Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Bir ibret levhası: Şehzade Savcı Bey isyanı

Bir ibret levhası: Şehzade Savcı Bey isyanı

Geçenlerde Yıldırım Bayezid ile Timur Han arasındaki o anlamsız ve ibretlik Ankara Savaşı’nı yazmıştım: Hâlâ elden ele, dilden dile dolaşıyor…
Olayı tekrar hatırlayalım…
Temelde ikisi de Müslüman, ikisi de Türk olan ve gayelerini “Allah’ın dinine hizmet” olarak açıklayan tarafların arasına önce bir tartışma girdi…
Bir süre sonra tartışmaya öfke ve gurur (öfke ile gurur birbirini besleyen duygulardır) karıştı…
Nihayet “el mi yaman, bey mi yaman” noktasına geldi. “Ben sana gösteririm” kertesinde de savaş başladı.
Sultan Yıldırım Bayezid yenildi, Osmanlı Devleti 11 yıllık korkunç bir kaosa (Osmanlı tarihçileri buna “fetret” yahut “saltanat-ı fasıla” diyor) sürüklendi…
Hem İstanbul’un fethi 50 yıl gecikti, hem de Timur İmparatorluğu çözülüp nihayet 1507’de çöktü (beylikler şeklinde bir süre daha devam ettiyse de eski gücüne ve itibarına hiçbir zaman ulaşamadı).
Tarih ibret tablosudur!

Şimdi bir ibret tablosu daha sunacağım…
Hani şehzadelerin katledilişini dillerine dolayanlar var ya, bu tablo onlara armağanım olsun.
Yıl 1373: Osmanlı Beyliği’nin “devlet”e dönüşmek için çırpındığı yıllar…
O yıllarda Bizans’la bir anlaşma yapılmış, bu anlaşmaya istinaden, Sultan I. Murad yanına Bizans İmparatoru V. Yannis Palaiologos’u da alarak Anadolu seferine çıkmıştır.
Sultan Murad, Başkent’e dönünceye kadar, kendisini, o tarihte 14 yaşlarında bulunan küçük oğlu Savcı Bey temsil edecektir.
Büyük oğulları dururken, Savcı Bey’i “naib” tayin etmesi, ona güvenip güvenemeyeceğini test etmek içindir. Zira Savcı Bey çok geniş bir taraftar kitlesine sahipti: Bakalım kışkırtmalara kapılıp saltanat hevesine düşecek miydi?
Öte Yandan Bizans İmparatoru V. Yannis Palaiologos da kendi yerine büyük oğlu Prens Andoronikos’u “vekil” tayin etmişti.
Prens Andronikos’un Şehzade Savcı Bey’i kandırması çok zor olmadı: “Babalarımız hazır Başkent dışındayken el ele verelim, kuvvetlerimizi birleştirip hükümdar olalım. Zaten halk da bizi istiyor.”
Şehzade Savcı Bey’in de gönlünde padişahlık aslanı yatıyordu. Güçlerini birleştirdiler ve hükümdarlıklarını ilân ettiler.
Savcı Bey ikazlara, irşatlara aldırmadan, kendi adına hutbe bile okuttu.
Padişah, durumu öğrenir öğrenmez ordusunu alıp Rumeli’ye geçti. Bizans’ın yasal imparatoru V. Yannis Palaiologos da yanındaydı. İki baba, âsi oğullarının üzerine yürüdüler.
Ordular o zamanki adı “Apikridium” olan Kete mevkiinde karşılaştılar.
Müslüman kanının dökülmesini istemeyen Murad Hüdavendigâr, ölümü göze alıp bir gece yarısı iki ordunun arasındaki dereyi bir avuç muhafızla birlikte geçti. Oğlunun askerlerine kısa bir konuşma yaptı:
 “İçinizde benden şikayetçi olan varsa, meydana çıksın! Kendisini dinleyeceğim. Biz kâfirle uğraşırken, sizin şu yaptığınız doğru mudur?”
Padişahın cesaretine hayran kalan askerler, diz çöküp tekrar biat ettiler. Büyük bölümü Osmanlı ordusuna katıldı. Savcı Bey’in tarafında kalanlar ise ilk çarpışmada darmadağın oldu.
Canını güçlükle kurtaran Savcı Bey, Dimetoka taraflarına kaçtı, ama yakalandı. Akıbeti malum, “nizam-ı alem için” katledildi.
V. Yoannis Palaiologos ise âsi oğlunun gözlerine mil çektirip Prens Adaları’na sürdü (Marmara adaları).
İhlâsın yerini ihtiras alırsa, her şey tepetakla olur.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi