Yener Dönmez

Yener Dönmez

Sarbonne’ye farklı Ezher’e farklı tarife

Sarbonne’ye farklı Ezher’e farklı tarife

Türkiye kritik bir süreçten geçiyor. Bu gün gelinen noktada geçmişle hesaplaşma, gerçeklerle yüzleşme, mağduriyetleri giderme yönünde atılan adımlar tarihi bir öneme sahip. 

Futbolda şike yapanın da, ihaleye fesat karıştıranın da, yolsuzluğa adı karışan yardım kuruluşunun da, sınavda usulsüzlük yapanın da üzerine ilk kez bu dönemde gidilmeye başlandı...

Ancak henüz bu alanda yapılan çalışmalar yerli yerine oturmuş belli bir olgunluğa ulaşmış, mağduriyetler bütün yönleriyle giderilmiş değil.

Atılan adımların inkıtaya uğratılmaması gerekiyor.

Çünkü “adalet merkezli” normalleşmeyi gerçekleştiremediğiniz takdirde diğer alanlarda yapacağınız bütün reform ve gayretler berhava olacaktır…

Tarih boyunca bu topraklarda ne zaman ki adalet esas alındıysa kalkınma, huzur ve refah o oranda yükselmiş, aksi durumda ise zulüm ve sefalet hüküm sürmüştür.

Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Yönetimi altındaki tebaanın güven ve desteğini alan ecdadımız sınırları dışındaki halkların da güven ve desteğini kazanmıştır. Ülkelerden önce orada yaşayan insanların kalpleri fethedilmiştir.

Balkanlarda zalim Bizans’ın zulmünden bıkan halk; can ve mal güvenliğini, gerçek adaleti sağlayan Türkler’i koruyucu, kurtarıcı olarak görmüşlerdir.

Avrupa’daki Hristiyan ülkeler kendi aralarında yıllarca çözemedikleri krizlerde hakem olarak Osmanlı devlet adamlarını göstermişlerdir.

Mesela Bizans dönemindeki  Rum tüccarları bütün yabancı limanlardan kovulurken Osmanlı yönetimine girdikten sonra gemilerine Türk Bayrağı çekip ticari sefere çıktıklarında daha önce görmedikleri saygıyı ve ilgiyi Osmanlı tebaası olarak Avrupa devletlerinden görmüşlerdir.

Bu gün bizim yükselmemiz gereken nokta çifte standartlı gücü esas alan köhnemiş Batı seviyesi değil, İslam nizamını esas alan adil Selçuklu, Osmanlı seviyesidir.

Son olarak Mısır, Suriye ve Türkiye’deki Gezi olayları karşısında Batı’nın sergilediği tutum bunu bir kez daha zorunlu kılmıştır.

Kompleksi bir tarafa bırakıp cesaretle mağduriyetleri giderecek hamlelere hız vermemiz gerekiyor.

Zira 28 Şubat mağdurlarına dönük çalışmalar üzerine bize olan müracaatlar o kadar arttı ki…

Mağdur olmayanların mağdurun halinden yeteri kadar anlamadığından mıdır nedir, ciddi bir yoğunlukla karşı karşıyayız…

Hani “tok açın halinden anlamaz”, “damdan düşenin halini ancak damdan düşen anlar” derler ya...

Neredeyse kriz anlarında devreye sokulan “Beyaz Masa”ya, sıkışınca ilk başvurulan “Mağduriyet Uzmanı”na döndük.

Öyle ki nerde bir haksızlık, nerde bir mağdur var ise aklına ilk gelen Akit oluyor.

Olağanüstü süreçlerde ne baskılar, ne mağduriyetler, ne engellemelerle karşılaştı Akit mensupları. Yazmaya kalksak ansiklopedilere sığmaz. Kendi mağduriyetlerimiz bir yana, İcra Kurulu Başkanımız Mustafa Karahasanoğlu Ağabey’in talimatıyla Anadolu’nun en ücra köşesindeki mazlumların imdadına dahi yetişmeye gayret ettik. Kıt imkanlarla çile dolu, yürek burkan, bir o kadar da onur veren bir mücadelenin serüveni bu.

Evet Müslüman’ın derdine ortak olmadan olmuyor.

Örneğin El-Ezher mezunları…

28 Şubat sürecinde çektikleri sıkıntıyı, yaşadıkları acıyı, bizimle paylaşıyorlar.
“İkinci sınıf vatandaş muamelesi görmekten bıktık” diyen El Ezher mezunları TÜYİMDER adında bir de dernek kurmuşlar.

Genel Başkanı Mehmet Yurtseven ve beraberindeki yönetim kurulu üyeleri sorunlarını anlatmak için ziyaretimize geldiler. Özellikle Ortadoğu gibi ülkelerde İslami İlimler ve İlahiyat Fakültelerinde okuyup mezun olanların Türkiye’de hala denkliklerinin verilmediğini söyleyen Dernek Başkanı Yurtseven, “Yurtdışında okuyup mezun olanların sayısı yaklaşık 5 bin civarında. Bunların hala sıkıntıları var. 28 Şubat dönemi sonrası bir çoğunun denklikleri iptal edildi ve işlerinde sıkıntılar yaşadı. Biz bu sorunların çözülmesini bekliyoruz” diyor.

YAŞ mağdurlarına yasayla verilen hakların kendilerini de verilmesini talep eden Yurtseven bu konudaki taleplerini şöyle anlatıyor: “YAŞ mağdurlarına hakları geri verildi. Onların geriye dönük özlük hakları ve diğer hakları verildi. Ancak bize yönelik bir düzenleme yapılmadı. Biz bu haklarımızın verilmesini talep ediyoruz.”

Özellikle Ortadoğu’da Mısır, Pakistan, Suriye gibi ülkelerden mezun olanların denkliklerinin YÖK tarafından kabul edilmediğini, ortada ciddi bir çifte standardın olduğunu vurgulayan Yurtseven bu konuda şu örneği veriyor: “YÖK Fransa’daki Sarbonne Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olana hemen denklik verirken, El-Ezher Üniversitesi mezunlarına denklik vermiyor. Birkaç yıl önce bir düzenleme getirildi, fark derslerini vermek koşuluyla denklik gibi. Bu bile çok sıkıntılar barındırıyor içinde.”

Son derece haklılar.

Batı’dan mezun olana farklı Doğu’dan mezun olana farklı; pozitif ilimleri okuyana farklı, İslami ilimleri okuyana farklı tarife olmaz.
Böyle bir dönemde komplekslere katlanacak lüksümüz yok. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yener Dönmez Arşivi