Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Duâ, aynı zamanda duygusal bir terbiyedir (2)

Duâ, aynı zamanda duygusal bir terbiyedir (2)

Namaz en büyük bir duâ, duâ ise bir nevî namaz olduğundan; duâ, namazın taşıdığı hikmet ve neticeleri de ihtiva eder. Eğer o çekirdek halis bir niyet ve tam bir konsantrasyon ile gerçekleştirilirse, namaz meyvelerine benzer yemişler verebilir.

Duâ, beşerî baskı ve minnetlerden kurtulmak, gerçek hürriyete kavuşmak; aradaki vasıta ve perdeleri kaldırıp, doğrudan doğruya Allah’a muhatap olmaktır. Onun huzûruna ve dergâhına iltica etmektir. Ona hamd ve şükranlarını arz etmektir:
“Hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Saffât Sûresi, 182.)
Duâ, madde bağımlılığından, nefsî, indî, süflî arzu ve isteklerden kurtulmaktır.
Namazdan sonra; iyi günde, kötü günde, mübarek gün ve gecelerde; nefes alıp vermenin her dakika bir hayat bahşetme olduğunun şuuruna varıp tevbe eden, duâ eden, af dileyen, bağışlanmasını isteyen her fert, kirlerden temizleniyor; iyiye, güzele ve temize motive oluyor.
Muharref Hıristiyanlıkta, diğer konular olduğu gibi duâ da maddîleştirilmiş. Yani bir sömürü ve baskı aracı hâline getirilmiş. Âdeta o dinin mensupları, duâ ile esaret altına alınmış, köleleştirilmiştir. Duânın fıtrî bir ihtiyaç olduğunu bilen kilise, parayla günahları affettirmekte. Şüphesiz, duâda rahatlık ve huzur var. Ama, parayla yapılan bir duâ, insana ne kadar huzur verebilir? Aslında bu durum, rüşvet, şahsî çıkar, maddecilik ve insanları vasıta yapan başka kirlilikleri de getirmektedir.
Duânın vakti, biçimi, şekli, insana şahsîyet ve kimlik kazandırır. Şöyle ki, bir mü’min, sâir dinlerdeki gibi, “vasıtalı ve paralı” duâ etmez, edemez. Kendi istek ve ihtiyaçlarını, acz ve fakrını, dilek ve düşüncelerini, “aracı”ya başvurmaksızın, Kadıyü’l-Hâcât olan, yani her türlü ihtiyacı karşılayan Allah’ın huzurunda ifâde eder.
Kâinatın Sultanı olan Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna sık sık varan bir Müslüman, elbette şahsiyetini, kimliğini kazanmış, kendisine güveni olan biridir.
İnsanın aslî vazifesi îmân ve duâ olduğuna göre, bir insan, elbette vazifesini yerine getirdiği ölçüde mutluluk duyacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi