Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Obama’nın çelişkileri derin hayal kırıklığına sebep oluyor

Obama’nın çelişkileri derin hayal kırıklığına sebep oluyor

Elbette savaşa hepimiz karşıyız. Ancak; koltuğunu ve despotçu rejimi koruma uğruna kendi halkını katleden sadist ruhlu Beşşar Esed ve çetesinden Suriye’yi ve Suriye halkını kurtarmak da insani bir görevdir. İnsan onurunu korumak ve akan kanı durdurmak için “hedefinde barış olan” bir insani müdahaleyi desteklemek ise ahlaki bir duruştur. 

Hiç şüphe yok ki; hukuk devletlerinde yargılamadan önce suça kanıt oluşturan delillerin ortaya çıkartılması şarttır. Fakat Şam yönetiminin elinde kimyasal silah olduğu ve bunu acımasızca kullandığı artık aşikârdır. 
Devlet güçlerinin kontrolünde ve kullanım emrini sadece diktatör Esed ile dar bir çemberden oluşan Çetesinin verebileceği artık deşifre olmuştur. Binlerce sivilin katledildiği o korkunç “kimyasal kıyımın” Şam yönetiminin işi olduğu o kadar bariz ki, BM denetimcilerinin hazırlayacağı rapora bile gerek yok!
Zira Türkiye, Fransa, İngiltere ve Hollanda istihbaratları ile ABD Başkanı Obama; Esed’in “kimyasal kıyım” yaptığı yönünde ki iddiaları doğrulayan Ellerinde kesin bilgi ve belge olduğunu defalarca açıklamışlardı. 
Kimyasal silah kullanılması uluslararası toplum tarafından hoşgörü ile karşılanamaz ve de Uluslararası Toplum işlenen bu savaş suçunu cezasız bırakamaz. Çünkü o zaman İran’ı sorgulama ve yargılamaya hiç kimsenin hakkı olmaz. Uluslararası Toplum güvenirliğini tamamen kaybeder ve de; bundan sonra benzer kimyasal kıyımların önü açılmış olur
Ayrıca, “ikiyüzlülüğü” nedeniyle itibarı sarsılan Batı’nın “Adalet ve ahlaki değerler yerine çıkar hesapları” yaptığı bir kere daha tescillenmiş olur. Eğer müdahale edilmez ise veya müdahale sınırlı olur ise işte o zaman; Başkan Obama ve Batılı ülkelerin siyasileri her fırsatta “kimyasal silah kullanımı kırmızı çizgimizdir ve savaş suçu olduğu için affı yoktur” açıklamaları söylenmiş boş sözler olarak kabul edilir. 
Nihayetinde, telafisi mümkün olmayan hataların bedeli de çok ağır olur.
OBAMA’NIN ÇEKİNGENLİĞİ
İTİBARINI SARSIYOR
Dünya kamuoyu Başkan Obama’nın çekingenliğini hem anlamakta zorlanıyor hem de, derin hayal kırıklığı yaşıyor. Hatta Obama yönetiminin zayıf olduğu algısı her geçen gün artıyor. 
Geçen yıl “kimyasal silah kırmızı çizgimizdir” diyerek Suriye’yi uyaran ABD Başkanı Obama, Beşşar Esed’in bir yılda, sonuncusu en vahşice olmak üzere sivillere yönelik 6 kez kimyasal silah kullandığını bu konuda ellerinde yeterli bilgi ve belgenin olduğunu iddia ettiği halde, hala harekete geçmiyor veya geçemiyor.
Halbuki Obama’nın bu çekingen tavrı, hem kendisinin hem de müttefiklerinin pozisyonunu zafiyete uğratıyor ve de itibarını sarsıyor.
Ayrıca; karar verme konusunda çekingen davranması, savaşa karşı olan ve pasif tavır almaktan yana olan muhalefeti de güçlendiriyor.
Obama’nın ve Batılı ülkelerin Beşşar Esed ve Şam yönetimi konusunda çok ciddi hataları var.
Suriye’de yaşanan, “kimyasal kıyım” ve bu kıyımda 1470 kişinin zehirlenme sonucu çırpınarak ölümü diktatör Esed’in tek suçu gibi gösterilmektedir. Ajansların son dakika olarak geçtikleri haberde “Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Suriye’nin elindeki kimyasal silahların uluslararası denetim altında imha edilmesini önermiş. Suriyeli yetkililer öneriye sıcak bakarken ABD Başkanı Obama da teklifin Suriye krizine çözüm getirebileceğini söylemiş”. Peki bu gerçekleşirse (bek mümkün görülmemekle birlikte) Esed diktatörü ve çetesi suçsuz mu kabul edilecek.
Despotçu diktatör ve çetesi; üç yıla yakındır Suriye’yi havadan ve karadan bombalayarak yakıp yıkıyor. Yüz binden fazla insan katledildi ve milyonlarca insan dış ülkelere ve ülke içinde göç etmek zorunda kaldı. Beynelmilel hukukun tarifine göre bütün bunlar “soykırım”dır ve bir insanlık suçudur. Kimyasal silahları teslim ettiğinde tüm bu suçlar affa mı uğramış olacak. Böyle bir siyasi ahlak ile böyle bir hukuk anlayışı dünyanın barışına katkıda bulunabilir mi?
Diğer bir yanlış; Obama ve Batılı ülkeler Suriye’ye “sınırlı müdahale” garantisi vermeleridir. Kısmı yani sınırlı müdahale Suriye’de ne rejimi sarsar nede diktatörü devirir. Sınırlı müdahale savaşı kızıştırır ve Esed diktatörünün “Biz ABD ve müttefik güçleriyle savaşıyoruz ve hala hayatta ve ayaktayız” propagandalarına sebep olur. Şam yönetimi ve himayecileri moral bulur. 
Batılı ülkelerin en önemli yanlışı; Ortadoğu coğrafyasında yaşayan Müslümanların tümünü savaşçı ve her an suç işlemeye hazır potansiyel suçlu görme hastalığıdır. 
Mısır’da darbeye destek verilmesi, Tunus’ta Reşid El Gannuşi liderliğindeki Ennahda hareketi iktidarını düşürme adına başlatılan karşı devrim arayışları. Suriye’de ise Esed sonrası İslamcı akımların Şam yönetimini ele geçireceği korkusuyla müdahale konusunda ağırdan alınıyor olunması, hep o hastalık derecesindeki önyargıların eseridir.
Bu hastalıktan Batı dünyası maalesef kurtulamamıştır. Başkan Obama ve diğer Batılı devlet ve hükümet başkanlarıyla siyasiler bu hastalığın tesiriyle sağlıklı kararlar alamamaktadırlar. BM-Güvenlik Konseyi’nin dünya barışını sağlamada yetersiz kalışı da bu yanlışların bir sonucudur. 
Altını çizerek ifade etmek isterim ki; bu bakış acısı, önyargılar ve korkular aşılmadıkça, Ortadoğu başta olmak üzere dünya huzur ve güvene kavuşamayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi