Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Tarih kitapları değişir mi?

Tarih kitapları değişir mi?

Milli Eğitim Bakanımız, “Tarih kitapları değişecek” deyince, bazılarımız fevkalâde umutlandı, ama ben hiç ihtimal vermiyorum. Olsa olsa dilini biraz hafifletirler, konuları biraz daraltırlar. Muhtevaya kimse kolay kolay dokunamaz!

Dokunan yanar. Çünkü bu ülkede eşi-benzeri bulunmayan bir kanun var: Halk arasında “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak bilinen 5816 sayılı ve 31/07/1951 tarihli “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun”…

Beş maddelik kanunun üç maddesini önce birlikte okuyalım, ardından da söylenmesi gerekeni-bu kanunun izin verdiği ölçüde-söyleriz…

Madde 1- Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk’ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir. Yukarıki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.

Madde 2- Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumî veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasıyla işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde artırılır. Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.

Madde 3- Bu kanunda yazılı suçlardan dolayı cumhuriyet savcılıklarınca re’sen takibat yapılır.

Bu durumda yakın tarihe ilişkin hiçbir analiz yapamazsınız. Yaparsınız, ama suya-sabuna dokunmamak şartıyla. Bu da hiçbir derde deva olmaz.

Atatürk’ü ya öveceksiniz, ya da susup oturacaksınız! Oysa kişileri övmek de, yermek de tarihçinin ilgi alanına giren bir konu değil. Tarihçi sadece gerçeğin peşinde koşan adamdır. “Duygusal” değil, “objektif” olmak zorundadır.

Diyeceksiniz ki, bu kanun Atatürk’ü eleştirmeyi yasaklamıyor, hakareti yasaklıyor. Hayır! Bu kanun objektif tarihçiyi Atatürk’ün ilgili olduğu her konudan uzak tutmaya çalışıyor.
Çünkü ölüye ve diriye hakaret zaten yasaktır. Hiçbir tarihi şahsiyet için de böyle bir “Koruma Kanunu” çıkartma gereği duyulmamıştır. Ayrıca özel bir “yasak” koymanın sebebi, dediğim gibi, Atatürk’ü bir sır perdesine sarmak ve gerçeğin peşinde olan tarihçiyi semtine bile sokmamaktır.


Nitekim aynı amaçla Latife Hanım’ın hatıraları da kilit altına alınmıştır. Ayrıca savcılar bu konuda soruşturma açmaya çok isteklidir. Atatürk’ün söylediklerini tekrarlamak yerine gerçeğe ulaşmaya çalışan tarihçiye dünyayı dar ederler. Bu durumda gerçeğe nasıl ulaşacaksınız?

Yakın tarihi (ki tümünün içinde Atatürk var) belgeler ışığında nasıl yorumlayacaksınız?
Savcılar belgeye değil, kanunun âmir hükmüne bakıyor. Atatürk’ün Nutuk’ta anlattıklarını onaylamak yerine olayı doğru biçimde yansıtmak isteyenlere “Atatürk’ün hatırasına hakaret”ten dava açıyorlar.

Çünkü yargı açısından önemli olan belge değil, Atatürk’ün ne söylediğidir. Dolayısıyla bu kanun yürürlükte kaldığı müddetçe, Atatürk’ü ilgilendiren hiçbir konuda “tarafsız”, “objektif” ve “bilimsel” çalışma yapamazsınız.
En basitinden söyleyeyim, Erzurum Kongresi zabıtlarıyla Nutuk’taki şekli arasındaki çelişkiyi dillendiremezsiniz…

Amasya tamiminde Kürtlere vaad edilen birtakım hakların sonradan tamimden nasıl çıkartıldığını sorgulayamazsınız…

İstiklal Savaşı öncesinde ve sürecinde, kabul edilemeyecek kadar çok tesadüf olduğundan kuşkuya düşemezsiniz…

Geriye kala kala, “Atatürk en ilerde/ Gül gibidir her yerde” serenadını tekrarlamak kalıyor.
İşte bu yüzden, demokratik anayasa yürürlüğe girmeden ve meşhur “Koruma Kanunu” kaldırılmadan tarih kitaplarının içeriğinin değişebileceğine inanmıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi