Mehmet Talu

Mehmet Talu

İslâm âleminin durumu – 3

İslâm âleminin durumu – 3

İnsanları bir belâdan kurtaran ALLAH Teâlâ, başka bir veya birçok belâya uğrat¬maya; onlara “üstlerinden veya ayaklarının altından” yani gökten ve yerden türlü felâketler göndermeye; hatta onların ihtiraslarını birbiriyle çatıştırarak, değişik mezhep, fırka ve parti gibi gruplara ayırarak birbirleriyle çarpışmalarını, savaşma¬larını sağlamaya da kadirdir. Geçmişte insanoğlu beklemediği, ummadığı birçok semavî ve dünyevî felâketlerle karşılaşmış, şimdi de karşılaşmaktadır.

İnsanoğlu, ALLAH Teâlâ’nın koyduğu kanunlardan sapmanın bedeli olarak, tabii âfetler denilenlerin yanında, bizzat kendi eliyle ortaya çıkardığı umulmadık belâlara da duçar olmak¬tadır. Nükleer felâketler, çevre kirlenmesi, tabiat düzeninin bozulması; ihtiraslar¬dan veya ideoloji ayrılıklarından, din ve mezhep ayrılıklarından, ırkçılıktan ve böl¬gesel çıkar hesaplarından kaynaklanan ve kısa sürelerde yüz binlerce insanın ölü¬müne ve yaralanmasına, sakat düşmesine, aç ve açık kalmasına, ülkelerin harap ol¬masına yol açan savaşlar bu belâlardan bazılarıdır. Âyet-i kerimenin, bölünüp parçalanmayı bir felâket olarak gösteren kısmı özellikle ma¬nidardır. Gerçekten, ALLAH Teâlâ’yı tanıyıp O’nun buyruk ve kanunları uyarınca hayatla¬rını düzenlemekten uzaklaşan toplumlar genellikle ortak inanç ve fikirlerden, istek ve ideallerden uzaklaşmakta, sonuçta bu farklı fikir ve isteklerin çatışması insan¬ları fiilî çatışmalara, fitne ve fesada, nihayet savaşlara kadar götürmektedir ki, âyet-i kerîmede bu durum, insanların ALLAH Teâlâ’dan yüz çevirmeleri-nin, O’nu unutarak fâni şeyleri birer ilah gibi kabul edip onların peşine takılmalarının, nihayet onla¬rı ALLAH Teâlâ’ya eş ve ortak tutmalarının bir sonucu olarak gösterilmiştir.

Öyle görülüyor ki, insanoğlu malın mülkün, şan ve şöhretin, ihtiras ve şehvetin ve nihayet hak yol-dan saptıran sahte önderlerin esiri olmaktan, onlara tapmaktan kurtularak yalnız ALLAH Teâlâ’yı Rab bilip sadece O’ndan yardım dilemediği, O’nun buyruklarını kesin ka¬nunlar olarak tanıyıp bunları hayata hâkim kılmadığı sürece âyet-i kerimelerde işaret edilen bu tehlikelere de müstahak olacak, bilinen ve bilinmeyen birçok felâkete, âyet-i kerimedeki deyimiyle azaba mâruz kalacak ve ALLAH Teâlâ’dan başka hiçbir güç, hiçbir zekâ, hatta ALLAH Teâlâ’nın kitabında yer alan “hikmet”ten nasipsiz olan bilim ve teknoloji de bu fe¬lâketleri önleyemeyecek; aksine hikmetten mahrum kaldığı sürece bilim ve tekno¬loji yeni felâketlere yol açacaktır. Bu bakımdan yukarıdaki âyet-i kerime bütün insanla¬ra, insanlığın selâmeti için mutlaka dikkate alınması gereken bir uyarıdır. Dolayı¬sıyla âyet-i kerimenin sonunda “anlasınlar diye...” buyrulmuştur.

Mevzuyu Abdullah b. Abbas (R.A.) den rivayet edilen şu hadis-i şerif ile bitirmek istiyoruz. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Beş şey mukabilinde beş şey vardır.” Sahabe-i kiram dedi ki:

- Ya Resûlellah! Beş şey mukabilinde beş şey vardır, ne demek? Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz de şöyle buyurdu:

“Hangi millet, ALLAH ve Resûlünün ahdini yani kendi aralarındaki veya düşmanla yaptığı anlaşmayı bozarsa, ALLAH Teâlâ hazretleri o millete düşmanlarını musallat eder.

Hangi millet, ALLAH Teâlâ’nın indirdiği hükümlerden başkası ile hükmettiği zaman, aralarında fakirlik yaygınlaşır.

Hangi milletin arasında zina-fuhuş ortaya çıkarsa, aralarında ölümler çoğalır.

Hangi millet, ölçü ve tartıyı eksik yaparsa, nebatattan mahrum bırakılırlar ve kıtlık ile cezalandırılırlar.

Hangi millet, zekâtı vermezse, onlara yağmur yağdırılmaz, tek damla yağmur düşmez.”

Ne yazık ki, bu iki hadis-i şerif, günümüz vakıasına ne kadar da uygun düşüyor. İslam ümmetinin geçmişinde, hadis-i şerifte geçen unsurlar, hiçbir zaman bu denlu bir arada yaşanmış değildir. Ne zinaya müsaade edilmiş, ne ölçü-tartıda sahtekârlığa yol açılmış, ne Zekât vermeyene karşı müsamahakar davranılmış, ne ahidlerin bozulmasına göz yumulmuş, ne de Kitabullah ve Sünnetten kaynaklanmayan hükümler uygulanmaya konulmuştur. Neticede bu iki hadis-i şerifte ifade edilen hususları ve sonuçlarını toplumumuzda açıkça müşahede ediyor, açıkçası yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızın, yapmamamız gerektiği halde de yaptıklarımızın keffaretini ödediğimizi görüyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi