Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

Maliye “yalan”a dolandı

Maliye “yalan”a dolandı

Değerli okurlar

Geçtiğimiz haftalarda yayınladığımız “Maliye’de neler oluyor” başlıklı habere Bakanlık’tan evlere şenlik bir “tekzip” geldi.

Araya Mısır ve Suriye’de yaşanan olaylar girince, konuya değinmek bugüne kaldı.

Önce haberimizi hatırlayalım:

“Vatandaşa en ufak bir cezasında icra memuru gönderen Maliye Bakanlığı, patronlar ile yasakçı bürokratlara ise, kamu malının talan edilmesi pahasına hoşgörülü davranıyor” diyor ve 3 ayrı kıyağı ortaya koyuyorduk.

Haberimizdeki 1. kıyak patronlaraydı.

Şöyle diyorduk: “Patronların katrilyonluk kumar cezası bir kalemde silindi…”

2. kıyak TÜPRAŞ’aydı.

Şöyle diyorduk: “Maliye Bakanlığı’nın Koç’un sahibi olduğu TÜPRAŞ’a fatura edilmesi gereken cezayı sümen altı ettiği ortaya çıktı. 2006’da Koç Grubu’na satılan TÜPRAŞ, işlettiği tesislerin önündeki dönümlerce deniz yüzeyini, bu tarihten itibaren hiçbir bedel ödemeden kullanıyor.”

3. kıyak Hacettepe’nin yasakçı rektörüneydi.

Şöyle diyorduk: “Maliye Bakanlığı şimdi de Hacettepe Üniversitesi’ni 255 trilyon borçlandıran yöneticilerden yasakçı rektör Uğur Erdener’e aktarılan Hazine yardımının gerekli yerlerde kullanılıp kullanılmadığını izlemeyerek, bu paraların çarçur edilmesine göz yummakla eleştiriliyor.”

Değerli okurlar, keşke biz yanılıyor olsaydık, keşke Bakanlığın tekzibi doğru olsaydı!

“Yanlış bilgiler aktarmışız” deyip, özür bile dilerdik.

Fakat öyle değil.

Bakanlık açıklamasında bizi yalanlayan hiçbir bilgi olmadığı gibi onama var.

Fakat adı “tekzip” olunca açıklamanın, “yalanlama” oluyor işte!

İyi de aktardığımız hangi bilgi gerçek dışı?

Gelin olayları en baştan birlikte ele alalım:

1. kıyak:

İnternet ortamında bahis düzenleyen ve sahipleri Aydın Doğan, M.Emin Karamehmet, Ferit Şahenk ve Şansal Büyüka olan sanal kumar sitelerine, usulsüzlük tespit edilmesi üzerine Maliye Müfettişlerince toplam 1.7 katrilyon ceza kesiliyor. (Bu patronların 28 Şubat sürecinde Refahyol'a; son Gezi olaylarında da AK Parti Hükümeti'ne karşı ne gibi tertipler içinde yer aldığı malum...)

-Yalan mı, doğru.                                                               

Ve sonra bu cezayı Sayın Bakan iptal ediyor!

-Yalan mı, doğru.

Bu bilgiler bizzat Bakanlık tarafından da kabul edilmemiş miydi, edilmişti.

Bu bilgiler bizzat Bakanlığın resmi sitesinde de yer alıyor mu, alıyor.

(Bakanlıktan 16.04.2012 tarihinde yapılan ve halen resmi internet sitelerinde  duran açıklamada, “Bakandan alınan onaya istinaden yükümlü şirketler nezdindeki idari para cezaları iptal edilmiştir” deniliyor. İsteyen buraya tıklayarak o resmi açıklamaya ulaşabilir.)

Peki o zaman haberimizin neresi yalan?

Ha burda, Bakan Bey’in 1.7 katrilyonluk bu kumar cezasını iptal etme yetkisi olduğu ve bu iptal işleminde herhangi bir hukuksuzluk bulunmadığı düşüncesiyle haberimize “yalan” deniliyorsa, kendilerini milletin vicdanına havale ediyorum.

Geçelim 2. kıyağa:

TÜPRAŞ, Koç’a hangi yıl satıldı, 2006’da.

2013'ün ilk haftalarından itibaren edindiğimiz bilgilere göre, TÜPRAŞ Kocaeli Körfezi’ndeki rafinerisi önündeki dönümlerce deniz yüzeyini babasının malı bedava kullanıyordu.  (Koç Grubu'nun 28 Şubat sürecinde Refahyol'a; son Gezi olaylarında da AK Parti Hükümeti'ne karşı ne gibi tertipler içinde yer aldığı malum...) Edindiğimiz bu bilgileri ilgili yerlerden teyit ettirmemiz zaman aldı. Ve konuyu geçtiğimiz aylarda gündeme getirdik.

Normalde Maliye yani devlet kira bedeli alır.

Peki 2006’da burası için Maliye Koç’a herhangi bir kira ücreti kesti mi?

Hayır.

Neden, cevap yok!

Aslında kesmesi gerekiyor.

Ve kesilmesi için Bakanlığın ilgili birimlerinde miktara ilişkin raporlar da hazırlanmış.

Biz işleme konulmayan bu raporlara ulaştık.

26.07.2011 ve 16.09.2011 tarihli bu raporlarda, Koç’un TÜPRAŞ’ına kullandığı deniz yüzeyinden ötürü yıllık 3-3.5 milyon TL kira ücreti kesilmesi gerektiği belirtiliyor.

Fakat bunların hiç biri işleme konulmamış.

Ben bu konuyu ilk 13 Mayıs 2013 günü yazdım.

Bu tarih itibariyle sözkonusu raporların hiçbiri işleme konulmamıştı.

Bakanlık 13 Mayıs’tan sonra bu raporları ele alıp, TÜPRAŞ’a kira bedele kesmişse bilemem.

Maliye açıklamasında haberimizin bu kısmıyla ilgili şöyle deniliyor:

“Haberde tarihlerine yer verilen raporlar Milli Emlak Genel Müdürlüğüne tesliminin ardından İŞLEME KONULMUŞ, gerekli izin ve onay işlemleri tamamlanarak hem geçmişe dönük ecrimisil bedelleri tahsil edilmiş hem de ilgili şirket ile kullanım sözleşmesi düzenlenmiştir.”

Madem işleme konuldu, tarihini de açıklayın ki yalan mı yazmışız doğru mu meydana çıksın?

Neden işlem tarihini açıklamıyorsunuz?

Ama görüyorsunuz, “işleme konuldu” deniliyor fakat tarih yok!

13 Mayıs’taki yazımızın ardından bu yapılmış olabilir ki, hayırlı bir işe vesile olmuş oluyoruz bu durumda.

Ve bu da aktardığımız bilgilerin gerçek dışı olduğu anlamına gelmez.

Gelelim 3. kıyağa:

Değerli okurlar, konunun daha iyi anlaşılması için önce şu bilgileri paylaşmalıyım.

Hacettepe Üniversitesi’nin şimdiki Rektörü bu görevi 2012’nin başında devraldı. Devraldığında üniversitenin tam 255 trilyon TL borcu vardı.

Bu borç nasıl oluşmuştu, nasıl kapatılamamıştı?

Elimizde belgeleri var.

Bir önceki, A.N. Sezer zihniyetli Rektör Uğur Erdener döneminde bugün 1 liraya alınan bir malın 13 liraya maledilmesi sonucu(bir takım usulsüzlüklerle) Hacettepe Üniversitesi’nin çok büyük bir borcu oluşuyor.

Erdener yönetimi birikmiş borçlarını ödemek için Hükümet’in kapısını çalıyor.

Bakanlar Kurulu da 11.10.2010 tarihinde Hacettepe’ye 145 trilyon Hazine yardımı aktarılması kararı alıyor.

Fakat bir şartla: Aktarılan bu yardımla borçlar kapatılacak. Maliye Bakanlığı bu parayı parça parça, borçlarda kullanılıp kullanılmadığına bakarak aktaracak.

Hükümet’in şartı bu.

Bakanlar Kurulu bunu o kadar önemsiyor ki, Bakanlığa “yardımların borçlar için kullanılıp kullanılmadığını izlemek için takip komisyonu kur” diyor.

(Çünkü Üniversitesi, ödenmeyen borçlarından ötürü hastanesine ilaç alacak alamıyor, vermiyor firma, önce borcunu kapat diyor…)

Nitekim Hükümet’in bu şartına binaen, Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü ile Maliye Bakanlığı arasında bir protokol imzalanıyor.

Protokole göre Üniversiteye aktarılacak paranın borçların ödenmesinde kullanılıp kullanılmadığının takibi için bir komisyon oluşturulacak.

Bakanlık da bu komisyonun raporlarına göre para aktaracak.

Protokolde aynen şöyle deniliyor:

“Yapılan yardım münhasıran 6009 sayılı Kanunun yürürlük tarihi itibarıyla muaccel hale gelmiş borç ödemelerinde kullanılacaktır. İşletme yapılan yardım tutarı ile protokole ekli 3 sayılı tabloya göre Bakanlığa ibraz edilen borçlarından öncelikle ilaç, tıbbi cihaz ve tıbbi malzeme ile mal ve hizmet alımı borçlarını ödeyecektir”.

Maliye Hacettepe’ye 24.11.2010, 13.12.2010, 24.01.2011, 21.04.2011 ve 27.07.2011 tarihlerinde olmak üzere 5 kalemde toplam (eski parayla) 144 trilyon 95 milyon TL parayı aktarıyor.

Aktarım tamam.

Peki işin en önemli kısmı, üniversitenin bu paraları nerelerde kullandığı takip ediliyor mu?

Maalesef hayır.

Ne komisyon kuruluyor, ne de takip yapılıyor.

Yani Bakanlık, Hükümet’in şartını yerine getirmiyor.

Ve korkulan oluyor.

Rektör Erdener, bu paraları nerede kullanıyor bilinmiyor.

Bilinen bir şey varsa o da şu, üniversitenin borçları ödenmiyor.

Rektör Erdener Hacettepe’yi sonraki yönetime 255 trilyon borçla devrediyor.

Haberimizin bu bölümü de böyleydi.

Bakanlık tekzibinde bu hususla ilgili de şöyle deniliyor:

“Hacettepe Üniversitesi ile yardım yapılan diğer Devlet Üniversiteleri bu konuda çıkarılan Kanun, Bakanlar Kurulu Kararına dayanılarak belirlenmiştir. Gerek yardımın yapılmasında gerek yapılan yardımın izlenmesinde ilgili Kanun ve Bakanlar Kurulu Kararında yer alan ölçütler tüm Devlet Üniversitelerine aynı şekilde uygulanmış olup; hiçbir Üniversiteye özel bir ayrımcılık yapılmamıştır.”

Görüyorsunuz değil mi, değerli okurlar;

Biz ne diyoruz, Bakanlık ne diyor!

Bu bilgiler ışığında soruyorum:

Kim gerçek dışı bilgiler aktarıp, bir de karşı tarafı “yalancılıkla” suçlama yüzsüzlüğü sergiliyor?

“Sayın Bakan uzun yıllar Amerika’da yaşadığı için Türkçesi zayıf olduğundan, yazdıklarınızı yanlış anlamış olmalı!” şeklinde iyimser bir düşünceye kapılanlarınız olabilir.

Fakat ben böyle düşünmüyorum.

Bu resmen milleti aptal yerine koymaktır;

Milletle alay etmektir.

Yazıklar olsun bu kurnazlığa.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi