Abdullah Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Gemi su almaya devam ediyor

Gemi su almaya devam ediyor

“Tükürün milleti alçakça vuran darbelere,

Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere...

Tükürün Ehl-i Salib’in hayasız yüzüne!

Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!”

(M.AKİF)

“Türkiye’nin çivisi çıkmış durumda”. Hasan Cemal “Artık Türkiye’yi yönetemez” başlıklı yazısında Türkiye’nin çivisinin çıktığını yazdı. Tırnak içerisinde kullandığım cümle de ona ait. Neden çivinin çıktığını şöyle özetliyor:

“Erdoğan artık Türkiye’yi yönetemez! Üstüne çarpı işareti konmuştur. (Çarpıyı kimin koyduğunu yazmamış.)

Erdoğan demokrasiden korkuyor. Hukuktan korkuyor. Özgürlüklerden korkuyor. (Sosyal medya vasıtasıyla her türlü gizli bilgiyi ve güvenliğimizi içeren haberleri servis edenleri özgürlükçü mü sayacağız?)

Demokratik hukuk devletinden kaçarak ve özgürlükleri yok ederek, kendi iktidarının ürünü olan yolsuzluk ve hırsızlıkların üstüne şal örtebileceğini sanıyor. Yargı bağımsızlığını bunun için yok etti. Kuvvetler ayrılığını bu yüzden hiçe saydı. Özgür medyadan bu nedenle nefret ediyor.”

Hasan Cemal’e göre Başbakan ‘tek adamlık’ yolunu tercih ettiği için Türkiye’nin çivisi çıkmıştır. Milli İrade’nin tek belirleyici güç olduğunu kabul eden, toplumun inançlarına saygılı, demokrasiye bağlı, reforma, AB’ye ve her türlü gelişmeye açık bir partinin liderini tek adamlığa oynamakla suçlayan, sayfasında renkli fotoğraflarla ve ajite edici cümlelerle bu ülkenin Başbakanını ironileştiren, her türlü hakareti yapan bir gazeteci, her şeye rağmen Tayyip Beyin diktatör olduğunu söyleyebiliyorsa, bu embesil güruha söylenebilecek söz kalmamıştır. Doğru, Türkiye’nin çivisi kendileri sayesinde çıkmıştır.

‘Milli irade, hukukun üstünlüğü, akıl, bilim, tecrübe, demokrasi, bireyin temel hak ve özgürlükleri ve ahlakiliği, siyasi yönetim anlayışının temel referansları olarak kabul eden, şahsiyetli ve dik duruşlu ‘uzun adam’, eski Türkiye sevdalılarını ve darbe severleri rahatsız etmektedir. Bunun için ‘yolsuzluk’ üzerinden bir algı oluşturarak, ulusal güvenlik, devletin gizli sırları dahil her şey servis edilmektedir. Amaç ve hedeflenen belli: Küresel güçlerin ipini çektiği iktidarın iç unsurlar da kullanılarak yönetimden uzaklaştırılması ve Kemalist seküler partilerin yeniden sahneye konması.

‘3 Kasım 2002’de girdiği seçimlerden zaferle ayrılan AK Parti’ye kesintisiz iktidar olduğu 11 yıllık süreçte onlarca tuzak kuruldu. Darbe teşebbüsleri, kapatma davaları, gece yarılarında internete konulan e-muhtıra, 367 garabeti, Gezi kalkışması gibi onlarca tuzaktan kurtulan AK Parti, cemaat destekli 17 Aralık operasyonunun teröründen henüz kurtulmuş değil. Nihayet yerel seçimler yapıldı. Yazımı kaleme aldığımda, sandığa gitmeye birkaç saat kalmıştı. Sonuç umarım hayırlı olur.

Cemaatin başlattığı yıkıma tüm laik, milliyetçi ve Kemalist seküler çevreler destek vermeye başladı. Ben bu durumdan birilerinin insanları sokağa çekmeyi hedeflediklerini seziyorum. Vaazlarını severek dinlediğimiz ve samimiyetinden şüphe etmediğim Fethullah Gülen Hoca, küresel güçlerle kendi yapısını korumak adına ittifak yaptıysa, bindiği geminin su aldığını ve üst kattakilerle alttakilerinin hep birlikte batacaklarını bilmesi gerekir. Takdire şayan bir şey var, o da şudur: Zaman’da yazmasına rağmen dik duruşunu bozmayan, fikirlerini erkekçe haykıran Etyen Mahçupyan, tezgâhı o kadar güzel okuyor ki, aynen altına imzamı atıyorum:

“Şu anda, AK Parti’nin içeriden çökertilebilmesinin imkânları aranıyor. ‘Yolsuzluk yapıyor’, ‘El Kaide ile ilişkisi var’ diyerek veya ekonomiyi darmadağın ve yönetilemez hale getirip halkı AK Parti’den uzaklaştırarak; bu çabalarla eşzamanlı bir biçimde AK Parti’yi içeriden parçalayarak bir alternatif oluşturma arayışı var.”

Bu tür taktiklerle iktidar değişikliğinin doğru olmadığını söyleyen Mahçupyan, net bir şekilde “20 yıldır Erdoğan’a oy veriyorum. 8. defa yine AK Parti diyeceğim” dedi.

Uzun adam önderliğinde yürüyen katara ben de destek veriyorum. Milletin seçip iktidara getirdiği bir partiyi ancak yine millet götürür. Hesaplaşma yeri sokaklar ve karanlık odaklar değil sandıklardır. Yazımızı üstadın güzel bir dizesiyle bitirelim:

“Bıçak soksan gölgeme / Sıcacık kanım damlar / Gir de bak bir ülkeme / Başsız başsız adamlar…

Ağlayın, su yükselsin! / Belki kurtulur gemi / Anne, seccaden gelsin / Bize dua et, e mi!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Şanlıdağ Arşivi