Yener Dönmez

Yener Dönmez

Soma ders olsun

Soma ders olsun

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun verilerine göre, maden kazalarında dünyada en fazla kayıp veren ülkeler arasındayız. TÜİK’in 2013 iş kazalarını araştırma sonuçlarına göre de madencilik sektörü, iş kazası oranının en yüksek olduğu sektör olma konumunu koruyor.

Madencilik ve taş ocakçılığı sektöründeki kazalar, yüzde 13,4’lük bir oranla tüm kazalar içerisinde dikkat çekiyor.

Kazalardan en büyüğü 1992’de 263 kişinin hayatını kaybettiği Zonguldak/Kozlu’da yaşanmıştı.

Bu sefer acı haber Manisa/Soma’dan geldi.

Yazıyı tamamladığım esnada yaklaşık 300 kardeşimizi kaybetmiştik.

Milletçe matemdeyiz. Ülke yasa boğuldu. Yüreğimiz yandı.

Kaza haberi gelir gelmez tüm Türkiye bütün imkanlarıyla seferber oldu, teyakkuza geçildi ama maalesef ölümlerin önüne geçilemedi.

Manisa Cumhuriyet Savcısı soruşturmayı başlattı. Kırım raporu sonuçlanıp bilirkişi raporu açıklanınca kazanın gerçek nedenini ve ihmalin olup olmadığını bütün yönleriyle öğreneceğiz.

Kazaya dair şu ana kadar bildiğimiz tek şey: Trafo patlaması ve ardından çıkan yangın…

Tabii yangının önüne geçmek için de oksijeni kesmek gerekiyor. Ama aynı zamanda zehirlenmenin önüne geçmek ve karbonmonoksit ile duman miktarını azaltmak için de oksijen gerekli. İşçileri yaşatmak için en önemli iki şart bu.

Fakat bu iki zıtlığı kısa süre içerisinde aynı anda ircaa etmek imkansız. Bilim, teknik ve insan gücünün zorlandığı en kritik nokta da burası.

Kazalardan ders çıkarmalıyız. Ama asla ölüm üzerinden siyasi rant devşirip istismara yeltenmemeliyiz.

Arama kurtarma çalışmalarında tartışmasız dünyanın en başarılı ülkesi Türkiye. Sadece yurt içinde değil yurt dışında da afetzedelerin imdadına yetişen ilk ülke Türkiye. Mesele afet olunca duyarlılık had safhada oluyor.

Yetersiz olduğumuz kısım ise kaza öncesi tedbirler. Bu da iyi niyetten kaynaklanıyor olsa gerek. Mukadderat ve kadere inanç bizde her şeyin üstünde. Ama kaza her zaman “geliyorum” diye uyarmıyor işte…

Ansızın yakalıyor sizi…

Normalde Başbakan Erdoğan’ın Arnavutluk ziyaretine eşlik edecek ve dün Başkent Tiran’da olacaktık.

Yolculuk için hazırlanırken kaza haberiyle sarsıldık.

Doğal olarak ilk aklınıza gelen ihmal ve sabotaj oluyor.

Eğer bütün önlemleri almadıysanız, ihmal ve kasıt izleri varsa milletçe içimizde tarifi imkansız büyük bir ukde oluşuyor.

Mesela başında kaskı, yüzü kömür karası, gözü yaşlı arama kurtarma çalışmalarına katılan eski bir maden işçisinin kullandığı şu ifadeler “acaba” demenize neden oluyor:

“Özel iyi değil abi. Özel şirket iyi değil. Ben burayı biliyorum. Şartlar iyi değil, patron parayı düşünüyor. Devlet gibi değil…”

Zaten iş güvenliği ile ilgili yapılan araştırmalara göre de taşeron işçi kamu işçisinden yedi kat daha tehlikeli ortamlarda çalışıyor ve ölümlü kaza oranı kamuya oranla dört kat daha fazla.

Buna paralel olarak da maden patronunun kârlılık oranı ise bir hayli yüksek.

Bu yüzden son 15 yılda özel sektörde çalışan maden işçi sayısı dört kat artmış.

Hatta dün yakınlarının iddiasına göre iştiyakı artan, gözünü hırs bürüyen patronlar henüz “15 yaşındaki Kemal Yıldız”ları dahi çalıştırmaya başlamışlar.  

Sebep ve sonuçlarıyla bu meseleyi derinlemesine yeniden analiz etmemiz gerekiyor.

Acaba denetmenler görevlerini yeteri kadar yapıyor mu? İhmallerin hesabı soruluyor mu? Yoksa güç karşısında boyun mu eğiliyor? Enerji sektörü ve maden işletmeciliğinde geçmişte yaşadığımız bazı örnekler bizi ciddi kuşkulara sevk etmiyor değil.

Kamu vicdanını rahatlatmak için vakit kaybetmeden sorumlular bir an önce tespit edilip en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.

Acımız büyük.

Kan ter içerisinde evine bir lokma ekmek götürmek için hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ise Sabr-ı Cemil niyaz ediyoruz.

Milletçe hepimizin başı sağolsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yener Dönmez Arşivi