Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

“Uf” oldu!

“Uf” oldu!

Bir sürü iddia ortaya attılar…

Bir sürü gıybet, dedikodu yaptılar…

Fütursuzca iftira attılar…

“AK Parti kazanırsa, bizi yok eder” dediler, kendilerine sempati duyan masum insanları iğfal etmeye çalıştılar…

Kapı kapı dolaşıp, “AK Parti yüzde otuzun altına düştü” propagandasıyla kafaları bulandırmaya kalkıştılar…

“AK Parti’ye oy vermeyin de kime verirseniz verin, içinize sinmiyorsa oyunuzu iptal edin” şeklinde telkinlerde bulundular.

Etki alanlarındaki milletvekillerini tek tek istifa ettirip AK Parti’nin moralini bozmayı, partide ve partililerde panik oluşturmayı denediler…

Kısacası “psikolojik savaş”ın tüm yöntemlerini denediler.

Siyaset dışı kalması gereken yapılanma bütün imkânları ve unsurlarıyla seçime girdi. Siyaset dışı metotları siyasete taşıyıp CHP ile MHP’ye oy toplamaya çalıştılar. Bir haber ajansı başta olmak üzere, bazı televizyon kanalları sayım esnasında bile tetikçiliklerini sürdürdüler. Sanki seçime değil savaşa girmiştik: Siyasi anlamda gayrimeşru tüm silahlarını kullanarak saldırdılar.

Mutat elektrik kesintilerini bile “şaibe” olarak sunmaya çalıştılar. Yandaşlarını tahrik edip sokağa dökecek sloganlar ürettiler.

Ekranlardan akla ziyan yorumlar yaptılar… Halkla dalga geçtiler… Halkın seçtikleriyle dalga geçtiler.

Şimdi hepsi birden yenik!..

Hepsi “uf” oldu!

Bazı siyasi partilerin yenilmesi, demokrasinin cilvesidir, ama “siyaset dışı” kalması gereken grupların, kendilerini fütursuzca siyaset sarmalına sokup yenilmesi Türkiye’de ilk kez görülmektedir.

Bu son derece dramatik bir olgudur! Ne yazık ki, bunun sorumlusu ne millet ne de siyasettir…

Tek sorumlu var: O da, “uhrevi” amaçlar istikametinde hareket etmesi gereken grubu siyaset sarmalına sokup tüketen “önderler”dir. Kendilerinde “büyük güç”ler vehmetmişler, siyaseti dizayn etme hevesine kapılmışlar ve büyük bir yanlışa sürüklenmişlerdir.

Yanlışa “yanlış” diyen dostlarına “ambargo” koyacaklarına, keşke uyarıları dikkate alıp bir rota düzeltmesi yapabilselerdi…

Şimdi ne oldu? Millet onlara “ambargo” koydu!

Günler önce yazmıştım: Siyaset ne kadar kirlenirse kirlensin, bir şekilde temizlenip arınarak yoluna devam eder, ama “cemaat” kirlenirse, onu temizleyebilecek bir temizlik malzemesi yoktur.

Çünkü cemaat, itimat üzerine gider. Bu itimat yıllarla sağlanır. Yıllarla sağlanan değer birkaç günde heba edilmemeliydi.

Kimse inkâra kalkışmasın: Yazılan yazılar, yapılan haberlerle programlar, atılan twittler ortadadır: Hiçbir cemaat yahut tarikat, kendini bu kadar kolay inkâr etmemiş, temel hizmet prensiplerine böylesine ters düşmemiş, binlerce fedakârın-cefakârın omuzlarında yükselen ulvi hizmeti, CHP gibi, mazisinde Müslüman yürekleri kanatan baskı, şiddet ve zulüm bulunan bir partinin yedeği yapmamıştır.

O CHP’ki, Bediüzzaman Said Nursi hazretlerine yaptığı zulüm ve işkence ile özdeşleşmiştir: Nasıl olur da temel referansının Bediüzzaman olduğunu söyleyen bir “cemaat” tarafından desteklenebilir?..

Bu ne yaman bir çelişki, ne dramatik bir olgudur!

Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrası yaptığı konuşmayı dinlerken, “Bunun arkasından mı gittik?” diye kendilerine sormadılar mı? İçleri hiç acımadı mı?

Yandaşları tarafından bile alkışlanmayan konuşmasında, Kılıçdaroğlu, ithamlarını tekrarlayıp Başbakan’a sürekli olarak, “Sen kimsin?” diye saldırdı. “O Başbakan” diyesim geldi, “peki sen kimsin?” Ebedi muhalefet partisinin kasetle gelen başkanı!

“İstikrarlı bir şekilde oylarımızı yükseltiyoruz” deyince, şöyle bir hesapladım:

Bu “yükseliş” sürdüğü takdirde, yüz sene sonra AK Parti’nin oy oranını yakalama ihtimali var…

Demek oluyor ki, Kılıçdaroğlu, 165 yaşında filan başbakanlık koltuğuna oturabilecek!

Şimdiden hayırlı olsun diyorum!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi