Ali Osman Aydın

Ali Osman Aydın

Demesem Olmaz!

Demesem Olmaz!

Şimdi, “Aylar sonra bu gezi de nereden çıktı?” demeyelim lütfen. Tüm politik tarafları bir yana haziranda patlak veren çakma ihtilal kalkışması farklı bir kitleyi gün yüzüne çıkardı. “Çıkardı” derken tabi ki daimi bir çıkış değil efendim. Kastettiğimiz kitle şu bizim ultra modern ve fakat iflah olmaz antikapitalist sanat camiamız olunca kalkışmanın uzun soluklu olması beklenmezdi zaten. İşin aslı pek güzide sanatçılarımızın ‘gezi show’u performansı ateşböceklerinden halliceydi… İstinye Park-Ak Merkez müdavimleri Bergüzar Korel, Halit Ergenç, Azra Akın gibi ünlülerin hükümete karşı antikapitalist bir efelenmeye katılmamaları beklenemezdi elbette. M. Ali Alabora gibi kantarın topuzunu kaçıran konuşmalar yapmaları da gerekmiyordu.  Şöyle dostlar alışverişte görsün hesabı twitter görselliğine uygun birkaç pozluk bir katılma kâfiydi. Zira dizilerin sezon finali zamanı geldiğinden çanlar tatil için çalmaktaydı. Sanatçılarımız eylemlerine pekâlâ şezlongunda kızardıkları tatil beldelerinden katılabilir, karanlıklar içindeki halkı aydınlatmaya devam edebilirlerdi. 

Nitekim öyle de oldu. Eylemler sona erdi. “Haylaz” gençler evlerine, anarşist sanatçılarımız şezlonglarına döndüler. Gezi Parkı olayları da uzun bir süreliğine İstiklal Caddesi’ndeki çilingir sofralarının baş mezesine dönüştü. Hafif Marksist, dibine kadar kapitalist ve aynı zamanda romantik sosyalist kostümlü ünlülerimize gezi olayları bir şey katmadı değil! Genel anlamda, varoluşundan beri apolitik vasfıyla tebarüz eden “sanat dünyamız”, bu olaylar ve taşkın başbakan nefretlerinden dolayı kısmen, geçici ve derme çatma da olsa, politik bir tavır almayı başarabildi. 

2013’te Ölenler…

Tuncel Kurtiz

2013 gösteri dünyasının pek çok isminin aramızdan ayrıldığı bir yıl oldu. Tuncel  Kurtiz öldü mesela… Filoloji, tarih, felsefe sanat tarihi okumuş komple sanatçılardan Kurtiz’in kaybı mühimdi. Kendisi sanat hayatının- ki bu dönem Türkiye’nin politik olarak savrulmalar yaşadığı bir döneme denk gelmektedir- en tantanalı dönemlerinde (Yılmaz Güney imzalı “Umut ve Sürü”dışında) hemen hiç dikkati çekemedi ve fakat ahir ömründe elitist sanatçılarımızın burun kıvırdıkları bir mecrada, TV’de canlandırdığı bir rolle, deyim yerindeyse hafızalara kazındı. Öyle ki, mitolojik bir kahramana dönüşen “Ramiz Dayı”nın yanında “Gül Hasan”ın esamisi dahi okunmadı…

Müslüm Gürses…

2013’te ölenlerden biri de Müslüm Gürses’ti. Pazar konseri renkliliğine haiz zümrelerce bütün bir 70 ve 80’ler boyunca müziği de sesi de görmezden gelindi Gürses’in. Çünkü sesi ve edası kentli entelejansiyamızın kırsal antipatisini tetikliyordu. Oysa Gürses, doğru ses kullanımıyla ilgili bir “montu doktorası” sahibiydi ve hatırı sayılır bir gırtlak virtiözüydü. 90’larda bu dip dalgası iyice açığa çıkmıştı ve Gürses artık dinleyenin kayıtsız kalamayacağı bir kitle fenomeni haline gelmişti. Zaman içinde faklı müzik dallarında rüştünü ispat eden Gürses melankolik, bariton sesiyle her zaman milyonlarda hipnoz etkisi uyandırmayı başarmış bir yorumcu olarak hafızalara kazındı.

2013’te Televizyonda Öne Çıkanlar…

Muhteşem Yüzyıl

Efendim, ne dersek diyelim Muhteşem Yüzyıl son yılların TV hadisesidir. Dizi yayına girdiğinde pazılla oynayan çocuk sorumsuzluğuyla tarihi kişi ve olayları ele alışı tarihçiler tarafından topa tutulmuştu. Tartışmalı yapım, farklı kesimlerce eleştirilmiş hakarete uğramış ve fakat bir şekilde yüksek izlenme oranlarını korumayıbilmişti. Bugün itibariyle reyting konusunda gösterdiği dirence ve televizyonculuk açısından görmezden gelinemeyecek başarısına bakılırsa projenin seyirciyi yapım standartları ve dramatik ögeler konusunda ikna ettiği çok açık.

Bu arada teşhircilik bağlamında başbakanın haklı serzenişleri sonrası dizinin toparlanmış hali muhafazakâr reytinglere de göz diktiğinin açık bir göstergesi. “Son Dem”ine giren dizi 2014’te de adından sıkça söz ettireceğe benziyor.

Karadayı   

Kenan İmirzalıoğlu, Bergüzar Korel, yönetmen koltuğunda Uluç bayraktar (hayır efendim gezi kadrosunu saymıyoruz!)   ve Çetin Tekindor gibi başarılı isimleri bir araya getiren dizi şüphesiz 2013’ün en sükseli işi. Zamanlama olarak Ergenekon ve Balyoz süreçlerine denk gelecek şekilde siyasetin güdümünde bir yargı sisteminin nelere kadir olabileceğine dair konsept sunan dizi pazartesi gecelerinin tartışmasız şampiyonu. Bir yanıyla yerel motifler üzerinden klasik bir aile modeli yansıtan dizi militarist solcu dilini de es geçmiyor. Mahir ismi üzerinden göndermeler, dizinin bir kısmının değişmez dekoru olan hapishanede Nazım Hikmet şiirleri, sol fantazyalar dizide gırla gidiyor. Fakat buna rağmen dizi her daim kalite olarak belli bir çıtanın altına düşmüyor. Bahsi fazla uzatmayalım. Eğer burada olursak üzerinde daha çok konuşuruz.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ali Osman Aydın Arşivi