medyası"nın yaptığı veya yapmaya çalıştığı budur... "Cambaza bak" deyip, insanların "cambaza odaklanması"nı sağlarlarken, öte yandan, bilerek veya bilmeyerek "halkın soyulması"na, ya da "ülke topraklarının talan edilmesi"ne zemin hazırlamaktadırlar!..
Bu taktiğin bir başka uygulama şekli de şudur: İnsanların gözünün önüne bir "kibrit çöpü" dayarsanız, o insanlar, kibrit çöpünün arkasındaki "orman"ı göremezler!..
"Kartel medyası"nın yaptığı da budur... İnsanların gözlerinin önüne "kibrit çöpü"nü dayıyorlar ki; "koskoca orman"ı göremesinler!..

öĞRENCİ YURDUNA YARGISIZ İNFAZ!
Herhalde sizlerin de dikkatini çekiyor olmalıdır... "Ergenekoncu kartel medyası" tabirini, her gün biraz daha hak eden gazeteler, son günlerde Konya'nın Hadim ilçesine bağlı Balcılar beldesindeki "patlama"yla yatıp, patlamayla kalkıyor!..
Hani, ellerinden gelse, "yurt yöneticileri"ni bir kaşık suda boğacaklar... "AK Parti milletvekilleri"ne "mahalle baskısı" uygulayıp, onları "Kur'an kursları aleyhinde" konuşturmaya zorluyorlar!..
Konuşsunlar ki; "yurt yöneticileri aleyhinde" kamuoyu oluşsun!.. Kamuoyu oluşsun ki; yurt yöneticileri "kaçak(!) Kur'an kursu açmaktan" değil de, "18 kişinin ölümüne sebebiyet vermekten" yargılansınlar!..
öyle ya;
"Kaçak(!) Kur'an kursu" açmanın cezası daha az!.. "ölüme sebebiyet verme"nin cezası ise daha çok!..
Hesapları şu:
Yöneticiler, "ölüme sebebiyet vermek"ten yargılansınlar ve "daha çok ceza" alsınlar ki, bu ceza "Kaçak(!) Kur'an kursu açmayı" düşünen daha başkalarının da gözünü korkutsun!..
Dedim ya;
İnsanların dikkatini "bir tek nokta"ya kilitlersen, o insanların "başka ayrıntıları görmesi"ni engellersin!..
çünkü, "tek nokta"ya kilitlenen insanlar; aynı daire etrafında dönüp duran "dolap beygiri"nden farksızdır!.. Dolap beygirleri de; su çıkarmak için kuyunun etrafında dönüp dururlar!..
"Ergenekoncu kartel medyası"nın milletimiz için lâyık gördüğü fonksiyon, "dolap beygirliği"dir!..
Yani, aynı dairede dön, dur!..
Ki, "daire dışı"na çıkıp da "gerçek"leri görmeye başlama!..

VALF VE SENSöR NİYE TAKILMADI?
Ne demiştik?..
Kartel medyası; yurt yöneticilerinin "ölüme sebebiyet vermekten" yargılanmasını istiyordu, değil mi?..
Peki, "ölüme sebebiyet" veren olay nedir?.. Yani, o bina, durduğu yerde mi çökmüştür?.. 17 minik öğrenci ve 1 eğitmen, çöken binanın enkazı altında kalarak mı can vermiştir?..
Elbette hayır!..
Bina "patlama"dan dolayı çökmüş, 18 insan da "bu yüzden" ölmüştür!..
Peki, "patlama"ya yol açan olay nedir?
Elbette, "gaz kaçağı"dır!..
"Gaz kaçağı"na ve dolayısıyla "patlama"ya yol açan "dökme gaz tesisatı"nı o binaya kuran kimdir?..
"İpragaz firması!"
Peki, bu kurulum esnasında; kaçağı haber veren "sensör"ler ve kaçak olduğunda otomatikman devreye girip gazı kesen "Valf cihazı" takılmış mıdır?..
Hayır!.. Evet, hayır; çünkü günlerdir davul çalıp, "tellâl" gibi bağırmamıza rağmen, İpragaz'dan yapılan açıklamada; "sensör" ve "Valf" cihazı takıldığına dair bir savunma gelmemiştir!..
Buna rağmen, "Ergenekoncu kartel medyası" hâlâ "yurt yöneticileri"ne "yargısız infaz" peşindedir!..
Oysa, cümle âlem biliyor ki;
Patlayan, "Kur'an" veya "Kurs" değil!..
Orada, "bina" patladı, bina!..
Bunun sorumlusu da, "İpragaz" firmasıdır!..
Ne yani;
O binada, "Kur'an kursu" değil de; "Fen, Matematik, Cumhuriyet Tarihi, Bale, Yüzme, Yabancı Dil" kursu veriliyor olsaydı, "patlama" olmayacak mıydı?..
Oradaki öğrencileri, "Kur'an eğitimi" değil de, meselâ "Bale veya müzik eğitimi" alıyor olsalardı, "Ergenekoncu kartel medyası"nın tavrı, yine aynı mı olacaktı acaba?!?..
Yine diyecekler miydi;
"Kaçak olarak Bale ve Yüzme kursu veren yöneticiler, ölüme sebebiyet vermekten yargılansınlar!.. Bu tür kurslar da derhal yasaklansın!.."
Evet, diyecekler miydi?..

KöPüK FACİASINDAN N'AABER?
Ya da, şöyle soralım:
"Benzeri bir olayda, böylesine gözleri dönmüşcesine saldırdılar mı?"
Hayır!..
Hele hatırlayın... Son günlerde, Konya'daki yurt yöneticilerine karşı tam bir "linç kampanyası" sürdüren Hürriyet gazetesi, 24 Temmuz 2008 tarihli manşetinde Antalya'da yaşanan "lüks otelde köpük faciası"nı şöyle duyuruyordu:
"Antalya kent merkezine 20 kilometre uzaklıktaki Lara-Kundu Turizm Bölgesi'nde bulunan 5 yıldızlı "Venezia Palace Deluxe Resort Hotel"de önceki gece helikopter pistinde köpük partisi düzenlendi.
Saat 00.30'da seyyar tezgâh üzerine konulan köpük makinesi çalışırken yere düşerek suyla temas etti ve elektrik kaçağı meydana geldi. Bu sırada akıma kapılan animasyon görevlisi Fikret Şakacı (20) ile İsrailli 2 kardeş Nır Hakim (18) ve Shay Hakim (14) yaşamını yitirdi.
Köpük püskürtme makinesinin sorumlusu Tuncay Duran (31) ile Kazakistanlı Lanin Gorgi (21) ağır yaralandı. Yaralılar Antalya'daki özel Anadolu Hastanesi'nde tedaviye alındı. 2 yaralının sağlık durumunun iyi olduğu açıklandı."
Evet, "köpük faciası" böyle yer alıyordu Hürriyet'in manşetinde... Ama, öyle bir haber veriş tarzıydı ki, "yaz yağmuru" gibi, gelip-geçici!
Facia, "köpük partisi"nden kaynaklandığı ve bu da "laikçi yaşam biçimi"ni ilgilendirdiği için olsa gerek, olayı verdiler, geçtiler!..
Hiç demediler ki;
"Köpük partisi düzenlemek yasaklansın!.. Köpük partisi düzenleyen oteller kapatılsın... Otel yöneticileri, ölüme sebebiyet vermekten yargılansın!"
Evet, "laikçi yaşam biçimine halel gelmesin" diye, bunları hiç söylemediler!..
Ama, "İslâmî yaşam biçimi" sözkonusu olduğunda, vur abalıya!..

GöZLERİ KöR EDEN DüŞMANLIK!
Mes'ele, "Din'e ve dindara saldırıyor" olmaları değil... Olabilir... Adamlar, "İslâm'a ve Müslüman'a düşman" kesilebilir!..
Bunu anlayışla karşılarım.
Ama, bu "düşmanlık"tan dolayı gözleri "kör" olacak ve ülkedeki "gasp"ları, "talan"ları, "yolsuzluk" ve "soysuzluk"ları görmeyecekler ve bunu millete de göstermeyeceklerse, işte buna anlayış gösteremem!..
Ama, maalesef;
Olan budur... Yapılan budur!..
"Ergenekoncu kartel medyası"nın uyguladığı taktik, "cambaza bak" taktiğidir!..
"Kur'an kursuna bak, talanı görme!"
Tıpkı, Konya/Hadim'deki "Kur'an kursu"na kilitlenip, Büyükçekmece'deki "arazi talanı"nı görmedikleri, millete de göstermedikleri gibi!..
1. sayfamızdaki habere lütfen dikkat...
Haberde, deniliyor ki;
"Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan bir raporda, Büyükçekmece'deki arazi yolsuzluğuna orgeneral rütbesinde askerlerin, vali, hakim, savcı ve emniyet görevlilerinin de karıştığı belirtiliyor.
önemli iddiaların yer aldığı raporda, Yakuplu Limanı'na taşımacılık kooperatifi başkanı olarak jandarma tarafından getirilen kişinin uyuşturucu işinde kullanıldığı kaydediliyor.
Raporda, yolsuzluklara adı karışan isimler arasında Süleyman Demirel'in yakınları, Emekli Orgeneral çevik Bir, Emekli Orgeneral Teoman Koman, Ahmet özal, dönemin İstanbul Valisi Erol çakır da yer alıyor.
Yolsuzlukla ilgili soruşturma yapan emniyet personelinin ise dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın talimatıyla hem de gece saat 24.00'de görevden alındığı belirtiliyor.
Ergenekon tutuklusu Behiç Gürcihan'ın evinde ele geçirilen rapor, Büyükçekmece'deki arazi yolsuzluğunu soruşturan Jandarma Binbaşı Zeki Bingöl imzasını taşıyor. "Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Mehmet Tiftikçi'nin talimatı gereği hazırlanan faaliyet sonuç raporudur" başlığını taşıyan ve 01 Haziran 2004 tarihinde hazırlanan rapor, 38 maddeden oluşuyor.
Raporda yer verilen çarpıcı iddialar ise şöyle;
- Yakuplu Limanı'nda taşımacılık kooperatifi başkanı Mehmet Kahraman, jandarma bölge komutanlığı tarafından Diyarbakır'dan getirildi ve uyuşturucu işinde kullanılıyor.
- Arazi yolsuzluğunda Ahmet özal menfaat temin ettiği tespit edildi.
- Alkent 2000 villalarında 280 adet villa milli savunma arazisine inşa edilmiştir.
- Orgeneral Teoman Koman, Yakuplu'da kaçak inşaat yaptırmaktadır.
- Aygaz dolum tesisinin arazisi Milli Savunma Bakanlığı'ndan devrinde Orgeneral İsmail Hakkı Akansel menfaat temin etti.
- Orgeneral çevik Bir, Tepekent villa inşaatının perde arkasında olmakla beraber 560 dönüm hazine arazisi gasp edildi. Mahkeme kararı olmasına rağmen talan devam ediyor.
- Vali Erol çakır'ın usûlsüz ihalesi ve kendi vali yardımcılarına cinsel tacizde bulunduğu tespit edildi.
- İl Jandarma Komutanı, bir generalin huzurunda ve savcının yüzüne karşı soruşturmada görev alan binbaşıyı vuracağını ifade edecek cesareti göstermesi kabul edilebilir tehdit sınırlarını zorluyor.
- Süleyman Demirel'in akrabalarının arazi yolsuzluğunda menfaat temin ettikleri tespit edildi.
- Yolsuzluğa adı karışanların isim ve makamları işlem yapacak kolluk ve adliye mensuplarını son derece korkutmaktadır. Hatta bu isimlerin zabıtlara geçirilmesi bir yana telaffuz edilmesinden dahi kaçınılıyor."

ARALARINDA İŞBİRLİĞİ Mİ VAR?
Görüyor musunuz "büyük talan"ı?..
İddianamedeki suçlamalar "korkunç" ve "dehşet verici" boyutlarda!..
Ama, "Ergenekoncu kartel medyası" ne yapıyor?.. Bu tür "talan"larla ilgilenmek yerine, habire "yalan" üretiyor!..
Yok, "kurs"muş!.. Yok "kaçak"mış!.. Yok "ölüme sebebiyet vermek"miş!..
Merak ediyorum;
Kamuoyunu bu tür "yalan"larla meşgul etmenin perde gerisinde "talanların önünü açmak" ve bunları "milletin dikkatinden kaçırmak" mı var acaba?!?..
Galiba öyle!..
Baksanıza, milletin gözlerinin önüne "kibrit çöpü"nü dayayıp; insanların, "talan"ları görmesini engelliyorlar!..
Bunun, "Ergenekoncu bir taktik" olup olmadığını gerçekten merak ediyorum!..
"Cambaza baktır, cepleri boşalt!!!"
===================
Gazeteler neler yazıyor?
Gazetelerin 1. sayfaları "tüyler ürperten müthiş iddialar"la dolu...
Kimi, "Abdullah çatlı ve Gonca Us'un, Susurluk'taki kazadan sonra boyunları kırılarak öldürüldüğünü" yazıyor, kimi de "Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan'ın Ergenekon bombacısı Hüseyin Görüm'e vekâlet ettiğini" ve bunun da "Danıştay cinayeti ile Ergenekon Terör örgütü arasındaki bağlantı"yı ortaya koyduğunu yazıyor!.. Kimi gazeteler de; "gasp" suçundan yatan Yusuf Kılbaş'ın itiraflarını yayınlıyor...
Silifke Atakent Belediye Başkanı'nı bombayla öldüren Yusuf Kılbaş demiş ki; "Veli Küçük Paşa'nın elini öptük, onun talimatı doğrultusunda başkanı bombaladık!"
Dedim ya, gazeteler bu tür iddialarla dolu...
Gazeteler dedimse, "kartel gazeteleri"ni kastetmiyorum!..
çünkü, kartel gazetelerinin özellikle şu sıralarda "kaçak(!) Kur'an kursları"ndan başka gündemleri yok!..
Varsa-yoksa, "Kurs"lar!.. Tabiî, gelsin "burs"lar!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi